Şehirlerin Sorunlarını Sadece Mimarlar Çözemez

studiovertebra

“İnsanların bir yere ait hissedebilmesi için, orada mutlu olabilmesi için, orayı içselleştirip, sahiplenebilmesi için orayla manevi bir bağ kurması gerekiyor. Siz, çağdaş konut yapayım derken insanlara cam bir kutu yapmamalısınız, insan ölçeğinin dışına çıkmamalısınız. İnsanın ‘yaşadığını‘ algılayabileceği bir konutta saklamalısınız.” – Gencer Yalçın

Studio Vertebra ’yı biraz tanıyabilir miyiz? Dört ortak nasıl bir araya geldiniz?

Ofisi kurmadan önce biz uluslararası formlarda beraber çalışıyorduk. Orada da sistem daha çok fizibiliteden başlıyordu ve oradaki yerel sorunları çözüyorduk. Belediyenin tayin ettiği halk komitesinin estetik kurulumunun görüşmelerinden, inşaat, teknik, tasarım vs. gibi bütün süreci biz yönetiyorduk.  Ancak uluslararası formlar Türkiye’den çekilme kararı alınca biz de yurtdışında devam etmek istemedik. Türkiye’de devam edelim dedik ve Studio Vertebra ’yı kurduk. İnşaat sektörü ve bizim sektörümüz o zamanlar yavaş yavaş parlamaya başlamıştı. Tabi birçok alt yapı sorunu vardı ve alışılagelmiş mimari vizyonlar vardı. Bunların oluşturduğu belli sorunlar vardı ve bu sorunları çözmenin yolu da bütün disiplinlerle beraber çalışmak. Tabi sadece disiplinlerle beraber çalışmakta yetmez, bunun ekonomik verileri de önemli; ekonomik verileriyle beraber bir tasarımı hayata geçirmek gerekiyor. Özetle bütün bu etkenlerin bir arada çalışması gerekiyor ve biz böyle bir yapılanmaya gittik. Bu yapılanmanın da artılarını şöyle görüyoruz; bir grup firmasının total bir çözüm ortağı olmuş oluyoruz.

Normalde biz ağırlıklı olarak özel sektöre çalışıyoruz ve onlar bizimle çalıştıkları zaman ölçeği bir parsel ölçeğinden, daha geniş bir yer ölçeğine yayılmaya başlıyor. Şehirlerimizin birçok sorunu var ve hepimiz biliyorsunuz ki bunlar sadece mimarların çözeceği sorunlar değil.  Şimdi siz de özel sektör olarak sadece özel firma olarak destek verirseniz bir partner gibi hareket etmezseniz o hizmet de kalıyor. Ama siz onu uzun vadeye yayıp o insana gerçekten bir çözüm ortağı olduğunuzda o şehrin birçok sorununu da çözmeye başlıyorsunuz. Biz bu yüzden böyle bir bütüncül tasarım ofisi olduk.

Gönül isterdi ki şehir bölge plancıları, peyzaj mimarları vs. hepsi bir bütün olarak workshoplarda çalışıp tüm bu büyük sorunlara değinecek kadar çalışma yapabilse ama bunu yapamıyorlar. O yüzden biz bu açığı mümkün olduğunca doldurmaya çalışıyoruz.

Kurucu ortaklarınız kimlerdir? Ekibi nasıl oluşturdunuz? Hangi konulara dikkat ettiniz?

Kurucu ortaklarımız; Gencer Yalçın, Dilşad Öktem Aslaner, Bahar Yücel, Efe Kağan Hızar. Hizmet sektöründe olmamız ve insanlarla iş yapıyor olmamız ekip oluşumunda da bünyemize dahil ettiğimiz kişilerin önemini arttırıyor. Bizim için ayırt edici özellik müşteri ve şartlardan bağımsız ’iyi iş yapmak’ olduğu için ekip kurgumuzda da ‘iyi iş’ yapmak isteyen, mesleğini seven, istekli ve heyecanlı meslektaşlarımızla yürümek.

Çalışmalarınızdan ve son dönem projelerinizden biraz bahsedebilir misiniz? 

Biz grup firmalarıyla çalışıyoruz ve büyük çaplı işler yapıyoruz, dolayısıyla bizim spesifik bir konu üzerine çalışma şansımız yok. Konjonktür bir konut ofis mimarisinden karma yapılara kadar çalışmalarımız oluyor; bu bazen bir kültür merkezi olabiliyor bazen de bir park düzenlemesi…

Son dönem projelerimize bakarsak şuan yaklaşık 20-25’ e yakın projemiz başladı. Örnek vermek gerekirse Ataşehir’deki Atapark projemiz ki farklı bir proje ve yakında lanse edilecek, basına yansıyan Volume İstanbul projemiz, otel projelerimiz ve ağırlıklı olarak kentsel dönüşüm projelerimiz var.  Birçoğu hayata geçmek üzere…

Şimdiye kadar işinizle ilgili neler yaptınız? İlk başlangıçtan itibaren bugün geldiğiniz büyüklük nedir?

İlk başta mimari projeler geliştirirken 1 sene sonra iç mimari projeler, 4 sene sonra da eski eser projeler yapmaya başladık. Kurulduğumuzda 4 kişi ile başladığımız yola 40 kişi ile devam etmekteyiz.

Gelecekle ilgili iş planlarınız arasında neler bulunuyor? Yeni projeler, yatırım planlarınız nelerdir?

Çok disiplinli bir ofisi çok uluslu bir yapıya dönüştürmek için çalışmalar yapıyoruz. Bu anlamda yurt dışı ofislerimizi geliştirmeyi planlıyoruz.

