DİNİ BULUŞMALARIN EN BÜYÜĞÜ “KUMBH MELA FESTİVALİ”

Milyonlarca insan, üç kutsal nehrin birleştiği noktada, arınmak, kutsanmak ve sonsuz mutluluğa kavuşmak için toplanıyor. Hindistan’da ölümsüzlük iksirinin damlalarına yolculuk Kumbh Mela festivali.

Efsanelere inanmak iyi gelir insanoğluna, üstelik umut ve mutlu son varsa içinde inancın gücü daha fazla artar. Yolculuğumuz Hindistan’da dünyanın en büyük dini festivalini izlemek ve anlamak için…

Hindistan otobanlarında uzun yolculuklar yapar fakat yolun nasıl bittiğini anlamazsınız. Yolculuğunuz, hiç eksik olmayan rengarenk insanlar, başı boş gezen inekler, deve arabaları ve kulağınızda çınlayan aralıksız korna sesleri ile yorgun, şaşkın bazen öfkeli ama içten içe mutlu geçer.

Allahabad şehrinde çadır kampımıza ulaştığımızda uzaktan çanların ve davulların sesleri yankılanıyordu.

Sanskrit dilinde Kumbh “tas, çanak,” Mela “festival” anlamında kullanılır. Veda yazıtlarına göre, Tanrılar ölümsüzlük iksirini yapmak için bin yıl süt okyanusunu karıştırmışlar ve sonunda “Amrita” adı verilen iksir bir tas ortaya çıkmış. Bunu gören şeytanlar ölümsüzlük iksirini çalmışlar ve savaş başlamış. 12 gün ve gece boyunca mücadelenin sonunda kırılan tastaki iksir damlaları Allhabad, Haridvar, Uccain ve Nasik bölgelerine düşmüş.

Astrolojik hesaplamalarına göre Jüpiter kova burcuna güneş koç burcuna girerken Kumbh mela kutlanmaya başlanıyor.

Hindistan; kültürel açıdan oldukça derin ve anlaşılması güç bir ülke. Bunun yanında ziyaretçilerinin üzerinde bıraktığı yoğun etki ise yadsınamaz boyutta. Bu festivalde inancın gücünü yakından gözlemleme fırsatı bulacağım için kendimi çok şanslı hissediyordum. Kutsal nehir Ganj ‘a yaklaştıkça ritüellerine dahil olmaya başlamıştık. Hinduzim için Ganj’ın önemi çok büyük. Onlar için Ganj bir anne, bir tanrıça. Ölmeden önce bir yudum bile olsa nehrin suyundan içmek olmazsa olmazlarından.

Kumbh mela festivali üç kutsal nehrin; Ganj, Yamuna ve Sarasvati‘nin buluştuğu noktada kutlanıyor.

Binlerce çadır kamp su kenarında yerini almış. Bir çok geçici köprü kurulmuş ve gece gündüz azalmayan insan seli 45 gün boyunca arınmak için ziyarete başlamıştı. Hava gün içinde ne kadar sıcak ve nemli ise gece o kadar serin. Ama bu sokakta uyumalarına ya da ibadetlerine engel olmuyordu. Hindistan’ın dört bir yanından, manastırlarından, aşramlarından hatta dağlardaki mağaralarından gelmiş din adamlarına ulaşmanın, onlara saygılarını sunmanın mutluluğunu yaşayan Hintliler için çevresel şartların, maddenin hiçbir önemi yoktu. Bir batılı için anlaşılması gerçekten güç bir ortamdaydım. Fakat zamanla, çan seslerine, gece uykumu bölen ilahilere, tütsülere alışmaya başladım.

