FOTOĞRAF BENCE MÜZİK GİBİ EVRENSEL BİR DİLDİR ” CUMHUR AYGÜN “

Gerçekleştirdiği pek çok başarılı proje ile sektörün aranan fotoğrafçılarından biri Cumhur Aygün. Onu herkesin tanımasını sağlayan projesi Anıtkabir de yüzlerce kişi tarafından oluşturulan Atatürk portresini fotoğraflamak oldu. Kendisi hakkında merak edilenleri cevapladığı keyifli röportajı paylaşıyoruz sizlerle.

Bize kendinizden bahseder misiniz?

29 Ekim 1973 Bursa doğumluyum. 1996 UÜEF Grafik Tasarımı Bölümü mezunuyum. 1998 MSÜ GSF Grafik Tasarım Yüksek Lisans. 1995 yılından bu yana profesyonel olarak reklam fotoğrafçılığı yapmaktayım.

Sizin fotoğrafçılık hikâyeniz nasıl başladı?

1987 yılında Rus malı Zenith Fotoğraf makinesini almamla başladı. Doğa fotoğrafları çekerek başladım. Doğayı ve dağları çok seven ve gezen birisi olarak gittiğim yerlerin güzelliklerini görüntülemekten çok hoşlanıyordum.

Fotoğraftan anlamayan birinin fotoğraf inceleyerek görsel bakışını geliştirme imkânı var mı?

Kesinlikle var olduğunu düşünüyorum. Fakat görmek sadece yeterli değil. Fotoğraf bence ışık demek, kadraj ikinci planda kalıyor. Işık yoksa hiçbir şey göremezsiniz. Görmek, göstermek ve görüntülemekten önce ışık olmalı. Fotoğrafçı neyi göstermek isterse onu gösterir. Görmek istediği ve göstermek istediğini de kadrajına taşır. Bunu da bence eğitim, tecrübe ve yetenekle başarabilir. Her işte olduğu gibi fotoğrafçılıkta da önce eğitim. Yetenek ve bakış elbette önemli bu işin teknik kısmı işin başarısında önemlidir. Sadece görerek ve inceleyerek bir şeyler yapabilirsiniz. Fakat belirli bir yere kadar.

Fotoğrafın genel bir tanımını, niçin önemli olduğunu ve fotoğraftan ne anlamamız gerektiğini kısaca anlatır mısınız?

Fotoğraf = Işık demektir. Fotoğraf bence müzik gibi evrensel bir dildir. Her şeyi ifade edebilen bir sanattır. Bazılarına göre bir belge, bazılarına göre hatıradır. Bana göre evrensel bir dili vardır. Dünyadır, sanattır, kendini ifade etmenin bir yöntemidir, kaleme dökemediğini resmetmektir, mutluluktur, başarıdır.

Fotoğraf çekmenin felsefi arka planı var mıdır, varsa öz olarak nedir? Yani fotoğraf çekerken, sanatsal boyutu dışında sizi düşündüren, fotoğrafa bakanların düşünmesini istediğiniz bir boyut söz konusu oluyor mu?

Fotoğraf benim için bir tasarımdır. Tasarım = problemdir. Tasarımcıda problemleri çözen kişidir. Amacım bu problemi en iyi şekilde çözüp onu sonuçlandırmaktır. Problemlerin iyi bir şekilde çözülmüş olması ortaya iyi bir tasarımın çıkmasını sağlar. Problemleri çözülmüş ( ışık, kadraj, kompozisyon, ifade, teknik) fotoğraf artık fotoğrafçının neyi göstermek istediğine kalmıştır. İnsanları düşündürmek, düşlemek ve düşletmek bence bu işin en güzel yanı. Şiir yazmaktan, hikaye yazmaktan bence bir farkı yoktur. Fotoğrafçıda bunu kadrajıyla dile getirir. Bazen bir fotoğraf karesi binlerce kelimenin anlatamayacağı duyguları anlatır.

[metaslider id=4376]

Büyük fotoğraf ustası Bresson “Fotoğraf çekmek; insanın aklını, gözünü ve yüreğini aynı hizaya getirmesidir.” der. “İyi fotoğraf” sizce nedir?

