GERÇEK BİR YUNAN DİVASI “MARINELLA”

Zamanında sesini dinleyen Frank Sinatra hayran kalmış, Atina gecelerine ve sahnelerine en cesaretli ve renkli şovları getiren ilk kadın şarkıcı olarak 60’larda devrim yaratmış. 66 albümlük dev bir diskografisi ve 40 yıllık müzik kariyeriyle birlikte, onlarca sinema filmi ve ayrıca tiyatro sahnelerinde rol aldığı unutulmaz rolleri var.

Yunanistan müzik tarihinin en çok satan albüm rekorunun da sahibi olan efsanevi Marinella uzun yıllar sonra ilk kez 18 Nisan’da İş Sanat sahnesiyle İstanbul’a geliyor.

“Şarkıların Yüce Tanrıçası” unvanı ile müzik dünyasının Yunan divalarından biri olan Marinella ile İstanbul konserinden önce ilk röportaj şansını da yakaladım. Marinella, dünyanın en ünlü sahnelerinde konserler verdiği halde, köklerinin de olduğu İstanbul’a geliyor olmaktan büyük heyecan duyuyor. 1967 yılında yayınladığı “Stalia Stalia” şarkısıyla yaptığı büyük çıkışını onlarca albümle sürdüren süperstar ile kariyerini, İstanbul geçmişini, yeraldığı son projeleri ve İstanbul’la ilgili planlarını konuştuk.

Müzikte 40 yılı geride bırakmış efsanevi bir şarkıcısınız; Büyük bir yıldız olacağınızı hissediyor muydunuz?

Hiç büyük bir yıldız olacağımı hissetmedim. Ayrıca başarı, en iyi, en büyük gibi ifadeleri de hiç anlamıyorum ve bunun için Tanrı’ya teşekkür ediyorum. Çünkü bunlara kapılırsanız hiçbir şey olamazsınız. Akışına bırakacaksınız. Peşlerine düşmeyeceksiniz ve önünüze bakacaksınız. Amaçlarınıza ulaşmak için başkalarını incitmeyeceksiniz. Ama hepsinden önemlisi duyarlılığınızı kaybetmeyeceksiniz. Biz sanatçılar küçük çocuklar gibiyiz. Birer havaifişek gibi parlayıp kaybolan çok büyük sesler, harika insanlar gördüm.

[metaslider id=4059]

İstanbul’da kökleriniz olduğunu biliyorum, İstanbul sizin için neler ifade ediyor?

Evet, İstanbul’da köklerim var çünkü annem ve babam İstanbul’dan gelmişler. Küçükken, kuzenlerimle ve amcalarımla Büyükada’da harika yazlar geçirirdim.

18 Nisan’da İstanbul’da sahneye çıkıyorsunuz; peki İstanbul’da sahneye çıkıyor olmak neler hissettiriyor?

Çok heyecanlanıyorum; çünkü neredeyse dünyanın her yerinde şarkı söylememe rağmen Stelios Kazantzidis ile birlikte olduğum zamanlardan bu yana İstanbul’da çok uzun yıllardan sonra ilk kez şarkı söylüyor olacağım. O zamanlar Beyoğlu’nda Lale sinemasında sahneye çıkmıştık. 18 Nisan’da İş Sanat’taki konser bana çok uzun zamandır yapmak istediğim gibi İstanbul izleyicisi ile yeniden yakınlaşma fırsatı veriyor.

1960’larda Yunanistan’da, şovlarınızdaki sahne icatlarınızla, sizin şimdilerin Madonna’sı ya da Lady Gaga’sı gibi olduğunuzu söyleyebilir miyiz?

Elbette, şovlarımla öncülük ettiğimi söyleyebilirsiniz. Kısa saçlı, pantolonlu, pahalı kostümler giyen ilk kadın şarkıcıydım. Sahneye tiyaro ışıkları koyup, atmosferle de Atina’da eğlence anlayışını değiştirdiğimi söyleyebilirim.

Şimdiye kadar 66 albüm yayınladınız, peki sırada yeni bir albüm planı var mı?

Gerçek şu ki yeni bir albüm yapmak istiyorum, ama bana gerçekten ilham veren şarkılar bulmam lazım. Maalesef, şimdiye kadar gelen şarkılar beni hayal kırıklığına uğrattı. Yeni bir albüm olması için sıradışı şarkılar olması lazım.

Geçtiğimiz sene gece eğlencelerine de Antonis Remos ve Natassa Theodoridou ile büyük ilgi gören kulüp performansları ile geri döndünüz; gece hayatını seviyor musunuz?

Artık konser, tiyatro ve özel geceleri; kulüp performanslarına tercih ettiğimi söyleyebilirim. Gece yaşantısı ve eğlenceleri eskiden çok farklı bir düzeydeydi. Son zamanlarda Antonis Remos ile Athinon Arena’da ve Natassa Theodoridou ile Votanikos’ta gece sahne yaptım çünkü her ikisi de birlikte çalışmadan önce de çok sevdiğim ve dinlediğim isimlerdi; bana göre her ikisi de dönemlerinin en başarılı şarkıcıları.

Efsanevi bir şarkıcı olarak, Türkiye’den de kariyerine aşağı yukarı sizinle aynı dönemlerde başlayan Ajda gibi efsanevi isimleri tanıyor musunuz?

Kazantzidis ile geldiğim zamanlarda ülkenizin büyük sanatçıları Ajda Pekkan ve Zeki Müren’le tanışmıştım.

Konseriniz dışında ekstra zamanınız kalırsa, İstanbul’da en çok neler yapmak istersiniz?

Ailemi ziyaret etmek için ve güzel bir yürüyüş yapmak için Büyükada’ya kaçmak isterdim. Kapalıçarşı’yı, Galata’yı, ayrıca bir kez daha İstanbul’a hayran kalmak üzere Aya Sofya’yı, Topkapı’yı ve Boğaz’ı da gezmek isterdim.