‘Benim Mimarlık Serüvenim Tam Bir Direkten Dönme Hikayesidir’ Zafer Karoğlu

iglo mimarlık

Benim Mimarlık Serüvenim Tam Bir Direkten Dönme Hikayesidir

Sohbetimize başlarken öncelikle sizi tanımak isteriz… Eğitiminiz ve iş hayatına atılma sürecinizden bahseder misiniz?

1986 yılında Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun oldum ve aynı yıl Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ne başladım. 1991 yılında mezun olup, öğrenciyken başladığım MTM Mimarlık’ta Mimar Saim Çil ile 5 yıl çalıştım. Askerlik sonrası Ada Mimarlık bünyesinde 5 yıl daha çalıştıktan sonra mesai arkadaşım Esen Akyar’la 1999-2000 yılları arasında birbirimize destek de olarak ayrı ayrı freelance çalışmaya başladık. 2001 yılı sonlarında işbirliği ortaklığa dönüşerek İglo Mimarlık ’ı kurmamıza sebep oldu. 2003 yılının sonlarında da hayatlarımızı da birleştirerek iki kız çocuklu bir aileye sahip olduk.

 

Mimarlığı seçmenizdeki etkenler nelerdir?  Meslek seçiminizin önce ya da sonrasında farklı bir meslek düşünceniz oldu mu?

Aslında ben mimar olacağım diye bir karar vermedim. Tüm aile bireylerinin makina mühendisi olduğu yakın aile dostlarımız vardı. Onlara çok özeniyordum. Lise yıllarım boyunca makina mühendisi olmak istedim. Mesleği tanımadığım için de tekne, araba tasarlayacağımı zannediyordum. Aynı mesleğe sahip bu ailenin babadan çocuğa tümü Kabataş Lisesi mezunuydu ve ben de orada okuyordum. Dolayısıyla onları yakından takip ediyordum. Okulun aynı zamanda karikatüristi olduğumu ve iyi çizim yaptığımı da biliyorlardı. “Sen mühendis olursun, isteklisin; ama mimar olmalısın, yeteneklisin” diye sürekli beni etkilemeye çalışıyorlardı. Üniversite sınavı öncesinde de tercihime mimarlık yazmam için çok ısrarcı oldular. Baskıya dayanamayıp bir tane mimarlık bölümü yazıp geçtim. Boğaziçi Üniversitesi ya da İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünü beklerken Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nü kazandığımı öğrendim. Müthiş şok, üzüntü ve sebep olanlara kızgınlık derken kayıt yaptırmayıp seneye tekrar sınava girme kararı aldım. Yine aynı aile, “bir iki hafta okula git ve gör, sonra bırakırsın” diye beni ikna etti ve kaydımı yaptırdım. Daha okulun ilk haftasında bu işin bana en uygun meslek olduğunu anladım. O günden beridir de o insanlara minnettarım.

Özetle benim mimarlık serüvenim tam bir direkten dönme hikayesidir.

İglo Mimarlık ne zaman kuruldu? Firmanın yapısını, ekibinizi ve bugüne kadar geçirdiğiniz aşamaları kısaca anlatır mısınız?

2001 yılının sonlarında kurulmuş bir firmayız. Başlangıçta konut, ofis, fabrika, dekorasyon projeleriyle ilerlerken son yıllarımızda endüstriyel yapıları ve ofis binaları ağırlık kazandı. Şu dönemde kampüs bazında sanayi yapıları, lojistik ve yönetim binaları ve konut projeleriyle meşgulüz.

Portfolyomuzdaki işlerin çap ve sayısına bakıldığında beklenenden küçük bir ofis yapımız var. Çok fonksiyonlu, esnek ve vurucu bir tim olmak istedik. Temel olarak sabit beyin kadroya sahip, gerektiğinde işbirliğiyle büyüyen ve kriz gibi küçülme gerektiren ortamlarda sırtında yük taşımak zorunda olmayan esnek yapılanma temel kurgumuz.

İglo’yu kurduğumuz yıllarda Bodrum‘da müstakil ev projeleri yapmaya başladık. 2002 yılında bir Fransız otomotiv şirketine Gebze’de fabrika binası tasarladık. Aynı yıllarda Türkiye’de yeni yeni canlanan fast food sektöründen de tasarım istekleri gelmeye başladı. Bodrum’daki projeler yeni müşteriler getirmeye başlayınca,mimarlıkla ilgili hedeflerimize ulaşabilmek için İstanbul gibi büyük bir şehirde mücadele etmemizin yorucu ve riskli olsa da daha doğru olacağını düşünerek Bodrum fırsatlarını geri çevirip İstanbul’da mesleği sürdürme kararı aldık. Bu karar sonrası ofisimizi dekorasyon ve fast food, kafe projeleri ağırlıklı olarak destekledi.

