Evleneceğin Kişiyi Hissediyorsun “Pelin Akil Altan & Anıl Altan”

pelin akil anıl altan

Mekan:Shangri-la Bosphorus

Yazar: Zeynep Rana Aybar

Pelin Akil & Anıl Altan çifti ile çekim yaptığımız gün, kış aylarının en soğuk günü olabilir. Çivi gibi soğuk olan günlerde bence, yapılabilecek güzel şeylerden biri de sıcak bir ortamda çalışıyor olmaktır. Hele çalışma mekanınızın fonunda; İstanbul Boğazı, uçan martılar, vapur iskelesi, vapurlar varsa ve ihtişamlı iç dekorasyonu ışıl ışıl doğal mermerler ile parlıyorsa…

Evet, konuklarımız; çiçeği burnunda evliler Pelin Akil & Anıl Altan çifti, çekim mekanımız ise Shangri-la Bosphorus’ tu. Shangri – la Bosphorus’un Boğaz manzaralı açık mutfağında gerçekleştirdiğimiz keyifli çekimimiz ve bol bol kıkırdaşarak, aşık atışmasına şahit olduğumuz söyleşimizden yansıtabildiklerimizle, siz okuyucularımızı başbaşa bırakıyoruz…

Oyunculuk hayatınıza nasıl girdi?

P.A.-Şarkı söylemeyi çok sevdiğim için İstanbul Üniversitesi Konservatuarı’nda Müzikal Bölümü’ne girdim. Müzikalci olma hedefiyle başladım. Müzikal okurken oyunculuk hocamız Şebnem Sönmez’di. O beni oyunculuğa teşvik etti. Tiyatroyuda denememi söyledi. Tiyatroyla birlikte bir ajansa da yazıldım. Önce reklam filmi, sonra da ilk dizim Arka Sıradakiler geldi.

A.A.-Oyunculuk benim aklımda olan bir şey değildi. Üniversite sınavlarına hazırlandığım dönemde, Şaşkınbakkal tarafında, adres sorduğum bir adam inatla bana “Oyunculuk mu yapıyorsun?”,“Modellik mi yapıyorsun?”, “Yapmıyorsan neden yapmıyorsun?” diye tutturdu. Bende hayır, oyuncu değilim, teşekkür ederim dedim. Hatta yürürken arkamdan; “yüzünle oynama, yürüyüşüne dikkat et, o senin velinimetin” dedi. Ondan onbeş gün sonra alakasız biryerde, aynı adam yine karşıma çıktı. “Tekrar karşılaştık bak, tesadüf değil” dedi ve onun sonucunda numarasını verdi. Yönetmen arkadaşlarım var, beni internetten araştır falan dedi. O akşam araştırdım, ertesi gün adamı aradım. Beni bir ajansa götürdü ama randevusuz çalışmadıkları için görüşemeyecektik. O sırada Uğurkan Erez odadan çıktı, gelin görüşelim dedi. Reklam görüşmelerine gittim, modellik başladı. Şans eseri olaylarda oldu. Sonra da oyunculuk geldi. Kısmet işi yani, filmlerde yolda çevirme hikayesi olur ya, bir nebze öyle oldu.

O adamı bir daha gördün mü?

A.A.- Yok görmedim. Alakasız bir mevzudan dolayı bana kızgındı. Sinan Beşe diye biriydi. Müzikle de ilgilenen biriydi.

Nasıl tanıştınız?

A.A.-Pelin Arka Sıradakiler dizinde oynuyordu. Pelin’in dizisi bitti. Sonra Arka Sıradakiler Umut dizisinde ben rol aldım. O sırada Pelin’le tanıştık.

P.A.- Anıl’ın dizi seti, benim de eski setim olduğu için set ziyaretlerine gidiyordum.Hatta bir bölümde konuk oyuncu olarak oynadım.

Birbirinizin ilk nesine vuruldunuz?

A.A.-Geçmişe dönüp baktığımız zaman, beraberken hep çok eğleniyormuşuz, çok gülüyormuşuz. Ama o dönem de aramızda bir şey yaşanmamıştı. Çok gülüşüyorduk ama birbirimize hiç o gözle bakmamıştık. Sadece tanışıklık durumu vardı.Sonra Pelin yurtdışındayken konuşmaya başladık. Ve arkadaşlığımız, bir ilişkiye evrildi.

