UĞUR BEKTAŞ; GÖRDÜKLERİMDEN GERİYE KALANLAR

Uzun yıllarını fotoğrafa adamış, yaşadığı küçük kasabasını, cüzdanı boş terkederek, fotoğrafa tutunmuş hayatını ve fotoğrafa bakış açısını dinlediğimiz Uğur Bektaş bu ay  fotoğraf ustaları bölümümüzde yakından tanımaya çalıştığımız ve işlerine yer verdiğimiz isim oldu. İyi fotoğraf nasıl mı olur? Uğur Bektaş’ın cevabı sohbetimizde…
beyaz zenci

Kendinizden biraz bahseder misiniz?

Yaklaşık yirmi yıldır fotoğraf çekerek hayatını kazanan biriyim. Amacım iyi bir yazar veya sinemacı olmaktı fakat kader beni fotoğrafçılığa sürükledi.

 

Fotoğrafın genel bir tanımını, niçin önemli olduğunu ve fotoğraftan ne anlamamız gerektiğini kısaca anlatır mısınız?

Günümüzde fotoğraf dediğimiz zaman insanların büyük çoğunluğunun kafasında bir şey oluşur zaten, bu da kişiden kişiye ve bünyeden bünyeye değişir. Bir fotoğrafın verdiği, kişinin almak istediğiyle doğru orantılı gibidir. Örneğin; etkileyici bir manzara fotoğrafına, büyük şehirde sıkışık bir bölgedeki apartmanında yaşayıp, plazada çalışan bir beyaz yakalının verdiği tepkiyle, o manzaraya benzeyen bir köyde yaşayan bir köylünün vereceği tepki farklıdır. Kimisi için sıradan olan bir başkasına olağanüstü gelebilir. Bu yüzden fotoğrafın genel tanımına kafa yormaktansa ne anlatıp ne gösterdiğine dikkat kesilmek daha mantıklı bir tercihtir.

Bence fotoğrafın önemi, kaybolup giden anları saklaması ve tekrar tekrar size yaşatması ve belge niteliği taşımasıdır. Fotoğrafın önemi, duruma görede değişebilir. Bir gazete veya haber ajansı için olayı anlatan tek bir kare çok önemliyken, bir Ara Güler karesi sizi geçmişe sürükleyip orada bırakabilir. Bir savaş muhabirinin tek karesi birleşmiş milletleri devreye sokacak kadar etkili olabilirken, eski sevgilinizin bir fotoğrafı size rakı açtırabilir. Bu durumda kanımca fotoğraftan ne anlamamız gerektiği koca bir muammadır.diyatbakir_ulu_cami_namaz_kilanlar_

Fotoğraftan anlamayan birinin fotoğraf inceleyerek görsel bakışını geliştirme imkanı var mı?

Günümüzde fotoğraftan anlamayan birini bulmanız için Amazon Ormanları’nda ortaya çıkan ilkel kabilelerin olduğu bölgeye gitmek gerekebilir. Fotoğraf çok basittir. Size bir şey gösterir, bu gösterdiği her neyse ya ilginizi çeker uzun uzun bakarsınız ya da ilginizi çekmez es geçersiniz. Fotoğraftan anlamaktan kastımız fotoğrafı her öğesiyle sevmekse; o zaman işler değişir. Sevdiğiniz bir şeyi öğremek ve anlamak daha kolaydır. Beynimizdeki kıvrımların bir kısmı fotoğraf denen kareler yığınını karşısında kendinden geçiyorsa, onu bol bol fotoğrafla sulamalıyız. O kıvrımlar zamanla genişleyecek ve fotoğrafın anlamı hayatımızda daha çok öğeye değecektir.

 

Sizin fotoğrafçılık hikayeniz nasıl başladı?

Kendi hikayem ile başladı diyebilirim. Fotoğrafçılığa başladığımda şimdiki kadar popüler değildi. Fotoğrafçılık ise iki ayda fotoğrafçı olabileceğiniz bir vasıf izlenimini vermiyordu. İki yolu vardı ya okuluna gidecek yada piyasada asistanlık yaparak adım atacaktınız. Benim seçtiğim yol daha çetrefilli olan ikincisiydi. Hayatımda sadece bir kişiye asistanlık yaptım. O isim de Necdet Kaygın. Dergilere ve ajanslara fotoğraf çekimleri yapıyorduk. Daha sonra 98-99 yılları arasında 1 yıl kadar Hürriyet dergi grubunda çalıştım. Burası ise stüdyo fotoğrafçılığı dışında bana ayrı bir yeti kazandırdı. O da kısa sürede hızlı ve hatasız fotoğraf çekme. 99 yılından beri de bağımsız olarak çalışıyorum.erol_gunaydinSizin değişik çalışmalarını izleyebileceğimiz kaynaklar nelerdir?

ugurbektas.com üzerinden işlerimi takip edebilirsiniz. Diğer sosyal medya bağlantı linkleride web sitem üzerindedir.

 

Sizi mesleğinizde etkileyen, ilham veren, ilginizi çeken ilk fotoğraf karesi hangisiydi? Son dönemde sizi etkileyen fotoğraf karesi oldu mu?

