Suları Düşlemek

suları düşlemek

Ne zaman huzura ihtiyaç duysam, denize kaçarım. Uzak adalarla derin bir bağım var, sanki milyonlarca yıl su altında yaşamışım gibi. O gizemli aurası, tıpkı aşırı-analitik zihnimden geçen bir meltem gibi beni iyileştirir. Zor zamanlarda yaşantımızın bir su gibi akıp gider. Rahat olduğunuzda akan bir nehir gibi yumuşak olabilir.

Belki de denize karşı duyduğum bu nostaljik ilginin sebebi vücudumuzun %70’inin sudan oluşmasıdır. Suya nasıl baktığımız, dokunduğumuz ya da suyu nasıl tükettiğimiz sağlığımızı etkileyebilir. İnsanlar, onun tinsel gücünü yıllar öncesinden keşfetmişler, nehirlerin bir analık simgesi olarak görüldüğü eski Hint çağlarında ona tapmışlar.

GİZLİ GÜÇLER

Japon Dr. Masaru Emoto, farklı dualar, kelimeler, müzik veya farklı ortamlara maruz kaldığında suyun kristalli yapısının nasıl değiştiğini keşfetmiş. Beethoven ve Mozart’ın müzikleri çaldığında oluşan titreşim karşısında suyun kristalleri çiçek ya da elmas şekline bürünmüştür. Kendimizi bir su ya da enerji olarak düşündüğümüzde, düşüncelerimizde ve duygularımızda güçlü bir etkisi olacağını anlayabiliriz. “Öfkeliyken suyu gördüğümüzde, tadı zehir gibi olur. Mutluysak, tadı daha iyidir.”, diyor Ananda Yoga eğitmeni, danışmanı, terapisti ve direktörü Naveen Meghwel. “Su, yaşayan bir bilgisayardır – anılarımızı ve duygularımızı taşıyan sıvı bir araçtır. Bu nedenle eski zamanlardan beri ruhun iyileştirilmesinde kullanılmaktadır.”

Eski zamanlarda yapılan birçok ayinde suya kutsal bir varlık gözüyle bakılır. Hint kalelerinde insanlar suyu küçük bakır kaplar içinde bitkilerle birlikte takdim eder ve ilahi güce doğru şarkılar söylerlerdi. Buda, İsa ya da Krishna adına olumlu titreşimler yaydıklarında, o artık ‘şifalı’ bir su olurdu. Hindistan’da bazıları suyu bakır kaplarda tutar ve tinsel gelişimi geliştirmek için olumlu titreşimler yansıtırlardı. Suyu bir gece kendine haline bırakıp enerjiyle dolmasını bekler ve ertesi sabah bedeni arındırmada kullanırlardı.

Suyun doğasında serinletme vardır. Yogada, bedeni tinsel egzersizlere hazırlamak için temizlemede kullanılır. “Yogadan önce bedeni temizleyin.”, diyor Meghwel. Jala neti (burun temizliği), Vaman dhauti (mide temizliği), Basti 8kolon temizliği) ve Shankaprakshalana (sindirim kanalları temizliği) gibi Yogada kullanılan temizleme tekniklerini uyguladığımızda toksinleri bedenimizden arındırarak asana, pranayama, şarkı ve meditasyona hazırlanırız.

Eski zamanların insanları, suyun gücünü çeşitli ayinlerde gözlemlemişler. Su, bize ait olmayandan arınmamızı ve böylelikle daha derin bir meditasyon yapabilmemizi sağlar. Çok basit bir yudumlama faaliyeti bile iyileştirici etki sunabilir. “Su içtiğinizde, zihinsel açıdan oldukça açık olmalısınız. Böylelikle daha beden ve ruhani açıdan daha sağlıklı olabilirsiniz. Suyu tüketirken çok sakin olursanız, o su bedeninizi iyileştirmeye başlayacaktır.”, diyor Meghwal.

 

DERİN BAKMAK

Su her zaman etrafımızdadır. Azur mavisi denizi görmek için Mauritius’a uçmam gerekmiyor. Bu sabah içtiğim çayda, yeşil tarlaları besleyen yağmur vardı; gökyüzü, denizden buharlaşan parçacıklarla doluydu; hatta soluduğum havada bile onun buharından vardı. Özüme geri döndüm.

Ayurvedanın beş elementinden biri olan apa (Sanskritçede ‘su’) bedeni, zihni ve ruhu temizler. Bedenimizdeki su elementi dengelendiğinde, hayatımız iyileşir. Suyun esas amacı, ulaştırmadır, akışkanlığı ile bizleri daha iyi bir zihinsel duruma taşır. Su meditasyonu yaparak içimdeki nehrin yumuşak bir şekilde akmasına izin veriyorum: Gözlerimi kapatıyor ve kendimiz ılık bir kumsalda ya da derin bir nefes çekerek su altına dalmış halde hayal ediyorum.

