BİR BAŞINIZA UÇUN

Bali’yi ziyaret edenlerin ilgisini genellikle Jimbaran sahilleri veya Ubud’un pirinç tarlaları çekse de Tembok, biraz daha farklılık arayanlara mükemmel bir seçenek sunuyor. Ngurah Rai Uluslararası Havalimanı’ndan yola çıkıp palmiye ağaçlarıyla çevrili kara kumlu kuzeydoğu sahilleri boyunca iki buçuk saatlik dolambaçlı bir yolculuk yapıyorsunuz. Yolda bir balıkçı kasabasını, Tulamben dalış alanını ve muazzam Batur Dağı’nın önünüzde uzandığı Kintamini’den geçiyorsunuz. Burası, kimlikleri cinsiyetleri ya da mesleklerine bağlı olan şehirli kadınların yeniden kendi özleriyle buluşmaları için huzurlu doğasıyla mükemmel bir ortam sunuyor. Televizyon yok, Wi-Fi ise yalnız lobide var. Böylelikle kendinizi dış dünyadan tamamen soyutlama fırsatı elde ediyorsunuz. Bir yoğa eğitmeni, yaşam ve sağlık koçu, aynı zamanda reiki ustası olan wellness direktörü Savitri Talahatu burayı, yalnız seyahatseverleri gündelik baskılardan uzak, güvenli bir ortam sunmak üzere tasarlamış.

AXVB

1. GÜN
Uzun süren yolculuğun gerginliğini, lobide verilen soğuk hoş geldin havlusu, ferahlatıcı bir içecek ve ayrıca o ünlü siyah volkanik kumla yapılan ayak masajı ve omuz masajı alıp götürüyor. Bir anda rahatlayarak, yeşil çimenlere bakan terası ve mum ışığıyla aydınlatılmış gül yapraklı mermer banyolu Kamar Odasına yöneliyorum. Mekana akşam saatlerinde vardığımdan, resortun tek restoranı olan Wantilan, neredeyse kapanmak üzere. Dost canlısı mutfak şefi, odama gönderilmek üzere Endonezya yemeklerinden oluşan bir menü hazırlıyor benim için.
Daha bavulumu bile boşaltamadan körili balığım pancar, çorba ve fıstık soslu taze fasulyem geliyor. Böylece ertesi güne erkenden başlamak üzere yatağıma geçmeden önce güzel bir ziyafet çekiyorum.

2. GÜN
Saat 6.30’da, hava henüz aydınlanmamışken, kundalini yoga ile başlayan ‘Güzellik ve Yaratıcılık’ temasıyla güne başlamak üzere Savitra’yla buluşuyorum. Farkındalık yogası olarak bilinen bu yoga türü, insanlara potansiyellerini ortaya çıkarmalarında yardımcı olmayı amaçlayan melodi ve meditasyon üzerine kurulu. ‘ateş nefesi’ (hızlı nefes alıp vermenin temel bir biçimi) sırasında sessizce “Sat Nam”ı (‘ben gerçeğim’ anlamına gelir) mırıldanarak etiketlerimizden ve ister iş ister aile, eş, dost ilişkilerimizle ilgili olarak başkalarının bizim için kullandığı tanımlamalardan kurtulup kendimizin en saf haliyle buluşuyoruz.
Savitri, etrafta bize ipucu verecek kuş sesleri olmadığında ya da seyahat kaynaklı yaşadığımız dengesizliklerde günlük ritmimizi düzene sokabilmek için güneşle birlikte uyanmamız gerektiğini söylüyor. Tek ‘kriya’lı (hareket ve meditasyonların armonik dokusu) Bikram yogasından farklı olarak, ‘kundalini’de bunların yüzlercesi mevcut. Bugünün odağında, üçüncü göz çakranın ardındaki hipofiz bezine konsantre olarak içgüdülerimizi canlandırmak ve şehir yaşamının mantık ve rahatlık dolu dünyasında sönükleşen içgüdü ve önsezilerimizi güçlendirmek yer alıyor.
Dengemi bulmuş bir hisle, granola parfe, bitki suyu ve kaju sütlü kapuçinolu leziz kahvaltıma yöneliyorum. Sonra sırada, Les Şelalesi’ne gezi var. 15 dakikalık bir sürüş ve kasaba içinden kısa bir yürüyüşle, büyüme ve bereket tanrıçası Dewri Sri tapınağından geçilerek şelaleye varıyoruz. Yemyeşil doğayla çevrili döner basamaklar, duyularımızı tazeliyor ve Balililere göre, güçlü suları altında alacağınız bir duş sizi arındırıyor.