Philippe Halsman’ın, kedilerin, sandalyenin, suyun havada uçuştuğu Dali fotoğrafı ve diğer Dali fotoğraflarını tek geçerim. Mesleğim gereği sürekli fotoğraf bakan bir insanım. Son dönemlerde  beni etkileyen fotoğraflar, Gezi Olayları’nda çekilen kareler arasındaydı.

 

Fotoğraf çekmenin felsefi arka planı var mıdır, varsa öz olarak nedir? Yani fotoğraf çekerken, sanatsal boyutu dışında sizi düşündüren, fotoğrafa bakanların düşünmesini istediğiniz bir boyut söz konusu oluyor mu?

Ticari olarak çektiğimiz işlerde böyle bir durum yok. Ama kendim için çektiğim projelerde, fotoğraflarıma bir şey katmaya çalıştığım muhakkak. Bu da felsefi boyut, sanatsal karmaşalar dışında, kendi başıma özümseyerek ve yaşayarak öğrendiğim, bu hayatın beni şekillendirdiği düzlemde algılayabildiklerimi diğer insanlara gösterme çabası.
last_tango_in_istanbul
Popülerlik için kendinizden taviz verdiğiniz noktalar oluyor mu?

Popülerlik konusu üzerinde özel bir çalışmam, bir plan programım, çevremde buna göre şekillendirdiğim arkadaş ve iş ilişkilerim yok. Umurumda da değil. Zaten çok eğilip bükülen bir karaktere sahip değilim. Ufak bir kasabadan, oldukça hareketli bir hayatı geride bırakarak, kendimi ifade edebileceğim bir boyutta bir şeyler yapmak adına bir sırt çantası ve boş bir cüzdanla yola çıkmış biriyim. Hiç acelem yok. 20 yıla yaklaşan bir süredir başka bir şey yapmadan, hayatımı fotoğraf çekerek kazanıyorum. Pek çok insanın hayal edemeyeceği ortamlarda bulunup çok etkili insanlarla tanıştım. Geçen seneye kadar bir kartvizim bile yoktu. Soranlara sadece adımı söylüyordum. Zaten şu anki kartvizitimde de sadece adım yazıyor. Şimdi geriye dönüp baktığımda çektiğim milyona yakın kare, yaptığım binlerce kilometre yol, kendi adıma ürettiklerim, tanıştığım, fotoğraf çekerek hayatlarının bir yerine dokunduğum insanlar, yerler ve mekanlar bana yeterli geliyor. Günümüz dünyasında  bu benim yaptıklarım elbette genel geçer şeyler değil. Ama benim yaptığım bu.

 

Kimlerle çalışıyorsunuz? En çok size haz veren fotoğraf çekimleri neler oluyor?

Bir kaç kol üzerinde çalışıyorum. Bunlardan birisi iş dünyası. Burada genellikle üst düzey yöneticilerin basın veya kurum içinde kullanılacak kareleri veya belgesel fotoğraflarını çekiyorum. Moda fotoğrafı üzerine yaptığımı tarife gerek yok, adı üzerinde moda kareleri çekiyorum. Bir de bu günlere gelmemde çok etkisi olduğu için röportaj fotoğrafı ve zaman zaman basın toplantıları çekiyorum. Bunu halen bırakmış değilim. Maddi olarak tatmin etmese de koşturmaya alışkın bir insan olduğumdan, gün içinde hareket oluyor. Bana haz veren çekimler aceleye getirilmeyen portre ve moda çekimleri.serenay-sarikaya_chase-armitage_mavi_by_ugur_bektas_001Büyük fotoğraf ustası Bresson “İyi fotoğraf insanın gözünü, beynini ve yüreğini bir doğru üzerinde birleştirmesiyle olur” der. “İyi fotoğraf” sizce nedir?

Usta zaten durumu özetlemiş. İyi fotoğraf laf kalabalığı, felsefi dolduruş ve sanatsal gazlara ihtiyaç duymadan, kendini belli eden, arka planı ve oluşumu nasıl olursa olsun etkileyen fotoğraftır. İyi fotoğraf gözleriniz vasıtasıyla bünyenize girerek bir şeklide sizi etkiler. Ama beyninize ama ruhunuza ama midenize bir yerinize mutlaka değer. Bunu sağlayan fotoğraf iyi fotoğraftır. İnsan gözü günde binlerce kare görür ama bazıları akılda kalır. İşte onlar iyi fotoğraf, gerisi görsel çöplüktür. Fotoğraf insanlığın belki en büyük icadı değildir. Ama içinde insana dair duyguları, gözlemleri, tarihi ve geleceği barındıran, şekil değiştirip, evrimleşerek ilerleyen, bizim ne olduğumuzu, nasıl bir yerde yaşayıp, neler yaptığımızı önümüze tüm açıklığıyla koyan, bir kağıda, bir yüzeye veya piksellere hapsolmuş görüntüdür. İyi fotoğraf reklama ve kelime oyunları ile yapılmış yutturmacalara ihtiyaç duymaz. Kendini belli ederken bakanı içine hapseder. Bu hapis süresi bazen müebbet bile olabilirken, bazen kısa bir gözaltı ile sizi serbest bırakabilir. Fotoğraf, hayatınıza bir kere bir yerden girdiyse, onu artık saf dışı etmeniz beyhude bir çabadır.