Carmen, Aşkı İçin Hayata Meydan Okuyan Bir Kadın

Antonio Gades Dans Topluluğu, Prosper Merimee’nin klasik eseri “Carmen” i 20 Şubat akşamı Cemal Reşit Rey konser salonunda İstanbullu izleyicilere sunacak. Eleştirmenler tarafından en başarılı klasik bale uyarlamalarından biri olarak gösterilen bu Flamenko yorumu, Carmen’in acı dolu ama tutkulu Akdeniz hikâyesiyle tüm dünyada seyircileri büyülemeye devam ediyor. Gades’in eşi ve topluluğun direktörü Eugenia Eiriz ile gösteri hakkında söyleştik.

Antonio Gades’in ruhunu sahnede uzun yıllardır yaşatmaya devam ediyorsunuz, peki Gades’in Flamenko sevgisini nasıl tarif edersiniz?
Eugenia Eiriz: Antonio Gades Topluluğu sahnede, Gades’in sadece Flamenko’ya olan tavrını değil, tüm İspanyol danslarına duyduğu tutkuyu yaşatıyor. Gades, Flamenko’yu çok severdi ve sadece bu popüler danstan keyif almakla kalmıyordu aynı zamanda bu geleneğe çok büyük bir saygı duyuyordu.

Kanlı Düğün’den, Suite Flamenca’ya ve Carmen’e uzanan birçok eseri dans dünyasına kazandıran Gades’in işlerinin temelinde nasıl bir ortak özellik var?
Eugenia Eiriz: Gades’in eserleri her şeyden önce evrensel işler. İnsanı ve insana ait duyguları anlatıyor. Gizlisi saklısı olmayan, mesajları çok açık işler bu nedenle herkese hitap etmeyi başarıyor. Hayatında bir kez olsun aşkı tatmış biri onun işlerini kesinlikle sevecektir.

Flamenko’nun çok güçlü bir estetiği de var. Gades’in bu konudaki yaklaşımı nasıldı?
Eugenia Eiriz: Flamenko’daki her hareketin her ritmin her şarkının bir manası ve nedeni var. Eğer bunları dikkate almazsanız, ortaya karmaşık bir şey çıkar ve dansın değerini düşürürsünüz. Gades’in en çok önem verdiği “estetikten önce etik” prensibiydi. Daha neredeyse bir çocukken hocası Pilar Lopez’den bunları öğrenmişti.

Prosper Merimee’nin ünlü Carmen karakterinin Bizet’nin müzikleriyle Carmen Operası’ndan sonra Flamenko ile buluşmasını siz nasıl yorumluyorsunuz?
Eugenia Eiriz: Flamenko’nun hissettirdiği o tutku duygusunun hikâyeye ve Carmen’in kişiliğine çok uyduğunu düşünüyorum. Topluluğun dans dilinin yansıttığı o güçlü ifade biçimiyle Carmen’in doğası da kuvvetleniyor. Flamenko’nun kökeninde yatan acı ve dram bu hikâyedeki son ile çok güzel örtüşüyor. Carmen aşkı için ölümü göze alıyor ve sınır tanımıyor. Bu açıdan hayata meydan okuyan bir kadın. Bu durum Flamenko’nun meydan okuyan, isyankâr tavrına çok yakışıyor.

Carmen’i bu kadar cesur yapan “aşk” mı sizce?
Eugenia Eiriz: Kesinlikle! Carmen, aşkı için cesaret gösteren bir kadın. Özellikle 1830’lar İspanyasının Sevilla’sında tütün fabrikasında çalışan işçi bir kadının aşk konusunda hiç sınır tanımadığını düşünecek olursanız o dönem için ne büyük bir cesaret örneği olduğunu hissedebilirsiniz.

Röportaj: Işıl Gerek