Ünlüler Mutfakta “Yasemin Sakallıoğlu”

yasemin sakallıoğlu

ERKEKLER KADINLARA GÜLMEYİ KABUL ETMİYOR

Yasemin Sakallıoğlu. O bir sosyal medya fenomeni. Ne yalan söyleyeyim; çok da fenomen tanımam, takip etmem. Ama Yasemin’in tesadüfen izlediğim bir videosu sonrası, tüm videolarını teker teker izleyip, karnım ağrıyana kadar güldüm. Meğer ben çok geç keşfetmişim, etrafımdaki çoğu insan zaten tanıyormuş. Çok iyi bir gözlem ve tespit yeteneği var. Samimiyeti yıldızını parlatıyor. Sanki başarısını, barışamadıkları ile eğlenerek aşma çabası getiriyor. Öyle kolay değil, geleneksel bir Türk ailesinde büyüyüp, eksik olanını cilalayıp, şartlarınla yüzleşip, zor olanla dalga geçmek, insanları gözlemleyip, olmamışlıklarını yüzlerine vurmak. O başarıyor. Ondan çok sevdim onu. Hikayesi, sosyal medyada başlamış ama bence yolu çok uzun. Öyle de olmasını dileyerek, sizi çok eğlendiğimiz sohbetimizle başbaşa bırakıyorum…

Kendini keşfetmeni tetikleyen bir şey oldu mu?

7 – 8 yaşlarında Seda Sayan, Sibel Can taklitleri yapıyordum. Bir gün sınıfta, “öğretmenim, ben taklit yapmak istiyorum.” Dedim. Kuzenimin annesinin taklidini yaptım. Sonra beni sürekli öğretmenler odasına çağırıp, öğretmenlerin taklitlerini yaptırmaya başladılar. O dönemden beri de konservatuara gitmemi söylerler. Ama babamın en büyük hayali muhasebeci olmamdı. Doktor, mühendis olsa anlayacağım, muhasebeci olmamı istiyordu. 

Sonra ben bankacı oldum. Tiyatro ile ilgilenmeye, skeçler yazmaya lisede başlamıştım. Çalıştığım bankada 2500 kişi çalışıyordu. Orada bir tiyatro ekibi kurdum, kendim yazdım ve yönettim. Ben hayatta hiçbir şeyin tesadüf olduğuna inanmıyorum. Bazı insanlar, bazı insanların hayatlarını değiştirmek için hayatlarına girerler. İlkokul arkadaşlarımla buluştum. Arkadaşlarımdan biri de beni videoya çekti. O dönem Youtube hesabımda yoktu. O videoyu Youtube’a yükledi ve ben dördüncü gün bütün ana haberlere çıktım.

Kendi halinde biriyken, ana haberlerde kendini görmek nasıl bir duyguydu?

Çok değişik bir duyguydu. Çünkü benim videonun yüklendiğinden bile doğru düzgün haberim yoktu. Bizim bir aile dostumuz beni aradı ‘Ana haberlerdesin’ dedi. Kesin bir olay olmuştur bende kamerada gözükmüşümdür diye düşünüyorum, başka bir şey düşünemiyorum. Benim ilk videomu yayınlayan kanal ATV Ana Haber’di. Ve orada spiker ‘kesinlikle bu kız keşfedilmeli’ dedi ve ben şuan ATV’de de bir dizide oynuyorum.

Baban ve annen seni haberlerde görünce ne tepki verdi?

Babam çok şaşırdı. Annem kendisinin taklit edilmesinden çok hoşlanıyor. Zaten iyi ki o ünlü olmamış diyorum. O kadar çok ego yapardı ki. Ben ne kadar mütahassıp yaşıyorsam, annem o kadar gösteriş meraklısıdır. Özgüveni çok yüksek. Devamlı bana ‘Sen ünlümüsün? Senin neren ünlü?’ der, dalga geçer benimle. Zamanla bunu neden yaptığını anladım, iyi ki öyle yapıyor. O yaptığı şey beni devamlı formda tutuyor. Babamın bana; ‘Madem bu işe gönül veriyorsun, yükseldikçe alçal’ dedi. Elimden geldiğince buna gayret gösteriyorum. Zaten annem yükselmeme hiç izin vermediği, ufacık bir yükselsem beni yere indirdiği için, o yükselmeyi zaten yaşayamıyorum. Hayatım hala aynı, hiçbir şey değişmedi. Değişmesini de istemiyorum zaten. Şunu anlamıyorum ‘ünlü oldum Etiler’e taşınayım’, ne alakası var Beykoz’un suyumu çıktı.

