MYANMAR (BURMA) – ALTIN TAPINAKLAR ÜLKESİ “BERİL&ALİ DOĞDU”

Myanmar, kültürü, tapınakları, antik hazineleri ve eşsiz manzaraları ile keşfedilmeyi bekleyen bir Uzakdoğu ülkesi. Çin Hindi Yarımadası’nın kuzeybatısında yer alan Myanmar’ın komşuları Bangladeş, Çin, Hindistan, Laos ve Tayland.

Eski adı Burma olarak bilinen bu güzel ülke, Yangon’un altın kaplı Buda heykelleri, Bagan’ın büyülü tapınakları, Inle Gölü’nün doğal güzellikleri ve sular üzerindeki yaşam tarzı ile sizi de kendisine hayran bırakacaktır.
Biz Myanmar gezimize başkent Yangon’dan başlıyoruz ve ilk ziyaretimizi 70 mt uzunluğundaki yatan Buda heykeli, Chaukhtatgyi Paya’ya yapıyoruz.Taç kısmı pırlanta ve değerli taşlarla bezenmiş olan bu heykelin, en çok ilgimizi çeken kısmı Budizm’in 108 kutsal sembolü ile dekore edilmiş ayakları. Buda ziyaretimiz sonrası, ikinci durağımız olan Kandawgyi Gölü’ne giderek eski saltanat kayıklarına benzetilerek yapılan muhteşem Karaweik Hall’u görüyoruz.
İkinci gün sabah erkenden Bagan’a uçuyoruz. Bagan, Mandalay Bölgesi’nde bulunan antik bir kent. 9. yy’dan 13. yy’a kadar, Pagan Krallığı’nın başkentliğini yapmış olan bu kente, krallığın en görkemli zamanı olan 11 ve 13. yüzyıllar arasında 10.000’den fazla Budist tapınağı inşa edilmiş. Bu tapınak ve pagodalardan 2.200 kadarı günümüzde hala ayakta. Biz uçsuz bucaksız bir ovaya yayılan bu muhteşem yapıları gezmek için fayton kiralıyoruz. Swezigon pagoda başta olmak üzere Ananda, Shwesandaw gibi birçok tapınağı keşfediyoruz. Akşamüzeri terası olan tapınaklardan bir tanesine tırmanıp, bu muhteşem anıtları bir de gün batımında seyrederek günümüzü noktalıyoruz.
Üçüncü gün, bir saatlik araba yolculuğunun ardından Popa Dağı’na ulaşıyoruz. 1520 mt yüksekliğindeki bu dağın tepesinde yer alan Mahagiri Shrine tapınağını görmek için 777 basamaklı merdivenleri tırmanmamız 45 dakikada sürüyor. Tapınağın 37 adet Nat’a (spirit) ev sahipliği yaptığını öğreniyoruz ve bu mistik ortamda panoramik manzarayı seyre dalıyoruz.

[metaslider id=4299]

Dördüncü gün sabah erkenden Myanmar’ın ikinci büyük kenti olan Mandalay’a uçuyoruz. İlk olarak 1914 yılında yapılmış olan Amarapura’daki Mahagandhayan Budist manastırını ziyaret ediyoruz. Burada sadece sabah ve öğlen yemek yediklerini öğrendiğimiz her yaştan yüzlerce rahip’in (monk) kazınmış saçları ve bordo rengi kıyafetleri ile iki sıra halinde öğle yemeği için bekleyişini, bağış yapanların pilav ve sebzeden oluşan yemekleri rahiplerin ellerindeki kaplara servis yapışını izliyoruz. Daha sonra rahibelerin (nun) yaşadığı başka bir manastırı ziyaret ediyoruz. Rahibelerin de saçları kazınmış, rahiplerden farklı olarak pembe kıyafet giyiyorlar.
Sonraki durağımız, gün batımını izlemek için Taungthaman gölünde yer alan U Bein köprüsü. 1850 yılında yapılmış olan köprü 1.2 km uzunluğunda, dünyanın tik ağacından yapılmış en eski ve en uzun köprüsü. Güneşin batmaya başlamasıyla birlikte ortaya çıkan manzara nefes kesici.
Beşinci gün tekneyle İrrawaddy Nehri’ni geçip Sagaing’e gidiyoruz. 600 pagodanın bulunduğu Myanmar’ın inanç başkenti, binlerce keşiş ve yüzlerce meditasyon merkezine ev sahipliği yapıyor. Sagaing tepesinden muhteşem manzarayı seyrettikten sonra, ulusal festivallerden biri olan “Işık Festivali “için hummalı bir hazırlık içinde olan bu şehirden ayrılıyoruz.

Bir sonraki durağımız Mingun. Mingun anıtının inşaatına Kral Bodawpaya tarafından 1790 yılında başlanmış. Binlerce savaş esiri ve kölenin çalıştığı bu inşaat şehir halkına çok fazla yük getirince, inşaatı durdurabilmek için inşaat biterse kralın öleceği söylentisi yayılmış. İnşaat bu nedenle bitirilmemiş. 1839 yılında yaşanan depremin izleri var. Kral Bodowpaya aynı zamanda ağırlığı 90 ton olan dünyanın en büyük çanını yaptırmış.
Akşamüzeri her yıl ekim ayının ilk haftasındaki dolunay zamanı yapılan Thadingyut Işık Festivaline katılıyoruz. Buda’nın cennetten dönüşünü kutluyorlar. Tapınaklarda gün boyu dizdikleri mumları güneşin batması ile yakmaya başlıyorlar. Mum ışıkları ile aydınlanan tapınakta çok güzel bir görüntü oluşuyor. Tapınağın her bir köşesinde farklı gruplar var, birbirinden güzel ilahiler söyleyip, dua ediyorlar.
Altıncı gün sabah erkenden Heho’ya uçuyoruz, buradan Inle Gölü’ne geçiyoruz ve Myanmar’ın en muhteşem manzarası ile karşılaşıyoruz. Gölde eski usulle balık avlayan balıkçıları görüyoruz. Balıkçılar kürekleri ayakları ile çekiyorlar. Halk gölün üzerine yapılmış ahşap evlerde yaşıyor. Gölün üzerinde bambu direkler ile demirlenmiş olan yüzen bahçeler var. Bu bahçelerde sebzelerini yetiştiriyorlar. Kuzey Tayland’da yaşadığını bildiğimiz uzun boyunlu kadınlara burada da rastlıyoruz.

Inle Gölü’nde de festivale denk geliyoruz. Burada önce Buda heykellerini taşıyan saltanat kayıklarının geçiş törenini sonra da tekne yarışlarını seyrediyoruz. Elli-altmış kişinin takım olarak ayakları ile kürek çekerek yaptıkları bu değişik yarışı başka bir yerde görebilmemiz mümkün değil.