KAHVE SOHBETLERİ; SERRA YILMAZ

Bu ay “İstanbul’da Kahve Sohbetleri” bölümümüzde Serra Yılmaz’ı konuk ettik. Dışarıda ayazın olduğu bir kasım gününde sıcacık kahvelerimizi içerken güzel mavi gözlü, mavi saçlı, yetenekli, zeki, meraklı, derin, neşeli, âşık ve biraz da ilginç kadın Serra Yılmaz’ı yakından tanımaya çalıştık. Buyrun, kendini anlattığı kadarıyla Serra Yılmaz…  

 Serra yılmaz çok mu renkli bir kişilik?

Bir kere her ne kadar karanlık yanlarım olsa da, her türlü karanlıktan daha güçlü aydınlık bir yanım var. Bu çok elimde olan bir şey değil, kendi iç dünyama yapıma uygun bir şeyi söylüyorum. Çünkü dışarıdan bakıldığında belki kolayca algılanmayan bir karanlık yanım vardır. Zaman zaman çok karamsar da olabilirim.

Ne burçusunuz?

Başak üstü kova burcuyum. Astral temamda çok ilginç bir şeyim varmış sekizinci evde (sekizinci ev: ölüm, derinlik, kehanet o tür şeylere açık) çok fazla gezegenim var. Netice irtibariyle aydınlık yanım karamsar yanımdan daha güçlü. Aslında dünyanın hali beni çok umutsuz kılıyor. Artık bir takım gençlik yanılsamalarıma da sahip değilim. Gençken daha idealisttim, dünyayı değiştirebileceğimize daha fazla inanıyorduk ama yine de pes etmiş değilim. İnandığım şeyler konusunda ilerlemeye, devam etmeye çalışan biriyim.

Biraz şımarık biri misiniz?

Dost canlısıyım. Tek çocuğum, annem babam da tek çocuktu. Şımarık biri değilim. En çok kızıma şımarırım. Bir de en çok sevdiklerime…

En son neye şaşırdınız?

Genelde şaşırtan ben olurum. Ama bu sene doğum günümde beni çok şaşırttılar. Kızım bir sürpriz hazırlamıştı. Erkek arkadaşımı, dostlarımı, herkesi toplamış. Son ana kadar inanın hiç anlamadım ve çok şaşırdım. Neden? Çünkü hep ben sürpriz yaparım, başkalarına sürpriz hazırlayan hep ben olurum, hep ben kandırırım. Onun için bana sürpriz yapılacağına hiç ihtimal vermemiştim. İnanın hiç anlamadım ve bana unutamayacağım bir doğum günü yaşattılar. Nede olsa benim kızım, benden öğrendiği sürprizler sayesinde bana da yaptı. Hiç ihtimal vermemiştim çok sevindim.

Nasıl bir annesiniz? Disiplini, arkadaş vs.

Kızımı disiplinli büyüttüm. Arkadaş gibi olmanız terbiye etmenizi engellemiyor. Günümüzde çok kötü bir biçimde terbiye ile özgürlük kavramı birbirine karıştı. Yani çocuklar terbiyeli olup aynı zamanda özgür de olabilirler. Selam vermesini, oturup kalkmasını, konuşmasını bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ben disiplinli bir anneyim. Bugün yeniden anne olacak olsam başka türlü olurum.

 Âşık mısınız?

Evet.

[metaslider id=3257]

Aşk her yaşta aşk mı?

Tabii ki aşk her yaşta aşk. Hiç değişmiyor, aynı etkiyi yapıyor. 20 yaşında da, 40 yaşında da aynı. Tabi ki değişiyoruz neyse ki değişiyoruz bazen de ne yazık ki değişiyoruz. Aşk konusunda çok fazla değişmediğimize inanıyorum. Ben dengesizliği yaşıyorum. Öyle huzurlu bir ilişkim olmuyor.

Kıskançlık var mı?

Ben kıskanç değilim, kıskanç bir erkek arkadaşım da olamaz. İnsanlar kıskançlık hissedebilirler ama bunun için hayatı karşı tarafa cehennem etmemeliler aynı zamanda da terbiye sınırları içinde kalmak durumundalar.

Özgürlüğünüzü ne için bir kenara koyabilirsiniz?

Aşk için koyabilirim.

Kendinizi özel hissediyorsunuz, sizi özel kılan şey nedir?

Beni özel kılan şey herkesin düşünüp söyleyemediğini benim düşünüp söylemem. Biraz dobra konuşan biriyim. Kendi bildiğimi yaparım. Başkasının sözünü duruma göre dinleyebilirim.

Şimdiye kadar yaptığınız en büyük çılgınlık nedir?

Yaptığım çılgınlık demeyeceğim ama şuursuzca yaptığım hareket; gençlik yıllarımda otobandan yürüyerek karşıdan karşıya geçmek. Yani çok büyük şuursuzluktu.

Saçınızın rengi neden mavi?

Maviyi seviyorum. Bir de güzel mavi gözlerim var.

Ailenizde saraylı olma durumu var değil mi?

Evet, anneannemden dolayı. Anneannem sarayda büyümüş ama çok mütevazı biridir. Köye götürürsün, ayak uydurur, sohbet eder. Ben de biraz öyleyimdir. Beni her ortama koyun, herkesle aynı düzeyde ilişki kurabilirim. Bu benim için önemli bir mirastır. Her kültürden insan size başka şeyler öğrete biliyor.

