IRMAK ÜNAL’LA MUTFAKTA KEYİFLİ DAKİKALAR

Yeteneğiyle kendisine oyunculuk dünyasında iyi bir yer sağlayan Irmak Ünal, mutfakta da hamarat olduğunu bize kanıtladı.

Mutfağa adım attığı andan itibaren hızlı bir şekilde malzemelere yönelen Irmak Ünal’ın yemek seçimi, “annesinin pazı sarmalı somonu”ydu. Yemek bittiğinde hepimizden geçer not alan Ünal’la bir de keyifli röportaj gerçekleştirdik.

Irmak Ünal Kimdir? Neler yapar?

Bir tane laf okudum, “Ne yaptığın ya da ne yapacağının hiçbir önemi yoktur” diye. Ben yaklaşık 10 seneyi aşkın bir zamandır bu camianın içindeyim. Evet oyuncuyum. Evet, kamera arkası eğitimi almış bir oyuncuyum. Ama daha hiçbir şey yapmadım. Ben öyle diyorum kendim için.

Ünlü bir babanın kızı olmak işlerini kolaylaştırdı mı? Yoksa sıkılaştırdı mı?

O benim hayatımın bir parçası. Zorlaştırdığı zamanlar da oldu. Kolaylaştırdığı bir yön olmadı, sadece içgüdüsel olarak bazı şeyleri daha çabuk çözmeme yardımcı oldu. Benim bir işi almakta veya bir işi elde etmekte kolaylaştırma oldu mu diye soruyorsan hiç öyle bir durum söz konusu olmadı. Hatta Türkiye o kadar enteresan bir ülke ki, zorlaştırdığı zamanlar oldu. Ben hiçbir zaman onu garantiye alarak devam etmedim yoluma. Sahne tozunu ise babam sayesinde yuttum.

Baban ünlü bir isim olmasaydı yine bu sektöre ait bir şeyler yapar mıydın?

Evet, muhtemelen öyle olurdu. Belki yolumu farklı yollardan bulurdum. Ben ya dansçı olurdum, ya müzisyen olurdum, ya tiyatrocu olurdum, ya da şu andaki gibi sinemaya yüzümü dönerdim.

Aşk çocuğu musun?

Kesinlikle aşk çocuğuyum.  Zaten annemle babam 2 kere evlenmiş. Boşandıktan sonra kez daha evlenmişler. Aşkı bir arada tutmak ayrı meziyet. Benim çocuğum ise sevgi çocuğu. Ben bunu söylemeyi daha çok seviyorum. Nedense aşk bana böyle uçarı kaçarı bir kelime gibi geliyor. 35 yaşındayım şu anda.

[metaslider id=3535]

Sanki böyle çok çılgın bir kızmışsın da annelikle beraber durulmuşsun gibi.

Bekar hayatı ile evli hayatı oldukça fark var. Bekar hayatı yaşadığım zamanlarda daha kendimi düşünerek hareket ediyordum. Benim eğlencem, benim mutluluğum diyordum. Şimdi ailem ön planda. Önceliklerim değişti sadece. Yoksa yine eğleniyoruz. O olmazsa ben yaşayamam. Benim eşim de İkizler burcu. Kova ile İkizler’i eğer araştırırsanız en eğlenceli anne babalardan biri olduğunu görürsünüz. Biz hala dans etmeyi, hala iyi müzik dinlemeyi, hala elektronik müziği seviyoruz. Zaten benim kızım tencere tava tıngırtısına dans eden bir bebek oldu.

Çok yeni bir annesin. Ben çocuğun hayatta çok fazla şeyi değiştirdiğine inanıyorum. Bebekten önceki Irmak’la bebekten sonraki Irmak arasında nasıl farklılıklar var?

En önemlisi önceliklerim değişti. Ben hep kendi arzularımın peşinden koşan bir insandım. Belki o yüzden insanlara asi, yola gelmez gibi bir imaj verdim. Anneme sorsanız hiç öyle değilimdir. Dışarıdan öyle bir imaj çizdim sanırım. O da sadece benim kendi doğrularımın peşinden gittiğim bir dönemdi.

Pişmanlıkların var mı?

Pişmanlarım yok ama “ah, keşke yapmasaydım” dediğim şeyler var. Ama ben onları içimde böyle büyük bir pişmanlık olarak görmüyorum. Zaman kaybettiğim dönemler var hayatımda.