Ana haberden sonraki süreç nasıl oldu?

Evimin içinde yazan, çizen, oynayan, tiyatro kafasında bir insandım. Tek emelim de tiyatroydu, televizyon hiç düşünmedim. Hatta bankadan ayrılırken de ‘ben tiyatrocu olacağım’ dediğimde, o kadar kolay mı dedi bana yöneticim ve beni ilk yöneticim tebrik etti. Bazen birşeyler başarabilmek için size inanılmaması gerekebiliyor. Çünkü size çok inanırlarsa, siz kendinize inanmamaya başlıyorsunuz. O yüzden annemin yaptığı şey çok işe yarıyor. Bana ters psikoloji uyguluyor. Bir şey yapıyorsam -umarım iyi bir şey yapıyorumdur – annemin payı çok yüksek. İyi ki annem hayatta, iyi ki annem arkamda. Allah kimseyi annesiz, babasız bırakmasın.

Kaç kardeşsiniz?

2 abim var, ikisinin de tekstil atölyesi var. İkisinin de değişik becerileri var. Tersten konuşabiliyorlar mesela. Biz hiçbir zaman İngilizceye yatırım yapmadık.

Dünyanın en değerli şeyi bir insanı güldürebilmek ve sen bunu yapabiliyorsun.

Bana ilaç gibi geliyor. Ve bunu birbirinden kısıtlayan insanlara da çok üzülüyorum. Birini güldürmek, aynı zamanda kendini de güldürmek. Karşındakini mutlu gördüğünde o sana yansıyor. İnsanlar birbirine ayna. Ben o aynayı hiç kötü göstermek istemiyorum. Çünkü ben karşında oturuyorum, aslında senin bana ne hissettirdiğini ben sana yansıtıyorum. Gülersem bil ki seni seviyorum, niyetim var seni sevmeye.

İçindeki çıkmaz ne?

Yetersizlik korkusu.Ne tetikliyor bunu?

Bilmiyorum, belki burcumun özelliğidir. Boğa burçları biraz pimpirikli burçlardır. Yükselenim de Balık. 30 yaşından sonra kişi yükselenine geçermiş. Çok duygusal bir kadın oldum artık. Melankolik bile diyebilirim kendime. Bir yandan çok gülüyorum, bir yandan çok duygusal yazılar yazmaya başladım. İki buçuk yıldır da bir kitap hazırlığındayım. Son bir buçuk ay kaldı inşallah onu tamamlayacağım. İsmi de ‘Bana Yine Geldiler’ olacak.

Gülecekmiyiz peki kitabı okurken?

Hem güleceğiz, hem hüzünleneceğiz. Çünkü ben komik kadınların hayatının hayli hüzünlü olduğuna inanıyorum. İnsan bazen ağlayamadığından gülüyor ya. Ben ağlanacak halime çok gülerim. Çok da severim yani ‘niye ağlayayım ki’ derim. Çok sahipleniyorum yaşadığım her şeyi. Acı da, üzüntü de, mutluluk da, hepsi benim ve hepsine gülüp geçecek kudret de benim, o kudreti de kendime verecek olan benim, o yüzden gülen kadınları da seviyorum, güldürmeyi de seviyorum. Önceden ben bunu bilinçli yapmıyordum. Mesela şaka yapardım, arkasından ‘komik miyim?’ , biri bana güldüğü zaman ‘gerçekten çok mu komik?’ diye sorardım. O kadar tatmin olmak istiyordum ki bu konuda. Şimdi önce kendim gülüyorum. Gülmediğim bir videoyu asla yüklemiyorum.

Peki, bunu belli bir periyotta mı yapıyorsun? Yani bir iş gibi mi yapıyorsun?

Mümkün değil böyle olması. Mesela insanların bana en çok sorduğu soru ‘neden videolarında sürekli çay içiyorsun?’ Kemal Sunal’ın bir filmi var dolmuşta minibüste hep altılıyı tutturuyordu. Bende masaya oturduğum zaman bana birşeyler oluyor. Elime çay geldiği zaman, o çayı içmeye başladığım zaman kafamın çalıştığını hissediyorum. Benim annem Karadenizli olduğu için çay bizde bir ritüel. Biz çaysız sofra kuramaz olmuşuz.

En çok Instagram’ı mı kullanıyorsun?

Youtube açtım ama ilgilendim. Facebook hesabım Stand-Up gösterisi yapacağım gün patlatıldı. Bende Instagram’a yöneldim. Seninki çok hızlı bir yükseliş mi oldu?

