TASARIMIN ABC’Sİ “NURSEMA ÖZTÜRK”

Resme olan merakıyla yola çıkan Nursema Öztürk, endüstriyel tasarımda dünyanın saygın isimlerinden biri ve her yıl onlarca öğrenciye yol gösteren bir öğretim görevlisi. Proje, tasarım ve uygulama çalışmalarını yaptığı yüzün üzerinde mekanın yanında pek çok uluslarası ödüe layık görülen Öztürk, şehri tasarımla buluşturan hayali Tasarımparkı’nı da 2010 yılında hayata geçirdi.

Bize biraz kendinizden, tasarım ile ilk tanışmanızdan ve bugün yaptığınız işlerden bahseder misiniz?

Çocukluğumdan beri içimde hep var olan resim sevgisi ile ilkokul ve lise çağlarında resim yarışmalarında ödüller aldım. İçmimarlık mesleğini seçmem, babamım hayali ve işi olan ticarete beni sokmaya çalışması o dönemde hayatımı ciddi şekilde etkiledi. Babamın işinden kaçış ise mesleğimde daha çok yol kat etmemi sağladı. 2000 yılında ofis tasarımları için kurduğumuz ‘monofis’ ve hemen akabinde tasarımlarım için oluşturduğum nursemaöztürkdesign  markaları doğdu. 2003 yılında  Beykent, 2009 yılından beri de Maltepe üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak görev yapıyorum. Tabii bu arada 2010 yılında  hayalim olan “Tasarimparkı’’ projesini hayata geçirdim ve bu alanda yine mesleki çalışmalar, tasarımcılar ile ortak etkinlik projeleri yürüterek Kadıköy’ü Tasarımla buluşturan bir projeye adım atmış olduk.

Tasarım branşımzıda üretip sattığımız ve hatta dünyaca ünlü literatür olan “Goods’’ ta box isimli tasarımım ve bu kitapta tek Türk tasarımcı olarak 10 sayfa olarak yayınlandı.BoxgurupYeni bir projeye yaklaşımınız nasıldır? Yaratım süreciniz nasıl ilerler?

Tasarım benim için her zaman yeni bir başlangıç ve heyecan. Yeni bir proje, yeni fikirler, yaratıcılık için bir fırsat tekrarı. Yeni projede; yapmak istediğim veya hayal ettiğim her şey sanki karşıma çıkar, algıda seçicilik gibi olur. Bazen bu durum tesadüf gibi gelir ama akıl nerdeyse fikir de oradadır herhalde.

Plan üzerinden eskiz çalışmalarında  ilk etapta her şey şekillenir. Teknik resim olarak görünüş ve plan ilişkisini kurar ve olmazsa olmaz kuruboya renkli kalemlerim ve en sevdiğim basit siyah ispirtolu kalemim ile renklenir kafamdaki her şey. Hayaller başlamanın yarısıdır derler, doğrudur da.

Gönül gözü denen bir şey var. Kalbinizle aklınızın gördüğü, belki farklı birşeyler çıkarmak, yeni fikirlerin ortaya konulması heyecan verdiği gibi sanki bir doğum. Biraz sancılı ve sonu güzel.

Farkındalığınız zaman içinde nasıl bir değişime uğradı? İnsan tasarımcı gözüyle bakınca neyi ya da neleri görmeyi öğreniyor?

Farkındalık çok zor birşey, bende gelişimi çok farklı oldu. Farkındalık kişisel gelişimle artan, göremediklerinizi gösteren ve sizi rahatlatan, heyecanınızı telaştan alıkoyan, olgunlaştıran en güzel olay bence. Küçükken algım daha farklıydı bu yaşımda ise daha farklı bir boyuta ulaşıyor sanki.

Sona doğru yaklaştıkça daha iyi oluyor sanki. Öğrenmek, olgunlaşmak bitmek bilmez bir yolculuk.