Ruhunuzda biraz göçebelik var sanki…

Evet, ama kendimi İstanbul’a ait hissediyorum. Çok meraklıyımdır gezmeye. Yeni insanlar tanımayı, tarihi yerleri gezmeyi çok seviyorum. Mesela piyangodan para çıksa ne yaparsın diye sorsan; hiç düşünmeden gitmediğim yerleri gezmeye harcarım cevabını veririm.

Oyunculuğa geçişiniz nasıl oldu?

Ben hep oyuncu olmak istiyordum. 7-8 yaşından itibaren psikolojiye dair bir yönelme yaşadım. Psikoloji o yaşlarda çok cazip geliyordu. Üniversiteye gidince yapmak istediğimin bu olmadığını anladım ama burslu okuduğumdan fakülte değiştiremedim, lisansa kadar okudum. Ondan sonra da esas yapmak istediğime yöneldim. Ankara’daydık, Dostlar Tiyatrosu oyuncu alıyordu. Benim de zaten hayalim Dostlar Tiyatrosu’na girmekti, girdim sınava ve kazandım. Sonrası da geldi işte…

Dostlarınızın hayatınızda önemli yer tuttuğunu biliyoruz. Onlar için özel şeyler yapıyor musunuz?

Jenerik mektuplar yazıyorum. Fransızca bir mektup yazıyorum, o mektubu Fransızca iletişim kurduğum tüm arkadaşlarıma yolluyorum. Hala kartpostal gönderiyorum.

Fransa’da neler yapıyorsunuz?

Dört ülkenin katıldığı bir projenin içerisindeyim. Mayıs ayı boyunca oynayacağım, altı dilde oynan bir piyes. Ermeni – Türk barışması, üçüncü nesli ele alıyor,  ilginç bir proje…

Farklı bir dilde tiyatro yapmak zor olmuyor mu?

Şöyle söyleyim ana dilim Türkçe ama küçüklüğümden beri de Fransızca biliyorum. Fransızcam yazı dili olarak Türkçemden daha iyi diyebilirim. Bütün öğrenim hayatım boyunca Fransızca eğitim aldım. İtalyancayı arkadaşlarımdan öğrendim. İtalyanca bana daha zor geliyor. Yazarın dili neyse, ona uygun oynamam gerekiyor. İlk sene beni çok zorladı ama sonrasında alıştım.

Altı dil biliyorsunuz… Peki, insanlara kendinizi doğru ifade edebildiğinizi düşünüyor musunuz?

Şöyle söyleyeyim; kendimizi doğru ifade etmek, bizim ifademizin ne kadar rahat ve serbest olduğu, kişiliğimizle ilgili bir şey. Mesela ben duygularımı çok fazla ifade edemem. Bu konuda zorlanıyorum ama daha iyi olacağım. En azından ölmeden mükemmel olacağım…

İstanbul’da nerelerde vakit geçiriyorsunuz, neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?

İstanbul’a döndüğümde genelde evimi çok özlemiş oluyorum ve evimde vakit geçirmek istediğimden arkadaşlarımı evime davet ediyorum. Onun dışında sinemaya gitmeyi, Beyoğlu’nu gezmeyi, adalara gitmeyi, Boğaz’da dolaşmayı seviyorum. Yani İstanbul’un güzel yerlerini seviyorum. Mecbur olmadıkça AVM’leri tercih etmiyorum. Genelde alışverişimi Beyoğlu’ndan yapıyorum. Kısacası mahalle hayatını seviyorum.

Nasıl eğleniyorsunuz?

Dans etmeyi çok severim. Özel bir mekân olmadan, arkadaşlarımla beraber evde de eğlenirim. Her türlü müzik dinlerim hiç fark etmez.

En son hangi filimiz çıkacak?

Kasım ayında “Nar” filmi çıkacak, heyecanla bekliyorum. Film seyretmeyi çok seviyorum.

Paris’in ortasında tarih kokan Merik Kültür Merkezi yani dijital kültür merkezi açıldı ve bu dijital kültür merkezi eylülün bir haftasını kolaj İstanbul diye İstanbul şehrine ayırmıştır. Bir montaj yaptık ben orada Fransızca İstanbul’u anlattım buda benim ilk işimdi bu konuda ben bunu İstanbulda’da yapmak istiyorum ama Venedik’i getirmeyi düşünüyorum.

Röportajımızı yaptığımız mekânı ve konseptini nasıl buldunuz?

Burada atıştıracak aperatif bir şeyler var, hem de bir sürü alış-veriş yapabileceğiniz şeyler…

Bu dükkânı ilginç buldum. Böyle bir birleşim beklemiyordum. Daha önce hiç gelmemiştim. Değişik bir konsept. Röportaj sonrası ne var ne yok bakınacağım. Kızıma bir şeyler alabilirim. Burada hem kahveyi çok uygun fiyata içebiliyorsunuz hem de ayaküstü oturup sohbet edebileceğiniz bir yer. AVM içerisinde oturup soluklanmak için uygun bir ortam.

Kahveyle aranız nasıl?

Ben kahveyi çok severim. Kendime biraz dikkat etmem gerekiyor ama fazla kaçırıyorum. Türk kahvesi ve espresso içerim. Ben kahveciyim, neredeyse hiç çay içmem.