Çok hızlı yükseldi. 700 bin takipçim vardı, orayı da patlattılar. Daha sonra ben tekrar Instagram hesabı açtım. Bütün Instagram fenomenlerine teşekkür etmek istiyorum. Çünkü hepsi bana destek oldular. Hepsi benim yeni sayfamı paylaştılar ve çok kısa bir zamanda eskisinden daha yüksek bir takipçi sayısına sahip oldum. Instagram fenomenlerinin birbirlerine sahip çıkması diye bir şey var. Çünkü biz kendikendini var eden insanlarız. Biliyoruz, derdimizi anlıyoruz, kendimizi ispat etmeye çalışıyoruz. Şükür ki; şanslı insanlardanmışız da bir bağ kurabilmişiz.

Sosyal medya kendi ünlülerini yarattı. Yıldızını nerede parlatacağını bilmeyen insanlara kendi imkanlarıyla yeteneklerini paylaşması imkanını sundu ama absürt komedi bile sayamayacağım birsürü gereksiz insanın bile bir milyon takipçisi var ben bunu anlamıyorum. Neden?

Kalabalık bir yerde dinlediğiniz şeyi ne kadar anlayabilirsiniz? Bu soru benim için çok önemli bir soru. Bir yerin kalabalık olması demek orada çok doğru şeyler söylendiği anlamına gelmiyor aslında.

Sürekli bir gözlem halinde misin?
Evet, sürekli. Burada bile. Ben insan okumayı çok seviyorum. Kimsenin kimseye benzemediğini düşünüyorum. Herkesden bir tane var. Herkesin bir aykırı tarafı olur ya, o aykırı tarafı çok çabuk alıyorum, elimde değil.

Sosyal medya yeniçağın bağımlılığı, bir nevi uyuşturucu etkisi taşıyor. Biz çok yakında umarım olmaz ama bence kafayı kırıp, intihar eden insanları duymaya başlayacağız.

Neden biliyor musunuz? Sosyal medya, belli bir populerite sağlıyor. Orada geçici şeyler yaptığınızda, kişiler sizi terk ediyor. Belli bir süre sonra alışkanlıktan sıyrılmak zorundasınız. Mesela, benim Instagram’ım patladı, bir gün içinde 700 bin kişi kaybettim. Ve belki bir daha hiç bu rakama ulaşamam, belki moralim bozulur hiç video çekemem dedim. Ama elimde aldığım bir eğitimim var. Ben akademisyen olacağım.

Akademisyen olmayı mı düşünüyorsun?

Evet. En büyük hedefim bu ülkede iyi bir metin yazarı olmak. Çünkü bu ülkenin kadın yazarlara çok ihtiyaç duyduğunu düşünüyorum. Kendimi bir yere bağladım ben. Sosyal medya o kadar geçici geldi ki. Ben onun tehlikesine düşmek istemedim açıkçası. Orası yokolabilir, kaybolabilir.

850 bine yakın takipçin var ama sen sayfanda reklam almıyorsun.

4 yıldır Instagram kullanıyorum hiç reklam almadım.Ben hiç reklam almadığım için çok ciddi rakamlar teklif ediyorlar. Ben o sayfada ‘bu ayakkabı çok rahat sizde giyin’ diyemem. Bana düşmez bunu söylemek. Herkes kendi ayağının rahatını kendi bilir. Benim işim mizah. Bana mizah yapmak yakışıyor. Onu nereye kadar taşıyabilirim buna kafa yormam gerekiyor.

Şuan ekranların en çok reyting alan dizilerinden birinde oynuyorsun. Renkli kutu, seni tiyatro yapma isteğinden uzaklaştırabilir mi?

Ben iyi ki ilk işimde ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ gibi bir dizide başlamışım. Çünkü o dizide tiyatro kökenli insanlar ile çalıştım. Televizyon beni istediği sürece, ben o ekranda varolacağım. Ama televizyon istediği sürece. Benim böyle bir isteğim yok. İnsanların bana inanması önemli. Çünkü bu karşılıklı enerji meselesi. Birşeyi canlandırıyorsam ve ona inanılıyorsa, ben 70 yaşına kadar da orada varım. Yoksa tiyatro bana yeter.

Çok hayranı olduğun biri var mı?

Perran Kutman. Beni karşımda bir oyuncu dövecekse Perran Kutman dövsün isterim. O kadar büyük hayranlığım var ki ona, onu tanımaktan çok korkuyorum. Çünkü ben onu öyle bir yere yerleştirdim ki hayatımda, sanırım beni yanıltmasından çok korkuyorum.

Türkiye’de neden yeterince kadın komedyen yok?