Kumbh mela festivali boyunca; nehirde büyük bir huzur ve mutlulukla yıkananlar, ağlayan çocuklar, yol kenarında Tanrıları için kadın, erkek saçlarını kazıtan insanlar ve birbirinden ilginç portreler görüntülüyoruz. Özellikle “Baba” dedikleri Sadhu’lar dikkat çekici. Tüm varlıkları bir battaniye ve küçük bir tas. Halk az miktarda da olsa para ve yiyecek yardımı yapıyor. Hint halkı, kimsenin kimseyi zorlamadığı her şeyin kendiliğinden aktığı bir seramoni halinde dini inançlarını yaşıyor. Güzellik, çirkinlik, çıplaklık kavramları önemsiz. Bunu Nagu Sadhu’ları gördüğümde anlıyorum. Bunlar din adamlarının en vahşi görünümlüleri . Yaz kış çıplak geziyor, sıcak ve soğuk onları etkilemiyor. Hiç kesmedikleri uzun karışık saçları, ve bileklerine bağladıkları çanları var. Çok sevecen değiller. Düşüncenin gücünü ispatlamak için küle buladıkları bedenlerini imkansız denilebilecek hareketlere zorluyorlar. Bazıları çadırlarında ziyaretçi kabul ederek, hayatın anlamı üzerine sohbet ediyorlar.

Nehir kenarı festival boyunca trafiğe kapalı olduğundan, kilometrelerce yürümek zorunda kalıyoruz. İnanışlarına göre et tüketmek ve içki içmek yasak. Dolayısıyla geleneksel yiyeceklerden ne bulursanız onlarla idare etmek zorundasınız. Bir süre sonra az uyku ve az yemekle yaşamaya alıştım hatta yanımda getirdiğim sinek ilacını kullanmayı bıraktım. Hindistan’ın en etkileyici yanlarından biri insanların samimiyeti ve güler yüzü. Kendinizi bir yabancı gibi değil onların değerli bir konuğu gibi hissediyorsunuz. O yüzden fotoğraf çekerken, görüntü alırken hiç zorlanmadık aksine oldukça bu işe gönüllüydüler.

[metaslider id=4471]

Tüm dinlerin ortak buluştuğu nokta, bir efsane, bir kutsal kitap ve umut. Kumbh Mela‘yı tecrübe etmek fiziksel zorluk yanında ruhsal olarak çok şey öğretiyor.

Binlerce insanla aynı tozlu yollara yürüyorsunuz. Sessiz, kavgasız, olaysız. Her kalabalıkta olan izdiham görüntüleri ya da kazalarının olması elbette mümkün. Hayal gücünüzü zorlayacak dünyanın en kalabalık dini festivalinde güvenlik güçleri özveri ile çalışıyorlar. Yerel rehberimizin bilgisine göre mistik gücü olduğuna inanılan Allahabad şehrine 120 milyon civarında ziyaret olmuş .

Astrolojik hesaplamalara göre, Güneşin ve gezegenlerin gücünden bu tarihlerde suyun daha şifalı ve güçlü olduğuna inanılıyor. Çadırların arasında dolaşırken ellerinde şişe ve bidonlarla su alıp kilometrelerce uzakta evlerine götürmek isteyenleri görüyorum. Her yer ayrı bir renk ve cümbüş halinde. Bir “an” lık boşluğunuz olması imkansız. Gün doğumundan gün batımına kadar değil, gece boyunca da durulmayan ayinler, sohbetler, ilahiler, şarkılar ve hiç tükenmeyen enerji dolu insanların içinde geçen günler sonunda inancın ve sabrın gücünü bir kez daha anlıyorum.

Maha Kumbh Mela; Ölümsüzlük iksirinin damlaları, Kova ve Koç burcunun, kutsal nehirlerin buluşması, Himalaya’ların esintisinde mırıldanan dualar, yıkanan bedenler, arınan ruhlar ve bir efsanenin belki gerçek olması umudu. 12 yılda bir bu masal herkesi davet ediyor…

Kısa Notlar…

– Konaklayacak otel bulunmadığı için sadece çadır kamp kullanılabilir
– İçki kesinlikle yasak
– Sıcak hava ve güneşe karşı önlem alınmalı
– Sinek kovar losyon bulundurulmalı
– Hijyenik olarak dikkat gerektiren bir ortam
– Bol miktarda bozuk para bulundurulmalı
– Rahat giysiler ve atıştırmalık yiyecek yanınızdan eksik etmeyin

 

Yazı: Nazan Aşkalli

Fotoğraf: Hakan Fikri Koçoğlu