Bence iyi fotoğraf herkese göre değişir. İyi fotoğraf net olan fotoğraf değildir. En iyi makineyle en iyi objektifle çekilen de değildir. O fotoğrafın bizlere ne hissettirdiği daha önemlidir. Bir anlamı ve ifadesi olmalıdır. Herkes için farklı düşünceler ve duygular üretmelidir. Bir problemi anlatabilmeli ve onu ifade etmelidir. Dil, din, ırk demeden herkesin anlayabileceği bir dili olmalıdır.

Takip ettiğiniz ya da beğendiğiniz fotoğraf sanatçıları kimlerdir?

Benim favori fotoğraf sanatçım Howard Schatz. Her türlü tekniği kullanma ve farklı bir ifade şekline sahiptir. Tek bir tarzı yoktur. Çok farklı bir göz ve anlatım şekline sahiptir. Oynamayı ve kurgulamayı çok iyi yapabilen birisidir. Bizlere objeleri, nesneleri ve canlıları çok farklı bir şekilde göstermeyi başaran bir sanatçıdır.

Anıtkabir’de 6000 kişinin bir araya gelerek oluşturduğu portrenin, fotoğraf sanatçısı ve proje yönetmenisiniz, çekilen hava fotoğrafları ile ölümsüzleşerek tarihe geçtiniz. Yaptığınız projenin bu kadar ses getirmesi ile ilgili düşüncelerinizi aktarabilir misiniz?

Yaklaşık 4 yıl önce fikren oluşmaya başlayan proje kağıt üzerinde epeyce gezdi benimle birlikte. İstanbul İnönü Stadyumu’nun yıkılacağını ilk okuduğumda bu iş orada olmalı diye düşünerek kapı kapı gezdim. Ne yazık ki bazı kademelerde takıldı kaldı proje. Tesadüfî bir karşılaşma ve sohbet sırasında İzmir Konak Belediyesi’nden bir arkadaşla paylaşılması ve hemen ardından İzmir’e çağırılmamızla birlikte 10 Kasım 2012 de projenin ilk ayağı gerçekleşmiş oldu. Hayali anlatırken zorlanıyorduk ama iş gerçeğe dönünce ve somutlaşınca hemen ertesi yıl 29 Ekim 2013 de proje daha da büyüyerek Bursa Nilüfer Belediyesi’nin desteği ile ikinci kez gerçekleşti ve nihayetinde bu işin finalinin olması gereken yere yani Anıtkabir’e doğru yola çıktık. Anıtkabir Komutanlığı daha ilk günden itibaren bizimle aynı hayali paylaştı ve gereken her şeyi yerine getirdi. Benim için gerçekten bir hayalin gerçekleşmesi demek bu.

Proje bittikten sonra sosyal medyada ve ulusal basında adeta gündeme oturdunuz. Yaptığınız işin bu kadar ses getirmiş olması hayatınızda maddi manevi farkındalıklar yarattı mı?

Bu projenin yani benim hayalimin gerçekleşmesinin manevi doyumunu anlatmam mümkün değil ve bedeli de yok benim nezdimde. Bu projenin öznesi ATATÜRK ve doğal olarak sadece Türkiye’yi değil dünyayı da ilgilendiriyor. İşin tekniği planlaması ve çekimi ikinci planda. İşte bu yüzden, sadece ulusal değil tüm dünya basını büyük ilgi gösterdi. Uluslararası haber ajansları anında tüm dünya basınına geçti haberi ve fotoğrafı. O hafta en çok haber konusu olduğunu belirtmeliyiz.
Bu proje biliyorsunuz bir üçlemenin son ayağı. Proje başladığından bu güne maddi bir hiç bir beklentim olmadı. Ancak aktif olarak projenin perde arkasında ve operasyonunda benimle birlikte 150 kişinin gönüllü çalıştığını belirtmeliyim. Maddi boyutunda tedarik desteklerinin dışında cebime bir kuruş girmedi hatta bazı giderleri kendim karşıladım. Biraz önce ifade ettiğim gibi bu işin manevi doyumunu çok daha fazla önemsiyorum.
Bundan sonra ki projelere gelince; Dünya tarihine, sanatına, edebiyatına veya felsefesine malolmuş kimliklerle ilgili işler yapmak istiyorum. Farklı tekniklerle yine interaktif yöntemlerle fotoğrafı birleştirmek, söyleşinin başında söylediğim gibi problemleri doğru çözülmüş tasarımları ortaya çıkarıp, sonuçta çıkacak o tek kare ile çok şey anlatmak ve insanları şaşırtmak istiyorum.