Yurt dışında yaşamıştın. Yeniden yurt dışına gitme ihtimalin var mı?

Ben hiçbir yere tam olarak ait değilim. Ben her yere aidim ve hiçbir yere ait değilim. Ailem benim evim. O yüzden değişik ülkelerde yaşamak hala isterim.

Bebeğini nasıl yetiştiriyorsun?

Ben galiba kendimi gri anne olarak görüyorum. Ne setlerde süründüreceğim bir çocuk dünyaya getirmek istedim. Ne de birçok şeyden geri bırakacağım, eve kapatıp bir küçük köpüğün içine hapsedeceğim bir çocuk istedim. O kadar şahsiyetli bir çocuk ki Kayla, şimdiden kendi seçimleri var. Ben de ona saygı duyuyorum. Ama birlikte yaşıyoruz. Gidebileceğim her yere kızımla gidiyorum, ama onun düzenine saygı duyarak. Ben 7-8 günlükten alışveriş merkezine götürdüm çocuğumu. Toprak yemesin, solucanları çiğnemesin, ama bu hayatı bu şekilde yaşıyoruz biz. Gel bu hayatın içine karış dedim kızıma.

Kardeş yapmayı düşünüyor musunuz?

Evet düşünüyorum. Hem de yakın zamanda düşünüyorum. Maraton koşmak gibi bu durum. Mesafe uzadıkça kondisyonunun yükselmesi gerekiyor. Onun için şimdi bir kardeş zamanı.

Kalabalık aile sofralarınıza oluyor mu? Bayramlarda bir araya geliyor musunuz? Geleneksel kahvaltılarınız var mı? Anneler Günü için de olabilir.

Benim annem Amerikalıların dediği home maker, yani hep evi aileyi toparlayan bir kadın olduğu için ben büyük sofralarda, büyük aile yemeklerinde büyüdüm. Yemek benim için çok değerlidir. Anne yemeği daha da değerledir. Hep yemek, kurabiye kokan bir ev oldu bizim evimiz. Okuldan geldiğimde kurabiye kokardı. Benim hatıralarımda böyledir. Annemle yemek benim kafamda çok bağdaşmıştır. O da benim mutfakta iyi olmamı çok istemiştir. Ama onun kadar yetenekli değilim ben. 1 saat içinde 5 çeşit ayrı yemek çıkarıp, pırıl pırıl bir sofrayla sizi karşılar. Şimdi ben de aynı şeyi kızıma yapabilmekten için biraz kendimi geliştirmeliyim. Bunu da kendi yapacağım televizyon programlarıyla düşünüyorum. Hem ben öğreneyim, hem de beni izleyenler öğrensin.

Senin evi kurabiye kokan bir ev mi?

Benim evim kurabiye kokan bir ev değil. Biz babayla beraber biraz fazla sağlıklı yemek peşindeyiz. Çok unlu mamuller evimizde olmasın ki yemeyelim. Daha çok meyve var bizim evimizde. İtiraf ediyorum  kokusunda kurabiye yok.

Yemek pişen bir ev ama değil mi? Akşamları sofraya beraber oturuyorsunuzdur.

Beraber oturmaya gayret ediyoruz. Çok spor yapan bir eşim var. Onun şartlarına, saatlerine uyum sağlıyoruz. Yine de mutlaka sofraya beraber oturuyoruz. Kayla’ya da onu aşılıyorum.

Hamileliğinde ekranda biraz daha yuvarlak çıkıyorsun sanırım.

Ben hep yuvarlak görünürüm aslında ekranda. Hamileliğimde 13 kilo aldım. Bebeği iyi beslemek olayına inanmıyorum. İyi beslenmek burada söz konusu olmalı. Sizin nasıl beslendiğiniz önemli. Siz bir şeyler yedikten sonra bir de üstüne bebeğiniz için beslenmeniz gerekmiyor. Hamileliğimde çılgınlar gibi nar yedim. Hala öyle. Nar gördüğüm zaman değişiyorum. 30 kâse nar yiyebilirim.

Irmak Ünal’ın İstanbul’u nasıl?

Bana göre İstanbul zorludur, savaştır. Daha yeni yeni, ufak ufak barış imzalamaya başladığım bir şehirdir. Ben Ankaralıyım. İstanbul bana San Francisco’dan daha zor geldi. Çok karışık, çok enteresan enerjileri içinde barındıran bir şehir. İçinde büyümediğim bir şehir. Bir şekilde de onsuz yapamadığım bir şehir. İstanbul’da ilk dönemlerimde çok yalnız kaldım. O dönemlerde çözmekte zorlandım.