Belki biraz üniversitedeki hocalıktan da olsa gerek , bütünü görmeye çalışmak sizi hızlandırıp algılarınızı açıyor, hataları daha kolay algılar oluyorsunuz, dikkatinizi bir noktaya değil birden fazla noktaya çevirip geliştiriyorsunuz.

Hele ki bir tasarımcıysanız, gördüğünüz her şeyde farkındalık etki ediyor. Bir çok kişinin fark edemediği detayları, kullanım şekillerini algılıyor ve  kendi kendinize şaşırmıyorsunuz bile.

Normalleşiyor, sıradanlaşıyor, sadece daha fazla meraklı olduğunuzu kanıksıyorsunuz.

Ama  en güzeli  merak etmeyi daha çok seviyorsunuz ve sizi yeni bir şeyler öğrenmek daha mutlu ediyor. Bilgi dağarcığınızdaki taşlar her geçen gün daha ilişkili oluyor ve sıklaşıyor._MG_3008 (1)Herkesin kullandığı her evde bulunan ürünlerden, objelerden bir tanesini yeniden tasarlayacak olsanız bu hangisi olurdu?

İşte bu daha kolay, yeni bir şeyi tasarlamak yani yeniden tasarlamak daha zor ama tasarlanmış bir ürün üzerinden eleştiri yapıp hatalarını görmek yani “pişmiş aşa su katmak daha” kolay olsa gerek. Deneyime başka bir bakış açısıyla bakmak daha eğlenceli. Bazen de olduğu gibi kabul etmek çok konforlu.

Yeniden her şeyi tasarlarsınız gibi gelir, bu her şey için çok da kolay olmayabilir, özellikle elektronik cihazlar, bunlara müdahale edebilmek için sisteme hakim olmak ve üretim teknolojisini bilmek daha yerinde olur. Ama tasarlanmış tüm ürünlere saygı duymak daha doğrudur. Bizler genelde  müdahale etmeyi severiz  galiba.

Benim için yeniden tasarlanacak ürünler, kaba ve yüksek dolap, kütüphane ve beğenmediğim tarzda çalışma masaları olurdu. İçten içe bunları değiştirip daha kimlikli ürünler olması için aklımdan hiç bir şey geçmez demek yanlış olurdu.

Önce fikirde, çizgilerde mi yoksa materyalde mi karar kılıyorsunuz? Tasarımın bu olmazsa olmaz öğelerine bakışınız nasıl?

Fikir çizgiyle hayat bulur ve fikir  hayalden çıkıp somutlaşmaya başlar. Tabii ki önce fikir olur ve olmalıdır ki çizgiye dönüşebilsin. Fikir yoksa çizgi de yok, hiçbir şey yok. Çizgi ile kağıdın üzerindeyken önce kalemlerle renklenir ve hayal gücümü kuvvetlendirir, algımı genişletir.

Tasarladığım bir projeyi kendim önce algılamam ve içinde gezinmem, hissetmem lazım. Hislerim hafızamda 3 boyuta dönüşene kadar çizgi – fikir arasında gider gelir. Malzemeler olmazsa olmaz ve olamaz. Malzeme bilgisi çok önemli. Her geçen gün daha  farklı malzemeler çıkıyor ve bunları takip edip bulmanız gerekiyor. Yeni kitaplarda, dergilerdeki malzemeleri keşfedip, bunlar üzerinde algınız yeni yapacağınız mekan ile birleştirmek en önemli aşamaları.

Yenilikçi olmak lazım. Yıllar önce çok denediğiniz, beğendiğiniz ve hatta çok sevdiğiniz malzemelerden sırası geldiğinde vedalaşmanız gerekiyor. Yani yenilik peşinde koşan bir yanınız sürekli heyecanlı yeni malzemeler peşinde olması gerekiyor. Malzeme ve materyaller  keşfetmek ve kullanmak ayrı bir zevk.DSC_3286Bir projede sizi ne heyecanlandırır? Yeni bir şey yapmanın en keyifli yanı ne?

