RENKLERİN ÜLKESİ HİNDİSTAN

Hindistan, doğunun en görkemli, renkli ve eski medeniyetlerinden biri.  Bugün dünyaya mal olmuş Budizm ve Hinduizm gibi dinlerin doğduğu yer. Birçok insanın merakını cezbeden renklerin ülkesi…

Hindistan’ın insanlara hem çok çekici gelen, hem de turistik bir ziyaret konusunda biraz çekimserlik yaratan yönleri var. Örneğin; Hindistan’da turistik bir restoranın camına şöyle yazmışlar: “Biz daha az pisiz.” Okuduğum bir seyahat kitabında bu cümleyi görünce ne gülmüştüm. Demek ki onlar da farkındalar bu konuda bir terslik olduğunun. Hindistan’a gidecek olanların en büyük kaygıları suların ve yemeklerin pis olması, sinekler, yolda başıboş dolaşan hayvanlarla ilgili söylentiler. Fakat söylentilere kulak tıkayıp Hindistan’a gitmeye karar verirseniz eğer; bilin ki çok sorun yaşamayacaksınız. Kendinize dikkat ettiğiniz sürece, başınıza hiçbiri gelmeyecek veya her seyahatte karşılaşabileceğiniz ufak tefek rahatsızlıklar yaşayacaksınız. Örneğin benim gibi baharattan azıcık alerji olabilirsiniz.

Ben bir haftalık seyahatle Agra, Jaipur ve Delhi şehirlerini gezdim. İstanbul’dan THY ile yaptığımız beş saatlik seyahat sonunda Delhi’ye vardık. Hindistan’ın altın üçgeni olarak tabir edilen Agra – Jaipur – Delhi şehirlerinden ilk durağımız olan Agra’ya otobüsle yola çıktık. Beş saat sürecek bir otobüs yolculuğumuz olacaktı. Yorgun olmamıza rağmen hepimiz meraklı gözlerle otobüsün camına yapışmış dışarıyı izliyorduk.

Hindistan’ın trafiği ilk bakışta göze çarpan bir şey. Tam bir keşmekeş. Fakat tüm cehennemi, korna gürültüsü ve yüzlerce araba sürmeyi bilmiyormuş gibi gözüken şoföre rağmen bir haftalık sürede hiçbir kazaya rastlamadım. İnsanlar inanılmaz hoş görülü ve güler yüzlü… Kornalar bağırıp duruyor fakat insanlar değil.

Agra’da herkesin bildiği gibi ölümsüz aşkın eseri Tac Mahal var. Şah Cihan’ın eserini görünce “Hindistan’a iyi ki gelmişim” diyeceğinize eminim. Çünkü öylesine güzel bir yer. Ardından Agra Kalesi, Hindistan’a uzunca süre hükmeden Moğol Hükümdarlardan Ekber’in Mozelyumu, ziyaret edilebilecek güzel yerler. Son olarak Agra’nın biraz dışında başkent olarak kullanılması düşünülmüş fakat susuzluk yüzünden terk edilmiş Fetihpur Sirki denilen hayalet şehir var. Bu şehir neredeyse hiç kullanılmadan öylece bırakılmış ve yüz yıllar sonra bile sapasağlam.

Agra’da güzel bir otelde konakladıktan sonra 5 saatlik bir yolculuktan sonra Jaipur’a vardık. Jaipur mihraceler kenti olarak biliniyor. Moğol hükümdarları asla Rajastan denen bölgeyi ele geçirememiş. Yani Jaipur ve çevresini hep Hint Racaları yönetmiş. Bu rajalardan şehre ismini veren Jai Sing en ünlüsü… Aynı zamanda bir astronom. Evet, yanlış duymadınız Jaipur’u kuran ve kente adını veren Raja yani Kral Jai Sing astronomi ile ilgili bir bilginmiş. Hatta bugün Jantar mantar denen gözlem evini ve içindeki güneş saatlerini, burçların gezegenlere göre yerini gösteren sistemi o kurmuş. Bunu öğrendiğimde gerçekten şaşırmıştım. Jaipur oldukça karmaşık fakat bir o kadar da renkli bir kent. Sokaklarda rikşa adı ile tabir edilen motosiklet, araba karışımı araçlar cirit atıyor. Hepsi de bin bir emekle süslenmiş ve rengârenk boyanmış. Jaipur’un görsel açıdan incisi tabi ki Amber Sarayı.  Burayı görmeden gitmek büyük kayıp olur. Bir zamanlar Rajaların yaşadığı dışarıdan bir kaleyi andıran fakat içeriden çok lüks olan Amber Sarayı’na oldukça dik bir yokuştan fillerle çıkarak ilerliyorsunuz. Sonra da rajaların sürdüğü saltanata tanıklık ediyorsunuz. Son olarak City Palace olarak tabi edilen şehir içindeki sarayı da geziyor ve Jaipur turumuzu tamamlıyoruz.