2004 yılından itibaren ekonomik krizden çıkmaya başlayan Türkiye’de sanayi alanında yoğun bir hareketlenme başladı. İlk yıllarda yaptığımız fabrika emsallerinin arasında dikkat çekerek ağırlıklı yabancı ve ya Türk ortaklı yatırımcıların dikkatini çekmeye başladı. Nitelikli sanayi yapısı talepleri bu yıllardan itibaren gelmeye başladı. 2007 yılında çağrılı bir yarışma olan Logipark projesini kazanınca 270.000 m2 araziye sahip Türkiye’nin ilk ve en büyük lojistik park projesini gerçekleştirme fırsatımız oldu. Sonrasında da 100.000 m2 üstü projeler için talep almamız kolaylaştı.

Endüstriyel fabrika yapıları, konut, ticari yapılar gibi farklı tipolojilerde birçok projeye imza atıyorsunuz. Tasarım felsefenizi nasıl tanımlarsınız?

Ofismizin de adını aldığı İglo, hem felsefi olarak hem de fiziki olarak sorundan çözüm üretme sanatıdır.İglo Mimarlık olarak konuya başlarken çözüm isteyen öncelikleri tespit etmeye çalışırız. Tüm veriler doğru bir biçimde belirlenince; çözümleri fonksiyon, estetik ve hayat algımızla harmanlayıp sonuca ulaşmaya çalışırız. Her yapının; yeri, kullanıcı profili, programının gerekleri, iklimi, yönü, kültürü gibi yığınla dikkat edilmesi gereken girdisi gözden kaçırılmadan dikkatlice incelenmeli ve doğru sorularla doğru cevaplara ulaşılması sağlanmalı. “Muhakkak daha iyisi vardır” arayışı ve “Çözüm, sorunun içinde” anlayışı bizi iyi tanımlayan ifadeler.

Tasarım yaklaşımınızın belirleyici kriterleri nelerdir, kendi mimarlığınızı nasıl tanımlıyorsunuz?

Söylediğim gibi; bir projeyi düşünürken, bir mekan yaratırken çözüm odaklı olmak İglo Mimarlık’ın tasarım yaklaşımını özetleyen bir kriteridir. Başlangıçta her proje bir sorudur, önemli olan ise bu soruyu çözmenin mimari açıdan estetik ve sağlıklı yoluna ulaşabilmektir.

Yapılarda enerji verimliliği, sürdürebilirlik ve doğru kaynak kullanımı, önemsediğimiz konuların başında gelir. Her ölçekte herkesin dünyamız için yapabileceği çok şey var. Bu konuda mimarlara özellikle çok görev düşüyor.

Güncel projelerinizden Balıkesir Organik Gıda Fabrikası, Türkiye’de bir ilke imza atarak tümüyle sürdürülebilir bir endüstri yapısı olmayı amaçlıyor. Yapının sürdürülebilirlik kriterlerinden söz edebilir misiniz?

Tasarımını yaptığımız, yaklaşık 135.000 m² inşaat alanına sahip Balıkesir Organik Gıda Fabrikası sıradan bir fabrika binası olmaktan çok öte, tümüyle sürdürülebilir bir döngü oluşturarak Türkiye’de bir ilki gerçekleştirecek ve bölgesel kalkınmaya destek olacak. tamamlandığında Balıkesir’de önemli bir istihdam kaynağı oluşturacak olan yapı üretimde ortaya çıkacak bütün proses atıkları ve enerjinin kayıpsız olarak kullanılacağı bir sistemle tasarlanmış. Örneğin, peynir üretiminin sonucunda ortaya çıkan peyniraltı suyu sistemde yüksek protein artırıcı katkı malzemesi olarak kullanılacak. Çevreyi kirletmeyen, neredeyse hiç atık üretmeyen, son derece temiz, dünyada örneği olmayan bir yapı olarak farkını ortaya koyacak. Endüsri 4.0 ilkeleriyle işletilecek olan yapıda hijyen ve gıda güvenliği en en önemli tasarım kriterleri oldu. Yalnızca ilgili kişilerin ilgili oldukları alanlara erişebileceği kampüste, fabrika sahasına alınması izin verilen araçlar da özel bir sistemle dezenfekte edildikten sonra alana girebiliyor. DGNB yani Alman yeşil bina prensiplerine göre planlanan yapı, endüstri yapıları arasında bu prensiplerle tasarlanan dünyadaki tek yapı olmasıyla da dikkat çekiyor.