Nerelerde vakit geçiriyorsun İstanbul’da?

Ben Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün Anadolu tarafını çok fazla seviyorum. Çengelköy, Beykoz, Kavacık taraflarını çok seviyorum. Kavacık’ta oturuyorum.

O tarafta oturmayı neden seviyorsun?

İstanbul’un sesini duyabiliyorum. Uğultusu hala bana ulaşıyor, ama onun içinde değilim. Kemerburgaz ve Zekeriyaköy gibi o kaynayan enerjiyi hissedemediğim bir yerde yaşamak istemezdim. Benim yaşadığım yerin öyle bir özelliği var ki, karşıya baktığım zaman şehir elimi uzatacağım kadar yakınımda, ama arada bir inime çekilebileceğim kadar da uzağımda.

İstanbul’da vakit geçirmek istediğinde neler yapıyorsun?

Daha çok sahil yürüyüşlerimiz var. Beykoz sahilinde yürümeyi seviyorum. Teknelerde balık ekmek keyiflerimiz var. Köpeklerimle vakit geçiriyorum. 3 tane köpeğim var. Spor yapıyorum. Onun dışında arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. İstanbul’a gelen sanat aktivitelerinin çoğunu takip etmeye çalışıyorum. İstanbul’un çok yaşayan bir şehir olmasını seviyorum. Deniz olmayan bir yerde yaşayamam.

Gelen başrol tekliflerini kabul etmediğine dair bir şey okudum. Bu doğru mu?

Yok. Öyle bir şey yok. Sadece benim kafama yatacak bir iş olması lazım. 13 senedir bu sektörün içindeyim. Artık bir karakter, bir hikaye anlatmak istiyorum. O tarzda işler gelirse kabul ederim.

Özellikle canlandırmak istediğin bir karakter var mı?

Osmanlı döneminden bir karakteri oynamayı çok istiyorum. Öyle bir durum olursa büyük bir mutlulukla kabul ederim. Zorlayıcı rolleri seviyorum. Irmak’a uzak karakterleri canlandırmak her zaman daha mutluluk verici. Ben bu Osmanlı’yı söylediğimde insanlar Osmanlı’nın O’suna cesaret edemiyorlardı. Ben hem Osmanlı’daki kadınları çok komplike ve değişik bulmuşumdur.

Türkiye’de “başarılı buluyorum bu kişiyi” dediğin bir oyuncu var mı?

Ben Türkiye’ye ilk geldiğimde çok naiftim. Bana birisi kimleri beğeniyorsun diye sorduğu zaman şuna bayılıyorum, buna bayılıyorum diye isimler verirdim. Sonra bakmaya başladım; kimse ne beni anıyor, ne beni aklına getiriyor. Ben devamlı inanılmaz bir şekilde birilerin reklamını yaptım. Daha sonra isim vermeye çok soğudum. Bu camiada çok kırgın olduğum yerler var. Çok başarılı ve çok başarısız bulduğum insanlar var.

Yeni projelerinden biraz bahseder misin?

Kardeşimle bir yapım şirketi kurma aşamasındayız. Televizyon için bazı projelerimiz var. Bunun dışında annelik benim için en ön planda. Onu hiçbir zaman ikinci plana atmayı düşünmüyorum. Ayrıca oyunculukla ilgili gelen güzel tekliflere göz atıyorum. En son Star için çekilen Acayip Hikayeler’de bir bölüm yer aldım. Zaten her bölüm farklı oyuncular yer alıyor. Türkiye’de yapılan 30 dakikalık ilk dizi olduğu için böyle bir ilkin içinde olmak heyecan vericiydi. Bu ülkede değişik şeyler yapmaya cesaret eden insanlara hayranım. Bu ülkenin körelten bir tarafı var. Çok parası olan ve bir projeyi tutturmuş insanlar o paradan vazgeçemedikleri için yıllardır kendilerini tekrar ediyor.

Anneler Günü’yle ilgili annene ve diğer annelere söylemek istediğin bir şey var mı?

Annem benim en iyi arkadaşımdır. Annem sayesinde anne olmaya böyle cesaret edebildim. Onun gibi bir anne olmayı gerçekten çok isterim. Değişik bir kadındır annem, adayan bir kadındır. “Cool” anneliği sevmiyorum. Sapına kadar anne olmak lazım.