Suya bakmak, insanı rahatlatabilir. Essex Üniversitesi’nden Profesör Arnold Wilkins ve Dr. Dominic Fernandez yaptıkları araştırmayla nehir, göl, deniz kıyısı ve hatta suni de olsa sulak bölgelerin, estetik yönü (su, ışığı, insana enerji ve canlılık verici çizgi ve dokular halinde yansıtır) sayesinde sağlığımıza iyi geldiğini ortaya koymuşlardır.

 

YATIŞTIRICI SESLER

Gözlerinizi kapatın. Zihninizi sessize alın. Akşamüstü denize karşı otururken hayal edin kendinizi. Kıyıya vuran dalgaları hissedin. Su sesleri, vücudumuzdaki enerjinin titreşimini değiştirir ve bizleri sakinleştirir. Beyin dalgalarımızı düşürerek bizleri meditasyon haline sokar. Denize karşı otururken, etrafımızdaki sesler yaratıcılığımızı destekleyerek bizleri teta beyin düzeyine ulaştırır.

Tamamlanmamış dalga formuyla okyanusun yatıştırıcı etkisi tedavilerde sıklıkla kullanılır. Küresel Ses ve Bilinçlilik Kurumunun kurucusu ve yöneticisi, ayrıca The Complete Guide to Sound Healing(Ses Terapisi Rehberi) adlı kitabın yazarı olan David Gibson’a göre ırmak, dere ve şelale sesleri, beyni kirleten vücutta tıkalı kalmış enerji ve duyguları açığa çıkartmaktadır.

Frekansı, ritmi ve chi’si ile su sesi, bizleri olumlu yönde değiştirir. “Gelişigüzel bir biçimde kıyıya vuran dalgaların sesi, yeni bilgi yolları ve nöral yollar oluşturarak zihnimiz ve bedenimizi faaliyete geçirir. Su sesleri, duygusal tıkanıklıklarımızdan kurtulmamızı sağlar.”, diyor Gibson. Denize yakın değilseniz, kulaklıklarınızla bu sesleri dinlemeyi deneyebilir, ya da bir şelalenin altında oturduğunuzu hayal edip onun gücünü hissetmeye çalışabilirsiniz.

 

BİLİNÇLİ HAREKET

Suyun iyileştirici gücü, soğuk su banyolarının depresyonun iyileştirilmesinde kullanıldığı Victoria döneminde keşfedilmiştir. Pranayama ve enerji kontrolü gibi iyileştirici uygulamalarda kullanılan çok önemli bir araçtır. Yoga eğitmeni ve Aqua Kriya Yoga’nın yaratıcısı ve ustası Camella Nair şöyle diyor; “Su, duygularımızı nötrleyerek yaşam koşullarına ve zorluklarına tepki göstermemizi önler. Tarih kadar eski bir ritüel olup, ister banyo yapıyor ister Ganj’da yüzüyor olun, aydınlanma ile derin bir tinsel bağı vardır”.

Su yogası fizyolojik, psikolojik ve duygusal düzeylerde dengenin sağlanmasında idealdir. Suyun özellikleri yaptığımız egzersizi derinleştirebilir. Suyun canlılığı ve hidrostatik basıncı, omurgamızı uzatarak kemik ve eklemlerimizdeki stresi alabilir. Su yogası yapanlar, suyun duruşlarını düzeltmelerine de yardımcı olduğunu ifade etmişlerdir. “Öğrenciler sudayken, karada olduklarından daha kısa sürede faydayı elde edebilirler. Bu yoga yöntemi, suyu seven yogacılar için hareket kolaylığı sağlayarak ve hatalı nefes alıp verme alışkanlıklarını yavaşlatarak onlara faydalı olur.”, diyor Nair.

 

SUYUN ALTINDA NEFES ALMA

Hint Okyanusundaki ilk scuba-diving deneyimimi hatırlıyorum. Derin mavi denizde düzenleyici ile nefes aldığımda, oldukça net ve güçlü bir ses çıkmış, bedenim ve vücudum rahatlamıştı. Dev bir akvaryumdaki mutlu bir balık gibiydim.

Solunum ve kaygı problemleri yaşayanlar, şnorkel gibi suda nefes alıp verme yöntemlerinden faydalanabilirler. Nair şöyle diyor; “Nefes alıp vermeyi yavaşlattığınızda, düşüncelerinizi de yavaşlatmış olursunuz. Nefes döngüsündeki boşluklar, yaşantımızda olabilecek sorunları çözmeye ayırabileceğimiz zaman gibidir. Ustam bana şunu öğretmişti ‘Sorun demek, çözümü düşünememek demektir, başka bir şey değil.’

Suyla her temasa geçişimiz, alıştırma yapmak için yeni bir fırsattır. Bırakın su sizi iyileştirsin ve dalgalarının ritmi size rehberlik etsin. İçinizde akan nehre dönün, huzuru yeniden bulacaksınızdır. Su, bize teselli verecektir.