Katıldığınız birçok yarışmada ödüle layık görüldünüz, son olarak da IF Design Awards 2017’de ICI Fabrika ve Yönetim Merkezi Binası ile “Ofis/Endüstri Yapıları” kategorisinde ödül aldınız. Bu projenintasarım sürecinden bahsedebilir misiniz? Sizce bu projede fark yaratan noktalarnelerdi?

Biz büyük-küçük her projemiz için özenle bir öncekinin diğerlerinden daha nitelikli olması adına çabalayıp duruyoruz. Birilerinin bu çabayı görüp değer vermesi boşa kürek çekmediğimizi hissettiriyor. Bu da motive edici bir durum.

ICI Fabrika ve Yönetim Binası Tuzla’da, Kimyacılar OSB içerisinde ve Tem yoluna cepheli olacak şekilde konumlanmış bir yapı. Eski halıların yeni tasarımlarla geri kazandırıldığı ve yurt dışına odaklı üretim yapılan bir fabrika yapısı. ICI Fabrika ve Yönetim Binası’nın dünya genelinde pek çok tasarımcının özel halı tasarımı projelerinin hayata geçirilebilmesi için davet edileceği AR-GE hizmeti de verecek bir yapı olmasını amaçladık. Dolayısıyla tasarım ve detay kalitesinin yüksek olması da konan kriterler arasındaydı. Ofis, yönetim ve misafir ağırlama ortamlarına yüksek tempolu üretim bölümünden erişimin, ses ve görüntü olarak izole edilerek sağlanması da dikkate aldığımız bir veriydi. Çok katlı üretim yapısının arazi eğimlerinden yararlanılarak, en üst kattaki showroom hariç tüm katlarına araç yanaşabilmesi önemli bir kazanım oldu. En üst katta oluşturduğumuz çatı bahçesi içerisinde konumlanan yönetim katı, körfez manzarasına hakim olacak şekilde yerleştirildi. Projeye, kaba yapısı tamamlandıktan sonra, yönetmelikte meydana gelen değişiklikten dolayı bir kat daha yapma hakkı kazanıldı. Bu hakkın kullanılması isteği sonucu olarak, binanın çizgilerini bozmamak adına kontrast bir yaklaşımla çatıya elips formlu bir kat ilave ettik. Geri kalan alanları da yeşil bahçeler haline getirerek beklenmeyen bu gelişmeden bir avantaj sağladık. Merdiven ve asansör kulesini revize ederek de yeni katın diğer katlarla bağlantısını sağladık.

Doğal ışıktan maksimum faydalanmak, yağmur suyu ve gri suyun geri kazanımı, atık yönetimi, enerji verimliliği, doğadan da faydalanılarak çalışma konfor ve verimliliğinin sağlanması, çevresine örnek olacak mutlu bir bina yapmak ulaşmaya çalıştığımız tasarım kriterleriydi.

Bugüne kadar gerçekleştirmiş olduklarınız arasında sizi en çok heyecanlandıran, etkileyip yansıttığını düşündüğünüz proje veya projeleriniz nelerdir?

Fransız firmasına yaptığımız ve 4.5 ayda bitmesi gereken ilk fabrika binamız, sonrasında yaptığımız Türkiye’de ilk ve en büyük olan lojistik park, hemen ardından mimari büro elinden çıkmış ilk çimento fabrikası hep tansiyonlu ve heyecanla çalışılan işlerimizden oldu. Konteynır kasalarından tasarladığımız AR-GE binası, ilk yeşil sertifikalı bina, mahalle ölçeğinde göletli evler, Avrupa’nın en büyük sanayi kampüsü derken hep yeni ve heyecan veren işlerle haşır neşir oluyoruz. Şu anda da projelendirmeye başladığımız, kaynağından itibaren tarımsal ve hayvansal organik üretim yapıp, endüstriyel üretim zincirinde de organik olmayı başaran tamamıyla yeşil bir gıda tesisi projesi de yeni heyecanımız. Zaten tüm motivasyon ve enerji kaynağımız da bu heyecanlar.

 

Son olarak geleceğe yönelik hedeflerinizi öğrenebilir miyiz?

Bundan sonraki hedeflerimiz nitelikli, Türkiye için önemli projeler içinde olmaya devam etmek. Enerjimizi doğru kullanabileceğimiz alanlarda çalışıp daha verimli olmayı isteriz. Basit de olsa kompleks de olsa önümüze gelen her işe aynı ciddiyetle yaklaşıyoruz. Gelişmeler kendiliğinden geliyor.