ÜNLÜLER MUTFAKTA: MESUT YAR

Motor kullananlar bilirler; önce motordan düşmeyi öğretirler. O motordan nasıl düşüleceğini iyi bildiğini söyledi, tam gaz yol tutarken… Malum hafta yedi, O sekiz ekranlarda. Buarada kendisi ile üçüncü röportajım. Her seferinde yeni bir şeyler anlattı. Başka bir halini öğrendim. Ve en önemlisi sohbetinden hep keyif aldım. Yani, bazılarının söylediği gibi gelişmiyor o mevzular, çarklar sanıldığı gibi dönmüyor. Başarı, diyetini ödetmeden, tanıdık amcaoğulları başarı getirmiyor. Herkes de yıllarca ivmelenmeye devam ederek ekranda kalamıyor…  

 

Bu sefer O’na hayallerini sordum. Özel hayatından çıtlattı. Geç kaldıklarını itiraf etti. Yazma özleminden bahsetti. Hayat mottosunu anlattı. Anlayacağınız, röportajımızda Kurtuluşlu delikanlı ile karışık renkli kutunun başarılı ismini bulacaksınız. Tabii bir de yemek yaparken, mutfağımızdan çıkan eğlenceli kareleri…
_MG_8103
Neler hayal ediyorsun bu aralar?

Bütün hayallerimi yaz aylarında bıraktım. Kışın daha çok yarışçı tarafım ön plana çıkıyor. Tabiiki yaptığım işle ilgili ya da gündelik hayatım ile ilgili hayallerim var. En çok iş yaparken, küçük bir kaçamak yapıp, işten nasıl kurtulabilirimi hayal ediyorum. Bir de daha yüksek bir hayat mümkün müdür diye de düşünüyor insan…

 

İnstagramı geç keşfedenlerdensin. “mesutyarınseyirdefteri” isimli hesabında baya edebiyat parçalıyorsun.

Sosyal medya çıktıktan sonra, Türkiye’de herkes kendi çağında gurme, eleştirmen, gezgin, seyahatname tutan insan oldu. Bu sıraladıklarımın hepsini bünyemde taşıyorum ama twitter bunun için uygun mecraymış gibi gelmiyordu. Çünkü çok siyasallaşmış bir hali var. İnstagram daha uygar, daha sıcak geldi. Hem fotoğraf koyabiliyorum hem de altına edebiyat parçacıkları koyabiliyorum. Sürekli bir şey paylaşmamayı tercih ediyorum. Yaşayıp, düşünüp paylaşımlarda bulunuyorum. Her saniyeyi dolu dolu yaşıyorum yalanından uzak durup, ne kadar makul yaşanabilirse o kadar yaşanabileceğini göstermeye çalışıyorum. Seyir defterinin de mantığı da o zaten, yaşam seyrimin notlarını tutuyorum orada…
_MG_8220

Köşe yazıların, daha işin raconuna uygun yazılar. Açıkçası instagram hesabını kullanış şeklin, sende birikenlerin bir mecraya akması gerekiyormuş gibi hissettirdi. Böyle bir düşüncen var mı?

Son kitabımı 2003’de yazdım ve 2003’de yazmayı bıraktım. Çünkü gündelik hayatta popülerlikle uğraşırken bir yandan öğrendiğin her şeyi emen ve yok eden başka bir çark var. İşte o televizyonun kendisi, o günlük gazete vs. Dolayısıyla kendime kalan biriktirdiğim şeyleri doğru yerlerde kullanmam gerekiyor. Bence yeniden bir kitabın zamanı geldi. Ben 9 kitap yazmış bir adamım. Koca bir tuğlaya bakıp ondan öykü çıkartabiliyorum, hissiyatlarım var benim. Yaşayan ve gördüğümüz her şeyin bir ruhu var. O ruhların anlatıcısı olabilirim. Kitabın ismide çıkıyor gibi… Ruhların Anlatımı!

 

Televizyon programında kendinde olandan çok, konuklarında olanları alıp ekrana yansıtıyorsun. Ortamdaki trafiği yönetmekten ziyade sadece kendini yansıtacağın bir program yapmayı düşünüyor musun?

