2012’de yayımladığı altın plak ödüllü “November 11” albümü ile Uluslararası Terenci Moix Ödülünü kazanan, “Granada” ve “Vestida de nit” albümleriyle başarısını perçinleyerek en iyi şarkı dalında Goya Ödülü’nün de sahibi olan Silvia Perez Cruz, 2001-2011 yılları arasında Las Migas, Immigrasons, Flame, Imagination, Coetus gibi flamenko, caz, pop, geleneksel Katalan müziği, İber halk müziği ve Güney Amerika folkloru tarzında on’dan fazla farklı stildeki grupta yer aldı.
Arjantin, Şili, Uruguay, Portekiz, Fransa ve tüm İspanya’da performans sergileyen Silvia Perez Cruz repertuvarındaki klasik ve yeni şarkılarını seslendirdiği, düzenlemeleri Javier Galiana de la Rosa, Joan Antoni Pich, Carlos Monfort ile birlikte yaptığı son albümü “Vestida de nit” ile 20 Şubat’ta İş Sanat’ta hayranları ile buluşacak.
Funk, Bossa Nova, Jazz gibi farklı türlerde söylüyorsunuz. Size en çok hangi tarz yakın?
Daha önce söylediğim gibi bir müzisyen gibi hissediyorum ve müziğin kendisi bir dil. Stilleri çok fazla düşünmüyorum. Klasik, caz, flamenko okudum. İber yarımadası, Güney Amerika, Habaneras ve Küba müziğini öğrendim. Hepsi beni bir şekilde etkiliyor. Aynı zamanda farklı müzisyenlerden ve stillerden çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. Birisi bana hangi müziği yaptığımı sorduğunda şarkılar ve duyguları ifade ettiğimi söylüyorum. Benim süzgecim şarkı, melodi ve armoni bu yüzden nereden geldiklerini umursamıyorum. Şarkılar ortaya çıktıkça anlıyorum ki aslında ben de hepsinin birer karışımıyım.
Kariyerinizde bundan sonra yorumlamayı düşüneceğiniz farklı türler de var mı?
Elektronik müzikte daha derine gitmek, yaşlandıkça blues söylemek, bir rock veya punk grubum olmasını isterdim.
Son albümünüz “Vestida De Nit” in diğer albümlerinizden farkı nedir?
Albümün ismi, müziği babama sözleri anneme ait bir şarkıdan geliyor. Albümde bazıları cover bazıları da bana ait olan şarkılar var. Olabildiğince özgür bir şekilde kendi tarzımızı oluşturmak için çok fazla araştırma yaptık. Şarkılarım estetik bir şekilde kendi müziğimin artistik özelliklerini taşıyor.
Birçok en iyi soundtrack ödülünün sahibisiniz. Ödüllerin üretiminize katkıları neler? Bir sanatçı olarak sizi nasıl motive ediyor?
Ödüller çalışmaların bir getirisi ama bir şeyi yapıp yapmamaya karar vermemin bir nedeni değil. Benim için ödüller bir hediye, yaptığım işin sonunda edindiğim dokunulabilen bir sonuç.
Müziğe küçük yaşta Saksafonla başladınız. Sizi sahnede enstrumanist olarak da görebilecek miyiz?
7 yaşımdan 22 yaşıma kadar saksafon çaldım ama şarkı söylemeye başladığımda enstrumanımdan biraz koptum. Geri dönmeyi düşündüğüm anlar oluyor. Yeni enstrumanları keşfetme konusunda da bir merakım var.
Aynı zamanda bir sinema kariyerinizde var oyunculuk sizin için ne ifade ediyor?
Kendimi bir aktrist olarak değerlendirmiyorum. Rol yapmak, şarkı söylemek, dans etmek gibi farklı sanatsal disiplinlerinin içinde olmayı seviyorum. En son İspanya-Uruguay ortak yapımı Uruguaylı yönetmen Alvaro Brechner’in yönettiği Memorias del calaboza için 3 şarkı hazırladım. Küçük bir de rol aldım.
Sizi 20 Şubat’ta İstanbul’da dinleyeceğiz. Bizleri nasıl bir konser bekliyor?
Bu benim yıllar sonra ikinci Türkiye konserim olacak. Mutlu, kederli, duygusal ve romantik şarkıları en cömert halimizle dinleyici ile paylaşacağız. Dinleyicilerimizle müzisyen arkadaşlarımla bir ailenin parçası, kocaman bir yürek gibiyiz.