İLK İKİ SENE ÇANTA TAŞIYIP IŞIK KURDUM

Korhan Öztunç, Fotoğraf Yolculuğu

“1971 yılında İstanbul’da doğdum. Saint Benoit Lisesi’nden sonra İ.Ü. İktisat Bölümü’nü kazandım. Lise son sınıftayken Koray Erkaya’nın yanında asistanlık yapmaya başladım. 7-8 sene Koray’la çalıştım ve fotoğrafı orada öğrendim. Sonrasında serbest çalışmaya başladım. 2009’da en iyi reklam fotoğrafı dalında Kristal Elma aldım. Birkaç yemek kitabı çektim. Halen de freelance olarak devam ediyorum. Çalışmalarım daha çok yemek, mimari ve stil-life ağırlıklı oluyor,” diyerek başlıyor Korhan Öztunç, fotoğraf yolculuğunu anlatmaya.Fotoğraf çekmeye nasıl başladınız?

Açıkçası part-time bir iş olarak başladım fotoğraf asistanlığına. Bir iki sene de elime kamera değmedi. Çanta taşıyıp ışık kurdum. Doğrusu en çokta o zaman iş öğrendim. Alaylı olarak yetişmek gayet iyiydi. Önceleri stüdyoda ürün çekimleriyle başladım sonra bir kaç dergiye iş yapmaya başladım öyle de devam etti.

Zor bir pazarda çalışıyor ve rekabet ediyorsunuz. Sabır, özgüven, yetenek ve biraz da şans gerektirebiliyor… Bunu başarabileceğinizin farkına ne zaman vardınız?

Benim şansım uzun süre iyi bir fotoğrafçını yanında asistan olmaktı. Hem fotoğrafın kendisi ile ilgili çok şeyi sorma imkanım vardı hem de seti yönetmek, iş yetiştirmek, müşteriyle, ajansla ilişkileri yönetmek gibi konuları görerek öğrendim. Hepsini bir araya getirince tek başıma çalışmaya geçiş nispeten kolay oldu.

Fotoğrafın yanı sıra post-prodüksiyonu da çok önemli. Bu bir takım çalışması, biraz bahseder misiniz?

Bütün bu iş aslında takım çalışması reklam tanıtım sektöründe iyi çözüm ortaklarınız yoksa iyi iş çıkarmanız kolay değil. Ben ilk başladığımda film vardı sonra o zaman karanlık odadaki filmleri yıkayan arkadaşlarımla olan ilişki şimdi retouch ve photoshop işlemleri için geçerli. Son aşamada fotoğrafa katmak istediğiniz ruhu tonlarla kontrastla oynayarak baskıya hazırlama aşamasında iyi anlaştığınız sizin tarzınız bilen kişilerle çalışmak çok önemli.

Bir tarzı oturtmak ve onu kabul ettirmek önemli bir faktördür. Deneyimlerinizi ve bununla ilgili izlediğiniz yöntemi anlatır mısınız?

Ben bunun zorlamayla ya da çok uğraşarak olacağına pek inanmıyorum. Bir şekilde zamanla kendi kendine oluşuyor. Özellikle başlarda ben çok dergi karıştırır eski yeni fotoğraf bakardım. Yıllar geçtikçe beğendiğim tarzlardan aklımda kalanlarla yeni bir şeyleri birleştirmeye çalıştım. Bunun içine kendinize ait bir şeyler de koymayı başardığınız anda size ait bir anlatım dili oluşturmayı başarıyorsunuz. Sonuçta tarzınızı kabul ettirmek için birinci şart işin sizin samimi anlatımınız olması.

Fotoğrafçılık geniş bir tanım. Çok çeşitli alanlara ve sınırlara sahip, sanatsal ve profesyonel kısımları arasındaki denge nedir sizce?

İş yaptığınız müşteri ile çok alakası var aslında. Çünkü tanıtmak istediği ürünü sizin yorumunuza ne kadar bırakacağı ile ilgili. Müşterinin de tecrübesi olması işi etkiliyor size nasıl brief verdiği istedikleri şeylerin yapılabilir olup olmadığı, sizi ne kadar özgür bırakacağı gibi bir çok faktör var.

Estetik ve sanatsal açıda tanıtacağınız ürüne kendinizden birşeyler katmaya çalışsanız da günün sonunda müşterinin istediği şartlarda satılacak bir ürünü tanıtacaksınız ve haliyle sadece kendi hislerinize göre birşey çekmek yerine piyasa şartlarına uygun herkese optimum fayda sağlayacak bir hizmet vermeniz lazım. Bu şartlarda ne yazık ki profesyonel gereksinimler ağır basıyor.
Bugün reklam sektöründe zorlu bir rekabet var, bir markayı öne çıkarmak ve izleyicisine – müşterisine – en uygun anda ve çarpıcı bir şekilde kabul ettirmek önemli. Başarısızlığa yer olmadığını, ‘tekrar’ deme ve hata yapma lüksünün olmadığını düşünüyorum. Bu hız fotoğrafçıyı nasıl etkiliyor?

Reklam işlerinde herşey dakikadır belki de millet olarak tarzımız bu. O yüzden sıkışık teslim süreleri ile ilgili çalışmaya alışık olmanız lazım. Aksilik olmaması için de seti yönetmeyi çekim sürelerinin planlaması gün içindeki tempo önemli. Burada da başa dönüyorüz asistanlık yapmış olmak uzun süre yani iyi bir çıraklık dönemi faydalı oluyor. Tekrar edemeyeceğiniz işler tabii ki oluyor bir çok insan aynı anda emeğini koyuyor ortaya bunları tekrar bir araya getirmek aynı anda doğru zamanda işi yetiştirmek cok kolay değil. Ama zamanla alışıyorsunuz.

Stüdyoda çalışmayı mı yoksa dışarıyı mı tercih ediyorsunuz?

İkisinin de ayrı keyfi var. Studio sonuçta çok daha kontrollü sizin yarattığınız bir ortam. Daha rahat çözümler bulursunuz yapmak istediklerinize. Dış mekan her seferinde yeni macera kafanızın iyi çalışmasını sağlıyor.

Gelecek dönemde yeni proje ya da projeleriniz var mı?

Hiç sergi açmadım. Biraz o tarafa yönelmek istiyorum. Kafamda portre ile ilgili birkaç şey var onları gerçekleştirmek istiyorum.

Son olarak bugünün ve geleceğin fotoğraf dünyası hakkında neler söyleyeceksiniz?

Teknolojiyle fotoğraf hem kolaylaştı hem de çok zorlaştı. Teknik açıdan herşey elinizin altında cok makul bütçelerle harika makinalar alabiliyorsunuz ama bir yandan da yaptığınız iş o kadar hızlı tüketiliyor ki. Sosyal medya tüm kuralları değiştirdi gibi duruyor. Haliyle bu kadar görsel malzemenin arasında öne çıkmanız için de çıtayı oldukça yükseltmeniz gerekiyor. Teknik olarak yapabilecekleriniz sınırsız bütün iş buna ne kadar ruh katacağınız.