Bir proje de beni en çok heyecanlandıran şey, insanlara temas edecek ve fayda sağlayacak mekanlar yaratabilme imkanı. Yasamda insanlara eğer beklenen konforu, tasarımı sağlayabilirsem ve birden çok insanın istifade edebileceği mekanlar ise bu bana çok keyif verir. Yenilikler, farklı olan tasarımlar yapma uğraşı ve araştırma çalışmaları, eskiz aşaması gibi henüz hayal olan bir çalışmanın başlangıç aşaması beni hem endişelendir hem de heyecanlandır.

Size göre sizin tasarımlarınızı farklı ve özel kılan şey nedir?

Benim için tasarımda en önemli fark, farklı olması. Alışıla gelmiş tasarımlar yerine, ezber bozan, basit ve kullanışlı, çok amaca hitap eden tasarımlar. Benim tasarımlarımda genelde hikaye var, bir mesaj var, mesajlarla kullananların hayatlarına dokunmayı seviyorum. Kullanırken fonksiyonun çoğalabilmesi benim en önem verdiğim konulardan biri. Bir tasarım ne kadar basit ve yalınsa, şaşırtıcı fonksiyonları varsa bu çok keyifli ve bir keşif kadar insanı motive eden bir konu. Halk arasında tasarım kelimesi o kadar çok kullanılmaya başlandı ki, artık iyisi de kötüsü de tasarım adı altında toplanıyor. Tasarımda ayrıştıran özellikler nelerdir bunlara  odaklanmalı ve bu şekilde tasarım yapmak gerekir diye düşünüyorum.

Dünyada tasarım artık sadece estetik ve ergonomi değil aynı zamanda doğayla uyumlu, sürdürülebilir fikirler demek. Çalışmalarınıza bu anlayış yansıyor mu?

Ben  hayat görüşü olarak kendimi bildim bileli sürdürülebilirlik  konusunda hassas davranmış ve müsrifliğe tahammül edemez hale gelmişimdir. Bir ürün her şeye yakın olabilmelidir. Herkese temas edebilmeli ve fonksiyonları fazlaca olmalı, çok zaman işe yaramalı ve kolay atılmayıp gözden çıkamayacak ürün olmalıdır. Bu durum sürekliliği ve kullanım ömrünü uzatır. Bir form kendi kendine hayat bulur ve kendisi çoğalıp üreyebilir.

Bana göre doğa taklit edilemez, doğa tüketilemez, doğa benzersizdir. Ancak doğadan ilham alınabilir ve bize sunduğu nimetlerden yani malzemelerden tüketerek bir şeyler yapabiliriz. Doğada varsa, ürün gerçek bir ürün olur.

Benim tasarımlarım hep doğadan bir tema ile var olur, örneğin; BOX isimli ürünüm / tasarımımın doğadaki her şey gibi üreyip çoğalabilmekten esinlenmiş ve katrilyon hatta sonsuza kadar farklı biçim alabilme özelliğine sahiptir. Hatta biraz daha ileri gidersek , olasılık hesaplarının ötesininde birbirleri ile permitasyon hesabı ile inanılmaz sayıda alternatifler yaratır. Birbirlerine kitlenme şekli bir bakıma enzimlere de benzetebiliriz._MG_3194 (1)Size iham veren isimler kimlerdir? Bu kişiler hangi yönleriyle beyninizi, ruhunuzu harekete geçirirler?

1900 ile 1960 yılları arasında yaşamış tasarımcılar beni çok etkilemiştir, şaşırtmaya ve etkilemeye de devam ediyor. O dönemde çok yeni ve modern gözüken tasarımların hala modern ve güncel gözükmesi muhteşem bir şey. Bu tasarımlar  zamansız tasarımlar ve eminin yüzyıllarca bu şekilde devam edecek.

Bunların başlıcaları;

19.yy’dan günümüze mobilyayı etkilemiş akımlar var, Sembolizm- Nancy School- Art Nouveau- Cubizme- Futurizm- Suprematizm- Fonksiyonalizm- Constructivizm- De stijl- Bauhous.