Evet, aslında yaptğım iş trafikerlik. TRT’de hazırladığım bir belgesel var; “Krallar Ordular Kervanlar”. Orada kendimi yansıtıyorum ama o da tek başına Mesut Yar değil. Bir talkshowcu, işin bilimini okumuş adam, köşe yazarı, televizyon izleyicisi… Bunların hepsinin biraraya geldiği, bütünleştiği bir program mümkün müdür? Mümkün olabilir ama Türkiye’de şöyle bir durum var;  insanlar seni izlerken veya okurken belli bir çerçevenin içine koyuyorlar ve seni duvara öyle asıyorlar. Yıllar sonra o çerçeveyi, o duvardan indirip, arkasından izi temizleyip, yeni bir fotoğraf koymak o kadar zor ki…
_MG_8310

Hayatında fark yaratan şey ya da tercihlerindeki motton nedir?

Kendi tercihlerimde mottom; “yenilirsen yenil, ama iyi yenil ve bir kere daha dene tekrar yenil” dir. Yani deneyip, yenilmek belli bir zaman sonra seni, mutlaka denediğin şeyin doğru olduğu bir noktaya çıkartacaktır. Dolayısıyla ben hep denedim. O anlamda yanıldığımı gördüğüm zaman, yaşadığım hayal kırıklığı bir sonraki adımda beni çok motive etti. Benim zıplayabilmem için mutlaka dibe vurmam gerekiyor. Tabanlarımın dibe değmesi gerekiyor. Tamam deyince yükselişe çıkıyorum. Çünkü hayatta çok takla attım. Takla atmamın formülünü iyi biliyorum. Sonuçlarını bedellerini de biliyorum. Tekrardan kendimi motive edebilmek için iyi yenilmem gerekiyor._MG_8273

 Ruhunda taşıdığın Kurtuluşlu bıçkın delikanlıyı biliyorum. Ama diğer yanın kapitalizmin sivri çarklarında dans ediyor. Bu iki ucu ruhunda nasıl dengeliyorsun?

İçimdeki Mesut Yar’lar birbirlerini çok sıklıkta duyuyorlar. Çocukluğumun mahalle arasında yaşanan kavgaları gibi, bedeli ağır olan kavgalar. Bir tanesi bir ötekisinin üzerine basmaya çalışırsa, orada ciddi meydan savaşı yaşanıyor. Benim için önemli olan geldiğim noktayı unutmamak. Başlangıç milattır. Zaman zaman etrafımızda olan etkenler, hayatına girip çıkan ajanlar, seni yürüdüğün yolundan saptırabiliyorlar. Oradaki mesele gerçekten rotayı kaybetmemek. Rotayı kaybetmemek için de; geçmişte attığın her adımın izli bir adım olması gerekiyor. Baktığımızda yola çıkan Mesut hep, yırtarmıyım acabalarla yürüdü. Sonra “ritme odaklı, şu cenderenin çepherlerini değiştirebilir miyim acaba” kimliğine büründü. Hırçın çocuk içimde ama çok mutsuz oldu, çok acılar çekti, çok bedel ödedi, çok galibiyet yaşadı, çok mutlu oldu vs. Hepsi aslında bıraktığım ayak izleri. Attığım her adımın kuvvetli olduğuna inanıyorum ve iyi ki atmışım. Yaş, yarım asra geliyor ve hala çaba içerisindeyim. Ama bunu seviyorum.

 

Hayatında sarıp sarmaladığın ne var?

Birlikte olduğum kadını var. İnsan bazen yalnızken beyninin yarısının olmadığı düşünüyor. Her işin altından kalkamıyorsun, her iş dediğim hayatın altından kalkamıyorsun. Yakın geçmişe bakınca eşim daha uzak geçmişte oğlum. İkisi  hayatımda sarıp, sarmaladıklarım. Şimdi düşününce; oğlumun tüm sıkıntılı süreçlerini yaşadım, eşim de benim tüm sıkıntılı süreçlerimi yaşamak zorunda. Ama tüm servetimi düşündüğümde de arkasında insanlar var. İnsanlar ve bütün duygular._MG_8202

Eşin Ferda ve seni yanyana göreli 3 sene olmuştur. O zamanlar evli değildiniz. Şimdi sizi yanyana gördüğümde aşkınızın büyüdüğünü düşünüyorum.