Ataerkil bir toplumda yetiştiğimiz için kadınlar genelde erkeklerin hayatını kolaylaştıran, erkeklerin daha başarılı olması için oları destekleyen bir unsur gibi gözüküyor. Halbüki bence doğru ilişki, doğru insan ilişkileri için iki tarafında eşit derecede başarıya ulaşabilmesi gerekiyor. O yüzden, Türkiye’de kadınların başarılı olabilmesi için erkeklerin kadınlara gülmeyi kabul etmesi gerekiyor. Erkeği sadece erkek güldürmez. Takipçilerimin sadece % 27’si erkek. Erkekler genelde görseli çok güzel olan kadınları takip etmek istiyor. Açıkçası ben squat yapan kadınlarla yarışamıyorum. Benim böyle bir sıkıntım var. Ben sadece güldürebiliyorum, bedenen çok fazla bir şey yapamıyorum. Zaten giyim olarak da rahatıma çok düşkünüm.

Adriana Lima çok komik bir kadın olsaydı, erkekler ona gülerler miydi sence?

Açık konuşmak gerekirse güzellik unsuru bence biraz mizahın önüne geçiyor. Bu ülkede bunu bence Ezgi Mola başarabiliyor. Hem güzel hem komik. Onda çok güzel duruyor bu iş. İrem Sak da aynı şekilde. Ben kendimi çok güzel bulmadığım için bu kulvara kendimi sokamıyorum. Gupse Özay’a çok gülüyorum. Bence Gupse Özay bu ülkeye gelmiş en güzel detaylardan biridir.

Yakında bir sinema filmin olacak. Biraz bahseder misin?

Bu benim için çok tatlı bir olay. Aysel Abla tiplemem film oluyor. Adı “ Kurtar Bizi Aysel Abla” olacak. Yaklaşık 5, 6 ayı daha var. Ben olacağına hiç ihtimal vermiyordum. Erhan Baytimur yönetmenimiz, yazan ise eşi. Olurdu, olmazdı diye düşünürken birden beni pat diye aradılar. Senaryonun tamamlanmasına 10 gün kaldı dediler. Senaryo o kadar içime sindi ki; özellikle bunun benim çıkardığım bir tiplemeden olması beni çok etkiledi. Dedim ki; ben videolarımı boşuna çekmemişim. Bu film benim hayatımdaki en önemli şey olacak. Eminim izleyenler de sevecek. Böyle bir şeye sebep olduğum için çok gururlanıyorum. Düşünsenize; bir hayalin başkasının hayal kurmasına sebep oluyor. O kadar olacak mı olmayacak mı diye düşünüyordum ki; bugüne kadar hiç kimseye de söylemedim.

Senin İstanbul’un nasıl bir yer?

Benim için İstanbul bizim bahçeden ibaret diyebilirim. Bahçe benim için İstanbul’u simgeliyor. Ben mahalle kültürüyle yetiştim. İstanbul benim için koca bir mahalle. Sosyal medya sayesinde de biraz öyle oldu aslında, herkes herkesi tanıyor, artık İstanbul’da kimse kimseye yabancı değil. Bundan dolayı benim için koca bir mahalle İstanbul.Mutfakla aran nasıl?

Çok iyi, çok güzel poğaça yaparım. Çok güzel börek açarım. Karadeniz kadınlarının zaten böyle şeylere yatkınlığı vardır. Kete gibi börek yapabiliyorum. Mutfağı çok seviyorum, o yüzden de çok zor kilo veriyorum. Ben mutfağın samimiyetine, sohbetine o kadar çok inanıyorum ki. Ve bir insan yemekle konuşursa o yemeğin lezzetli olduğunu düşünüyorum. Ona derdini akıt yani o soğanla yağ kavrulurken o derdini bir at.

Son sözü aşka verelim; bu komik kadın aşkını nasıl yaşıyor?

İlişki yaşadığım insanı bırakıp, ona duyduğum aşka aşık bir insanım. Onunla işim bitiyor benim belirli bir süre sonra. Ben sevdim mi sınırsız severim, deli severim, sonuna kadar severim, arızalı severim. Ama karşı taraf bunu anlamaz. Çok belli etmem, çok gururluyumdur. İçimden severim. Mesajlar yazar, silerim. O kadar çok şey yazarım ki karşı taraf bunu okusa derki bu kız verem olmuş der, doktorlara falan götürür. Mesela telefonumun hatırlatma bölümü var, orada bir dünya mesaj var. Onlardan bir kitap yapabilirim. Gönderilmemiş mesajlar diye. Aşık olmayı seviyorum, aşk beni üretken yapıyor.