P.A.-Mesela arkadaş toplanmalarımızda, Anıl bir espri yapardı, kimse gülmediği bir durumda bile ben çok gülerdim. Hatta millet, ne var bunda niye bu kadar gülüyorsun diye bakardı. Anıl bana çok doğal ve komik geliyordu. O gözle bakmamıştık birbirimize ama aramızda hep bize özel bir frekans vardı. Birlikte çok eğlenir, çok gülerdik.

Anıl evlenme teklifin bir olay oldu. Neden öyle oldu?

P.A.-Çünkü çok güzel evlenme teklifi etti. Teklif, 30. yaş günümde geldi. Nedense 30. yaş günüm, benim için çok önemliydi. Kaç sene öncesinden hep bunu söylerdim. ’30.yaş günüm çok kalabalık olsun, çok güzel olsun, bütün sevdiklerim yanımda olsun’ hep ona da bunu söylerdim. Ben, o gün, evlenme teklifi edeceğini düşünmemiştim. Çok güzel bir organizasyon yapmıştı, muhteşem bir gündü. 4 senedir birlikte yaşıyorduk, ‘zaten birlikte yaşıyoruz evli gibiyiz’ diye düşünebilirdi. O yüzden bu benim için çok güzel birşeydi.

A.A.-İnsan gerçekten evlenmek istediğini hissediyor. Önceki ilişkilerime baktığım zaman, burcumdan dolayı mı bilmiyorum çok çabuk sıkılabilen bir insan olduğumu görüyorum. Ailemleyken de öyle, uzaklaşmak isteğim zamanlar oluyordu. Ama Pelin’le her günümü birlikte geçirmek istediğimi gördüm. 4 senemiz beraber geçti ve ben hala, hergün eğlenip, keyif alıyorsam, tamam evlenmem gereken kişi Pelin dedim. Yani bu hazır olma süreci falan değil, o an geliyor, hissediyorsun.

P.A.-İnşallah bu uzun sürer ve bitmez. Ben kendimi başkasıyla düşünemiyorum zaten.

A.A.-4 sene birlikte yaşadık. Bence evlilik öncesi birlikte yaşamanın çok büyük artısı oluyor. Sadece sevgili hayatında değil, öğrenci evinde bile üçüncü gün ev arkdaşının hiç bilmediğin bir özelliğini öğreniyorsun.

Kırmızı çizgileriniz neler?

A.A.-Benim açımdan herhalde değiştirilmeye çalışmak.

P.A.-Güzel soruymuş, biraz üzerine düşünebilir miyim?

Birbirinizin en çok nesini seviyorsunuz?

A.A.-Bizim bence en güzel özelliğimiz, tartışma olduktan sonra birbirimizi dinlememiz. Sorun neyse o an çözülüyor ve diğer güne taşınmıyor. Bizde sevdiğim olay bu. Fiziksel olarak da; Pelin’in gülüşünü, dişlerini, ağız yapısını seviyorum.

P.A.- Kesinlikle birbirimizi dinliyor olmamız çok önemli. Bende onun köpekdişlerini ve gözlerini seviyorum. Elleri de çok güzel, bir piyanist eli gibi.

Sosyal medyada neden bu kadar çok sevildiniz?

A.A.-Biz instagramda insanları nasıl güldürürüz diye düşünerek yapmadık. Eğlendiğimiz şeyleri paylaşıyoruz.

P.A.-Komik bir olay yaşıyoruz, gülüyoruz ve hadi bunu çekelim diyoruz.

A.A.-Arkadaş olduğumuz dönemde de, Pelin yurtdışında videolar çekip eğleniyordu, bende kendi kendime videolar çekip eğleniyordum.

P.A.-Sonra biraraya gelince de güçlerimizi birleştirdik. Daha da sevildi. Bir şeyin gerçek olması çok önemli. Gerçekten eğleniyoruz.

Bir akşam instagrama bir video koydunuz sabah baktınız kimse beğenmemiş. Nasıl hissedersiniz?

A.A.-Ortalama ne kadar izlendiğini ne kadar beğeni aldığını biliyorsun, onun altında kaldığı zaman ister istemez, neden diye düşünüyorsun. Mesela geçen gün farkettim; gerçekleştirdiğin projeyle, seninle ilgilendiklerinden daha az ilgileniyorlar.

P.A.-Evet, bir projeyle ilgili bir şey paylaştığımızda daha az beğeni alıyor.