Tabii, biz büyüyoruz. Ferda’yı tek başına, bu benim eşim deyip de tanımlamak çok haksızlık olur. O aslında yol arkadaşım, danışmanım, oyun arkadaşım, adımım, belki sağ ayağım, belki sol ayağım. Böyle kabullenince hissel bir dil oluşturuyorsun. Gerçekten kimsenin hissetmediği bir lisanla konuşarak, birlikte debeleniyorsun.

 

Ferda güçlü bir kadın, güçlü bir kadınla birlikte olmak zor mu?

Ferda güçlü gözüküyor ama bebektir. Eğer onun sütünü verip, altını değiştirmezsen ağlar. Evet, güçlü kadın aslında. Kendi işini kendi yapmış, yalnız yaşamayı becerebilenlerden. Artık bende onun yükünü alıp, yardımcı oluyorum. İlişki de bu demek zaten. Artık bireysel ya da öznel bir şey konuşmaz hale geldim.  Sonra Allah korusun, ya bir gün gelir de ayrılırsak ne olacağını düşünüyorsun. Çünkü her şey insanlar için… Ama kendimi buna da hazırlıklı tutuyorum. Yani hayatımda, cebimde hep bir B planı oldu. Bak çok net söylüyorum, bu sefer B planım olsun istemiyorum. _MG_8289

Garantici misin?

Evet, böyle kötü bir huyum var. Hayatımda ailemin erken kaybını yaşadım. Teyzenin emekli maaşıyla okunulan bir okul ve ay sonunu bekleme hali. O hal, beni bütün ömrüm boyunca hareket ederken frenlemiştir. Beni de tedirgin eden garantici bir tarafım var. Oysa ki biraz risk almak gerekiyor. Ama hayat sana riski getiriyor, kucağına veriyor. Dolayısıyla bende ekstradan almayım diye düşünüyorum.

 

Tırtıklı bir adam mısın?

Yok ya aslında çok düz bir adamım veya keskin hatlarım var diyemem. Beklide “tırtıklı” benim için doğru bir tanım. Bazen beceremiyorum ve beceremediğimi de hissediyorum. Ama yine de kesmem gerekiyorsa kesiyorum. Neyse ki arkamı toplayan birileri var.

 

Mutfakla aran nasıl?

Kabul etmek lazım ki bir mesafe var. Aslında mutfağı çok seviyorum, mutfağın kokusunu çok seviyorum. Bir evin içine bir şeyler sinmişse, o ev başka kokuyor. Senin parfümün, eşinin parfümü, pilavın kokusu; o ev oluyor. Onun eksikliği çok berbat bir şey. Düşünsene teneke kutusunda yaşıyorsun. Hakikatten çok berbat bir şey. Dolayısıyla mutfağın bu sempatik tarafını seviyorum. Benim için mutfağın felsefik tarafı da var. Gerçekten canımın çok istediği zaman girip yemek yapabiliyorum. Diyet dönemlerinde, yaratıcı düşünceler ortaya çıkıyor ve kendi kendime bir şeyler yapıyorum.
_MG_8112

Bir sofrada bir arada olmak senin için ne kadar önemli?

Çok önemli. Uzun masaların adamıyım. Sohbeti telefonla da edebiliyorsun. Ama göz teması, o göz teması ile ortak lezzeti bölüşmek, sofraya yayılmış bir hal vs. O senin gerçek kimliğin oluyor. Ferda ile en az bir öğünümüzü birlikte, dertleşe dertleşe yemeye çalışıyoruz. Bir de büyük aile yemeklerini çok seviyorum. Çok büyük bir ailem olmadı. Şimdi benim büyük bir ailem var. O aile yemeklerinde hem sohbete yetişmeye, hem yemeğe yetişmeye çalışmak çok keyifli.