Günümüzde mobilya tasarımı ve tasarımcıları ile ilgili ise beğendiğim/takip ettiğim isimler Michal Thonet, Antonio Gaudi,Adolf Loos, Henry van De Velde, Charles R. Makhintosh, William Morris, Walter Gropius, Josef Hoffmann, Frank Lloyd Wright, Otto Wargner, Gerrit Rieltveld, Max Bill, Marcel Breuer, Mart Stam, L. Mies Varder Rohe, Le Corbusier, Gustav Hassenpfug, Jean Prouve, Kare Klint, Aalto Avlar, Bruno Mathsson, Richard Neutra, Gio Ponti, Charles Eames, Arne Jacobsen, Harry Bertoia, Charlotte Perriand, Mario Borto gibi…

Aynı zamanda bir öğretim görevlisisiniz, öğrencilerinize aktarırken en çok vurguladığınız nokta ne oluyor?

Hayat oluyor. Hayatı anlamak ve mesleki hayat ile ilişkisini kurgulamak, bu deneyimlerimi paylaşmak en çok yaptıklarımdan. Çünkü yaşanmışlıkların içinde birçok gizli bilgi var. Bu gizli bilgiler kısadan hisse ile karşıdaki genç bireylere aktarmanın güzel ve eğlenceli yolu.

Mesleğimde 30 yıla yakın bir zamandır elde ettiğim bilgiler kitaplarda olan bilgiler değil, sizinle beraber gelişmiş bilgiler ve beni ben yapan bir meslektaş yapan bilgiler. Özellikle meslek hayatımda çözümlediğim detaylar, öğrencilerin projelerinde  çözümlenmesi gereken problemler olarak onların çözümlemesini istediğim en önemli konular. Ancak bu noktaya gelebilmek için, önce projenin lezzetli kısmını vurguluyorum o da eskiz aşaması ve eskiz aşamasının olmazsa olmazlarının başında renkli kuruboya kalemleri ile hayat bulması ve hayal güçlerini tetiklemesi, araştırmalarını geliştirerek her eskizin üzerine bir eskiz daha koyarak daha farklı ve fonksiyonel’2 nasıl olabiliri sorusunu sordurmak ve çözümlemeler ile alternatifler oluşturmalarını sağlamak.

Bu aşamadan sonra kendilerini mekanın içinde hissetmelerini ve imajinasyon ile mekanı hayal etmelerinin önemini vurgularım. Hatta daha ileri gider çok fazla soru sorular ve fikirlerini açmaya çalışırım. Neden, niye sorum çok fazla gelir. Bu şekilde öğrenciler, her mekanı, her tasarımı sorgulamayı daha kolay algılama yöntemi geliştirdiklerini düşünüyorum. Yaşarken de gittikleri mekanda her şeye dokunmalarını ve bastıkları zeminin dahi hangi malzemeden yapılmış olduğunu anlamalarını isterim.MG_3231-1Genç beyinler ile bir araya gelmek zihninizi de sürekli diri tutuyordur mutlaka. Öğrencilerinizden öğrendiğiniz şeyler var mı?

Öğrencilere bir şeyler öğretirken, öğrenmeyi öğrendiğimi fark ettim ve ne kadar keyifli bir olay olduğunu keşfettim. Öğrencilerle kendi gençliğiniz ile empati kuruyorsunuz ama daha sona bunun bu şeklide olmadığını anlıyorsunuz. Onlarla keşfettiğiniz öğretme şeklinizle davranırken bir bakmışsınız, siz de bir şeyler öğrenmeye başladığınız ama farkına bile varmıyorsunuz. Ben zaten sürekli öğrenmeyi seven bir yapıya sahibim. Meraklıyım, onların hal ve tavırlarından, güncelliklerinden istifade ettiğimi düşünüyorum. Konulara yaklaşım biçimleri, projeye bakış açıları, yeni bir şeyleri araştırıp getirmeleri de beni ayrıca geliştiriyor.