A.A.-Mesela ben, yan yana bir fotoğrafımızı paylaşayım; 50 bin beğeni alıyorsa, yine yanyana fotoğraf paylaşıp altına projeyle ilgili yazarsam, beğeni sayısı dayarı yarıya düşüyor. Biz sosyal medyayı çok kullanıyoruz ama çılgınlar gibi sürekli telefonla içli dışlı da değiliz. Neden az beğeni aldık diye düşünmüyoruz.

En beğendiğiniz internet fenomeni kim?

A.A.-Fenomen değilde bir tane kamp yapan birinin hesabı var. Şuan ismi aklımda değil. Kamp hayatı bizim çok özendiğimiz bir şey.  Jay Alvarrez var, sıradışı sporlar yapıyor, onun hesabını seviyorum. Yapmak isteyip de yapamadığım şeyleri daha çok takip ediyorum.

P.A.-@campingwithdogs ve pelinanilaa

En çok neyi kaybetmekten korkuyorsunuz?

P.A.-Sağlığımı kaybetmekten.

A.A.-Yaşama sevincimi kaybetmek istemem.

Pelin, Anıl asla ne yapmaz?

P.A.-Anıl kampları, doğada yaşamla ilgili şeyleri takip ediyor, seviyor falan ya, ben hiçbir şekilde börtü böceğin olduğu bir yerde durabileceğini düşünmüyorum.

A.A.-Bak işte bende bunu sevmiyorum, benim adıma karar verilmesini. Bir konu hakkında kesin sonuca varılmasını sevmiyorum.

P.A.-Bende varıyorum, Anıl asla kamp hayatı yaşayamaz. (gülüyorlar)

Anıl, Pelin asla ne yapmaz?

A.A.-Asla haksızlığa gelemez, sabırlı olamaz, hakkını arar.

Birbirinizi en çok hangi konuda eleştiriyorsunuz?

P.A.-Anıl, kimseye fazla tepki gösteremez. Ben biraz fevriyim. Bir sistemde arıza oldu mesela ararım,  bağırarak konuşurum ama o uzun uzun, sakin sakin konuşur ama haddini de bildirir karşısındakine  ve olay çözülür. Benim ki çözülmez, ben kendi kendimi yerim. Onun, o sakinliğine gıcık oluyorum bazen.

Madem bu ay Sevgililer Günü var, şöyle bir soru sorayım; herkes eski zamanların, eski aşkların güzelliğinden dem vurur, şimdi bir şansınız olsaydı, hangi zamanda, hangi şehirde aşkınızı yaşamak isterdiniz?

P.A.-Ben bazen bizi hayal ediyorum biliyor musun Anıl. Mesela Grease Müzikali’nde birlikte sahnede olduğumuzu, kulisinde, o hallerde olduğumuzu…

A.A.-Benim aklıma hep bir kış günü geliyor, kazaklarımızla bir dağ evinde olmayı hayal ediyorum. Zaman fark etmez, birlikte olalım yeter.

Birlikte eğlenirken en çok ne yapıyorsunuz?

P.A.-Şuan evdeyiz, daha çok evimizle ilgileniyoruz. Bir de playstation aldım Anıl’a, hayatımın en büyük hatasını yaptım.

A.A.-Ama onu ya Pelin evde değilken ya uyuduktan sonra oynuyorum ya da beraber oynuyoruz. En çok araba kiralayıp hiç bilmediğimiz yerlere gitmeyi seviyoruz. Tatile gittiğimizde de; yol planımızda popüler yerler yoktur, popüler yerler dışında, kendi keşfettiğimiz yerlere gitmek bize çok keyif veriyor.

Evleneli ne kadar oldu?

P.A.-1 Eylül’de evlendik. 5 ay bitiyor.

Birlikte hayata geçirmeyi planladığınız en büyük hayaliniz?

P.A.-Dünya’yı gezmek.

En son hayatınızda neyi değiştirmek için çaba verdiniz?

A.A.-Eskiden panik atak durumum vardı. Daha doğrusu hastalık hastasıydım diyebilirim. Pelin’le birlikte olduğum ilk günden itibaren bu azaldı. Hatta eskiden çok hızlı konuşurdum, son iki senedir kendimi kontrol edebiliyorum. En son bunun için uğraş verdim diyebilirim.