Resort’a geri döndüğümüzde, okyanus ile dağlar arasındaki muhteşem konumumuzu taçlandıracak Segara Giri deneyimi için ön-Spa alanına alınıyorum. Balililer; ayakların, toprak ile kendimiz arasındaki bir kanal görevi üstlendiğine inanırlar, benim ayaklarım da resort plajının sıcacık siyah volkanik kumları üzerinde adeta arınıyor. Buzlu hurma şekeri eşliğinde serinletici, limon otu kokulu bir havlu omuzlarıma konuluyor. Bu rahatlatıcı ön uygulamanın ardından, huzur dolu yağmur seslerinin arasında muhteşem bir ayak masajı yapılıyor.EGRHTJY
Öğleden sonra Savitri, mükemmel çörekler eşliğinde mandala yapım dersi veriyor. Sabahki yoga seansından bahsederken kendi kimliğimiz ve başkalarının bizi algılayış şekli hakkında konuşuyoruz. Savitri, zihinsel, duygusal ve ruhsal yönlerimiz sayesinde fiziksel bedenimizin çok daha ötesinde olduğumuzu söylüyor ve benden, bir yandan Hint dininde kainatı temsil eden yuvarlak ritüel sembolünü çizerken bir yandan da buna odaklanmamı istiyor.
Kendimi resim dersindeki bir çocuk gibi hissederek hemen renkli kalemleri kapıyor ve dışında bir yıldıza, çiçeğe ve güneşe doğru yayılan bir daire çizmeye başlıyorum. Savitri, mandalada kullandığım renkleri, vücudumuzda enerjinin aktığı noktalara denk gelen yedi adet çakra temelinde yorumluyor. Çizimimde yalnız beş renk kullandığımı, kök ve taş çakralarının kırmızı ve morunu dışarıda bıraktığımı fark ediyor. Bu, denge ve ruhaniliğin, en azından şimdilik, odağımın dışında olduğunu gösteriyor.
Günün sonunda, öğle hem de akşam yemeklerinde 3 farklı yemek seçeneği olan Wantilan’da akşam yemeğimi yiyorum. Konukların çoğunluğu buraya kendilerini bulmak için değil, yalnızca keyif almak için gelmiş olduklarından, bana uymayan birçok sağlıksız menü seçeneği de mevcut. Kendime kremalı kabak çorbası, mie goreng baharatlı noodle ve beyaz çikolata ile kahveli dondurmalı portakallı mus alıyorum. Yeni günün getireceklerini tasavvur ederek o akşam da erken yatıyorum.

DFN

3. GÜN
Saat 6.15’te, kürümün ‘Entegrasyon’ kısmı için resortun plajında şafak vakti meditasyonumuzu yapmak üzere Savitri ile buluşuyoruz. Hava hala hafif sis var, güneşin o ilk pembe ışıkları bulutların ardından süzülerek, uzaktaki yelkenlileri aydınlatıyor. Simsiyah kumun üzerinde yürüyen yengeci saymazsak, yalnız ikimiziz. Yoga minderlerimiz üzerinde güne huzurlu bir başlangıç yapıyoruz. Bugünün kundalini kriya’sı, yükselme odaklı. Bedenimizin yaşama gücü olan prana dolaşımını desteklemek üzere omurgayı çalıştırmayı ve dün dokunmuş olduğumuz ça kraları dengelemeyi amaçlıyor. Savitri meraklı bir şekilde, bir insanı neyin yogacı yaptığını ve bunun, modaya uygun popüler bir egzersiz biçimi olarak yoga algısından nasıl farklılaştığını soruyor. Yeni doğan bir bebeği tutmanın veya iyi bir kitabın etkisi altında olmanın da yoga sayılıp sayılamayacağını, işin esasının, bir açıklık hissi ile saf mutluluğu hissetmek olup olmadığını sorguluyor.
Bu bağlamda, bir arınma şöleni için Savitri ile yakınlardaki Ponjok Batu tapınağına doğru yola koyuluyoruz. İkramlarımızla dolu sepetlerimizle kayalara tırmanıp siyah kumtaşı tapınağına varıyoruz. Artık bize hizmet etmeyen her şeyi bir kenara bırakmak istiyoruz, onların yerine hayatımıza neleri davet etmek istediğimizi düşünüyoruz. Biz yere bağdaş kurup meditasyon pozisyonumuzu alıp, eski Sanskrti dilinde mantralar mırıldanırken, rahip de tütsü ve çiçeklerle dolu kapta kutsal suyu hazırlıyor ve fiziksel, duygusal ve ruhsal açıdan insanı arındırdığına inanılan bu suyu üzerimize döküyor.
Otele geri döndüğümüzde, biraz daha rahat bir deneyim yaşamak üzere; çeşitli akupunktur, organik Hindistan cevizi yağıyla kaydırmalı ve uzun sıvazlama hareketlerinin yer aldığı Bali masajı ayırttırıyoruz. Ardından, yoğurt, salatalık, sandal ağacı ve Hint hurması yapraklarıyla geleneksel Bali yüz bakım uygulaması ve son olarak baş masajı geliyor. Öğle yemeğinde kajulu Sezar salata, perkedel kentang patates köfteleri ve dondurmalı çikolata fondü alıyorum. Savitri bana, zayıflığın yogadaki nefes alışları daha zorlaştırdığını söylemesi, giderek genişleyen bel hattım için çok da endişelenmemi sağlıyor.
Öğleden sonra Savitri, yine çöreklerle hazır bir şekilde, bilgelik incilerinden biraz daha edinmek üzere beni bekliyor. Dünyada kullanılan wellness örneklerini anlatıyor ve bunlardan bana en çok uyanı seçmemi istiyor.