Mimar olarak, çağdaş konut kavramının sizce tanımı nedir? Çağdaş bir konut içeriğinde ne gibi kriterleri barındırmalıdır, ne gibi estetik kaygıları taşımalıdır?

Basit tanımıyla konut ‘barınacağımız alan‘ demek ama barınmadan kasıt ne? Güvenliğimizin sağlandığı, iklim koşullarına uyum sağladığınız bir mekan mı? Günümüzde artık ev yaşantısı, iş yaşantısı, arkadaşlık ve sosyal ilişkiler hepsi bir arada yapılmaya başlandı. Sizin yaşadığınız konutun da bir şekilde bu temel ihtiyaçları karşılarken günümüz ihtiyaçlarına da cevap veriyor olmasına dikkat ediyorsunuz. Çağdaş konut derken insanlar birçok karmaşık şey söylüyorlar. Bence konut mümkün olduğunca sade olmalı… Çünkü İnsanların bir yere ait hissedebilmesi için, orada mutlu olabilmesi için, orayı içselleştirip, sahiplenebilmesi için orayla manevi bir bağ kurması gerekiyor. Siz, çağdaş konut yapayım derken insanlara cam bir kutu yapmamalısınız, insan ölçeğinin dışına çıkmamalısınız. İnsanın ‘yaşadığını‘ algılayabileceği bir konutta saklamalısınız.

Studio Vertebra olarak birçok farklı fonksiyonda yapı tasarımına imza atıyorsunuz. Bunlardan biri de eğitim yapıları. Studio Vertebra ’nın, tasarladığı eğitim yapılarında benimsediği genel bir tasarım anlayışı var mıdır?

Tüm projelerimizde olduğu gibi eğitim yapılarını tasarlarken de projeyi kentsel ölçekte ele almayı tercih ediyoruz. Bu da bölgenin ihtiyaçlarını, yönelimini, varsa yerel bağlamını önemli kılmaya başlıyor. Örnek vermek gerekirse Urfa’da tasarladığımız okullarda avlu kullanımları, gölge alan oluşumları ve iç-dış ilişkilerin geçirgenliği tasarımda önemli olan unsurlardı. Kocaeli’de yaptığımız projede ise hedeflediğimiz nokta kentle kurmasını istediğimiz ilişki idi. Dolayısıyla tasarımda bu fikri güçlendirecek şekilde atölyeler ve konferans salonunun kullanımını hem okula hem de kente açarak hibrit bir ilişki kurmasını sağladık.

Genel olarak tasarım yaklaşımımız yerelin bağlamına göre değişse bile ortak olan tasarım kriterlerimiz olan mekânsal şeffaflık, çeşitlilik, esneklik, akışkanlık ve değişkenlik gibi kavramları projede doğru kullanmayı önemsiyoruz.  Ayrıca proje bütününde peyzajın yapı ile doğru ilişki kurması tasarımda olmazsa olmazlarımız arasında yer almaktadır.

Geleceğin eğitim yapıları hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Mimarinin her alanında olduğu gibi eğitim yapıları da öğrencilerin ve eğitmenlerin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için dünyadaki ve ülkemizdeki gelişimlere göre değişip dönüşmektedir.

Çocukların günümüzde artık evde ya da mahallede yeterli zamanı geçirememesi ve dış ortamla ilişkilerinin azalması, erken yaşta okulla buluşmalarında etken rol oynamaya başladı. Bu da okullarda paylaşımın, aktarımın, etkileşimin yoğunlaşması gerekliliğini ortaya çıkardı. Geleceğin eğitim yapılarının da bu değişimlerle çağdaş, teknolojiye açık, takım çalışmalarına olanak tanıyan rahat ortamların sağlandığı, esnek yapılar olarak hayata geçeceğini düşünüyoruz.

Gerçekleştirdiğiniz projelerinizde, öncelikleriniz nelerdir? Mimari bir ürün ortaya çıkarırken referanslarımız neler olmalı?

Çalışma ölçeklerimiz, yüksek metrajlı kentsel düzenlemelerden başlayıp farklı tip ve ölçeklere sahip tüm mimari yapıları kapsıyor. İç mimari projeler, mimari tipolojilerle eş sesli olmakla beraber, mekanın niteliklerine göre butik ve noktasal ölçeklerde de formüle ediliyor.

Studio Vertebra olarak kentsel planla doğru ilişki kurabilen iyi çözümlenmiş iç hacimler oluşturuyoruz. İnsan mekan oranını baz alarak sürdürülebilirliği de sağlayan ve küresel mimari değerleri barındıran projeler yapmayı esas kabul ediyoruz. Bütün çalışmalarımızı “tümel” yaklaşım merkezinde oluşturuyoruz.

Ofisin yakın dönem hedefleri neler?

Biz mesleğimizi seven, mimarlık üzerine yoğunlaşılması gerektiğine inanan bir ekibiz. Yaptığımız bir projenin bugün, uluslararası ölçekteki herhangi bir ofiste gerçekleştirilen projeden tasarım anlamında daha zayıf olmasını kabul edemeyiz. Bunun için de son teknolojiyi kullanmaya ve sürekli olarak donanımımızı geliştirmeye çabalıyoruz. Hedefimizde her zaman küresel ölçekte mimarlık yapabilmek, bizden sonra devam ettirilebilecek zamansız bir mimarlık düsturu ortaya koyabilmek var. İşini severek yapan insanların bir araya geldiği bu oluşum bizden sonra da bağımsız bir biçimde kendi kendine var olabilsin istiyoruz. Ofisin vizyonu yeni nesiller tarafından sırtlanıp taşınabilsin. İşini seven insanların burada aradığı mutluluğu iyi mimarlık yaparak elde edebilmesi; asıl amaç bu.