P.A.-Benimde çok ani çıkışlarım oluyordu, şimdi ilk zamanlara göre çok daha az. Hem 30 yaşın getirdiği olgunluğun hemde Anıl’ın sakinliğinin üzerimde çok etkisi oldu.

Hayattaki en büyük yanılgınız?

A.A.-Çok klasik olacak ama bir insanı, bir olayla test edene kadar herşeyimle ona güvenirdim. Bence o, benim için çok büyük yanılgıydı. Ama artık öyle bir şey yok.

P.A.-Anneler herşeyi tölare edebiliyorlar ya, sanki hayatın içine karşınca da herkesten de o tepkiyi alacakmışsın, herkes seni tölare edebilirmiş gibi geliyor. Bunun böyle olmadığını kavramam yanılgım olmuştur.

Çocuk sahibi olduğunuzda ona vereceğiniz en önemli öğreti ne olurdu?

P.A.- Samimiyetle yaşayan çok az insan kaldı herhalde, samimi olmanın önemli olduğunu anlatırdım.

A.A.- Her anlamda insan ayırmamasını, dini, dili, ırkı ne olursa olsun eşit davranmasını öğretirdim.

Sihirli bir değneğiniz olsa neyi değiştirirdiniz?

P.A.-Her şeyin adaletli olmasını isterdim. Adaletsiz olan her şeye değneği dokundurup, değiştirirdim.

A.A.-Tüm dünyadaki insanların vicdan sahibi olmasını sağlardım.

Yemek yemek, bir sofra etrafında toplanmak sizin için ne ifade ediyor?

P.A.-Hayatta en çok sevdiğim şey; yemek yemek. Yemek yapmayı da seviyorum. Kalabalık sofraları çok severim.

A.A.-Yemek yemeyi ikimizde çok seviyoruz. Hatta bunun sıkıntısını da yaşıyoruz. Ben, gerçekten çok yemek yiyorum. Arkadaşlarımızla da oturup hoş sohbet eşliğinde, birlikte yemek yemeyi çok seviyoruz.

İstanbul’un en çok nerelerini seviyorsunuz ya da sevmiyorsunuz?

A.A.- Biz daha çok Anadolu Yakası’ndayız. Mahallemizin kafelerine gitmeyi seviyoruz. Sahil tarafına da yakınız, hava güzel olduğu zaman Caddebostan, Suadiye tarafına piknik yapmaya gidiyoruz. Geceleri de daha çok arkadaşlarımızla birlikte bir şey yapacaksak çıkıyoruz.

P.A.- Daha çok evdeyiz, ev kuşuyuz. Biz düğün yapmadık. Evlendirme dairesinde evlenip, 30 kişi haftasonu Marmaris’e tatile gittik. Ama o 30 kişi birbirinden alakasız insanlardı, kimse birbirini tanımıyordu, orada kaynaştılar. Şuanda sürekli onlarlayız, biz olmadığımız zaman da onlar buluşuyorlar, öyle bir grup oluştu.

Aynı seti paylaşmak avantajmı dezavantajmı?

P.A.-Onu bize çok söylediler, hem işte hem evde beraber konuşacak birşeyiniz kalmaz diye. Abdullah Oğuz “ben normalde sete akraba almam, o yüzden çok korkuyorum. Kavga etmeyeceksiniz değil mi?” dedi. Hayır, olmaz öyle bir şey dedik.

A.A.-Bahsettiğimiz dengeleme olayı sette işe yarıyor. Şimdilik bir kötü yönünü görmedik, hatta daha da keyifli oluyor.

Aynı projede yer alacaksınız. Dizi ne zaman başlıyor? Biraz anlatır mısınız?

P.A.- Dizimizin adı; Çember. Star TV’de, Şubat ayı içerisinde yayınlanmaya başlayacak. Polisiye bir dizi. Anıl’la ekip arkadaşıyız, önce birbirimizden pek haz etmiyoruz, sonra aynı ekipte olduğumuzu öğreniyoruz. Her bölümde başka bir hikaye anlatılıyor.

A.A.-Aslında TV Film kuşağı gibi olacak. Her bölüm birbirinden bağımsız. Sinema filmi kalitesinde çekiliyor. Her bölümde farklı oyuncular bize eşlik ediyor. Dediğim gibi renkler, oyuncu, çekime verilen özen, sinema kalitesinde olacak. İnşallah izleyenlerde sever.