Sırada başkent Delhi var. Delhi orjinalde iki şehirden oluşuyor. İngilizler tarafından inşa edilen yeni Delhi ve diğeri nostaljik eski Delhi’den oluşuyor. Delhi kültürlerin iç içe geçtiği yer. Çünkü şehirde Hindistan’ın bağrından çıkmış dinler olan Budizm, Jainizm ve Sihizm ile ilişkili tapınaklar var. Bunların yanında Kiliseler ve Müslüman Moğol hükümdarların yapmış olduğu camiler de var. En etkileyicisi tabi ki Şah Cihan’ın yaptırmış olduğu Jama Masjid, yani Cuma Mescidi… Bunun haricinde yine Şah Cihan’ın eseri Red Fort yani kırmızı kale muhteşem bir yer. Eski Delhi’nin içinde bulunan bu mekânlardan Yeni Delhi’ye geçiyor ve I. Dünya Savaşı’nda ölen Hint askerlerinin anısına yapılmış olan Indian Gate yani Hindistan kapısını görüyoruz. Delhi gerçekten masal gibi bir şehir. Eski Delhi’nin mistik ve gizemli yapısı ile modern Delhi’de kocaman binalar iç içe geçmiş ve bu atmosfer sizi büyülüyor.

Seyahatimin sonunda elimde yüzlerce fotoğraf ve güzel anılar ile ülkeme döndüm. Size de Hindistan’ı mutlaka görülmesi gereken yerler listenize eklemenizi tavsiye ederim.

[metaslider id=3104]

Uçuş kaç saat sürüyor?

Direk uçuş ve yaklaşık 6 saat sürmektedir.

Vize gerekiyor mu? Yeşil pasaporta vize gerekiyor mu? Vize ücreti ne kadar?

Evet, vize istiyor.90 USD. Hindistan için yeşil pasaporta vize uygulanmıyor.

Para birimi nedir? Yanıma hangi döviz cinsinden almam gerekir?

Para birimi Hint Rupisi. Dolar ve Euro kolayca değiştirilebiliyor. Kredi kartı kullanımı da oldukça yaygın olmakla beraber kredi kartı dolandırıcılığına karşı dikkatli olunmalı.

Türkiye ile arasındaki saat farkı nedir?

Türkiye’den iki buçuk saat ileridedir.

En iyi mevsim ne zamandır? Gittiğimiz tarihte hava durumu nasıl olacak?

Hindistan’da sıcak, yağışlı (muson) ve serin olmak üzere üç sezon bulunuyor ve bunlar yıl içinde ülkenin kuzeyinden güneyine çeşitlilik gösteriyor. Hindistan için en iyi seyahat dönemi Kasım’dan Şubat ortasına kadar olan serin sezondur.

Cep telefonları çalışıyor mu?

Tüm operatörler kullanılabilmekte.

Kıyafet olarak yanımıza neler almalıyız?

Yazlık kıyafet giyebilirsiniz. Yanınıza mutlaka bir adet hırka veya kazak, bir adet yağmurluk ve rahat yürüyebileceğiniz iki çift ayakkabı almalısınız.

Alış-veriş imkânı var mı?

Yeni Delhi’de alışveriş yapılabilecek en önemli mekânlardan biri The Central Cottage Industries Emporium. Birçok şubesi bulunan bu mağazalar zinciri, sabit fiyatlarla müşterilerine hizmet veriyor. Ağaç oymaları, bakır işlemeli eşyalar, biblolar, kumaşlar ve hatta mobilyalar çok uygun fiyata alınabilir.

Yemek kültürü bize yakın mı?

Hindistan Mutfağı bizim damak zevkimize yakındır. Yemeklerimizi otelinizde ve en iyi restoranlarda alacağınız için hiçbir sorunla karşılaşmayacaksınız ayrıca gideceğiniz her yerde kapalı şişe suyu temin etme imkânınız olacaktır. Asla açıkta satılan yiyecekleri ve musluktan akan suyu tüketmeyiniz. Konaklayacağımız oteller sağlık bilgisi bakımından üst düzey tesisler olduğundan bu riskler minimumdur.

Voltaj ve priz kullanımı nasıl?

Genelde 200-220 V kullanılıyor. Hindistan’da İngiliz tipi üç pimli prizler kullanılmakta. Birçok priz tipine bizim kullandığımız iki pimli fişler uymakta. Prizlerin uymadığı yerlerde sorun yaşamamak için elektronik mağazalarında satılan üniversal fiş adaptörlerinden alınabilir.

Uyarı:

Düzenli ilaç kullananların, ihtiyaçtan daha fazla ilacı yanlarında getirmeleri önerilmekte. Çünkü ülkede her türlü ilaç bulunamıyor. Bunun yanı sıra ciddi bir sağlık sorununuz varsa (kalp, tansiyon, şeker vs.) doktorunuz tarafından imzalı bir belgeyi yanınızda bulundurmanız yararlı olacaktır.