 

Bu aralar İstanbul’da yeni lezzet keşiflerin var mı?

Florya’da Kaşı Beyaz açılmış, ağır bir dekoru var ama lezzeti çok iyiydi. Rejim sürecinde olduğum için çok yeni keşiflerde bulunamıyorum. Ama geleneklerimi koruyorum. Balıkta Kuruçeşme Balık, meyhanede Seferad, ette Bedri Usta.

 

Programında sevmediğin birini ağırlamak zorunda olduğunda nasıl bir ruh halin oluyor?

Mümkün olduğunca ağırlamamaya çalışıyorum. Sen sev veya sevme, izleyicinin görmek istediğini ağırlamalısın. Sevmediğim insan çok azdır aslında. Sevgisizlik üzerine bir şey kurmam. Programıma geldiği an itibarı ile gidene kadar severim. Aslında yanıldığım da çok oldu. Sevmediğimi düşündüğüm insanlarda sevebileceğim şeyler bulmuşluğum vardır.

 

Programda, bitse de gitsek dediğin oluyor mu hiç?

Oluyor. Hemde böyle dibine kadar oluyor. Zaman zaman saate bakarken yakalanıyorum, Allahtan orada insanlar saat olduğunu görmüyorlar. O elektriği tutturamıyorsun, yapıştırmaya çalışıyorsun. İşte o, çok bunaltıcı bir süreç. O zaman karşındakine de eziyet etmek istemiyorsun. Programa çıkarım, onu yaparım, bunu yaparım diyen çok insan var ama programa çıkınca kalıyorlar ve onlara çok üzülüyorum. Böyle yüzünü sıkıştırıp, saçını falan okşayasım geliyor. Buarada bardağımın içinde gerçekten kahve var. Merak edenler için söyleyeyim dedim.

Mesleğinde artık özgürlüğünü ilan ettin mi?

Çok net söylüyorum, bizim sektörde kimse yeterince özgür değil. Çünkü sektör politik bir sektör. İnsan olarak, basın olarak özgür değiliz. Zaten öyle bir meslek seçmişiz ki; hiçbir zaman özgür olamayacağız. Dünyada medya bağımsızlığı yok. Herkesin bir korkusu var. Kimimiz ustaca saklıyoruz kimimiz de elimize ayağımıza bulaştırıyoruz.
_MG_8147

Bir röportajında “her gazeteci bir gün kovulma duygusunu tadacaktır” demişsin.

İyi para kazanmış olsaydım, çok öncesinden bu işleri bırakmıştım. Büyük bir zevkle oturup, bana benzeyen çocukların formatlarını izliyor olurdum. Fakat alttan da öyle gümbür gümbür, çok parlak bir kuşak gelmedi. Bir donanımları yok. Bizde ne var biliyor musun; “lan ben bu heriften daha iyi yaparım.”. Öyle bir şey yok. O adamı oraya getirn nedenler var, birinin amcaoğlu olduğu için o koltukta oturmuyor.

 

Şuan çok paran olsa ne yapardın?

Kendimi acayip güzel bozardım. O kadar çok çalıştım ki; biraz sürterdim, dünyayı gezerdim. Dünya ülkerine gidip gezdiğim de, o kadar ön yargılı düşünmüşüm ki; kendime lanet okudum. Oralara ne kadar gecikmişim, kendime gecikmişim. Erken gitmiş olsaydım gezerdim, gezdiğim yerleri de yazardım.

 

Son zamanlarda mecburiyetlerini yırttığın bir an oldu mu?

Evet. Son dönemde neye heyecanlandın ve mutlu oldun diye sorarsan; Ferda’yla metrobüse bindiğimiz andı. Hakikatten metrobüse bindik,  çok iyi bir andı. Selfi çekenler oldu. Bende onlar selfie çekerken, onları çektim.

 

Röportaj: Zeynep Rana AYBAR

Fotoğraf: FİLMEKS / Mehmet YETİM

Mekan: Electrolux Profesyonel Showroom