Tek Derdim İstanbul’a Gelmekti Sarp Can Köroğlu

Sarp Can Köroğlu’nda tam bir Yengeç ifadesi var. Bıyık altından gülen, aslında her şeyi gören ama işine geliyorsa konuşan, 40 kişi farklı bir şey dese de aklında ne varsa, en son onu yapan, insanları seven ama çok da sevilmek isteyen, iyi, duygularını belli etmekte zorlanan, içten yanmalı bir adam gördüm karşımda. Yolu açık olsun diyeyim ve sizi birbirinden güzel kare ve Sarp’ın hikayesi ile başbaşa bırakayım…

Kendini biraz anlatmanı istesem, nasıl anlatırsın?

Sarp, biraz deli doludur. Hayatımda kararlarımı çok düşünmeden aldım,ne istediysem peşinden gittim,oyunculuğumun başlangıcında böyleydi. Aslen Adıyamanlıyım ama Bolu’da okudum. Hayattaki tek derdim oyuncu olmaktı. Çok kötü bir öğrenciydim. 150 öğrenci varsa 147. olarak mezun oldum. Türkiye’de hayallerimi gerçekleştirebilmek için İstanbul’a gelmem gerekiyordu. Eski filmlerde olurdu ya hani, Haydarpaşa’ya elinde bavuluyla inerlerdi, işte o adam benim. Mimar Sinan’da, Arkeoloji okumaya başladım. Sonra oyunculuk işleri gelişmeye başladı. İlk olarak Adını Feriha Koydum dizisinde başladım. Kariyerimde basamak atladığım iş, Güneşin Kızları dizisidir.

Son olarak seni Yasak Elma Dizisi’nde izledik. Devam ediyor musun?

Bu sezonda yokum. Kadro tamamen yenilendi.

Çocukluğundan beri oyuncu olmak istediğinden bahsettin, neden Arkeoloji okudun?

Çok bilinçli bir tercih değildi. Dediğim gibi çok tembel bir öğrenciydim. İstanbul’da iki bölüm tutuyordu. Mimar Sinan Arkeoloji’yi tercih ettim. Hala bitiremedim, araya işler girdi ama bitireceğim. Tercihim aslında tamamen İstanbul’a gelmek amaçlı oldu.

Hiç arkeoloji kazılarında çalıştın mı?

Bir kere, Çeşme’ye giderken, arkadaşlarımın yanına uğradım, iki fırça salladım. Sonra tatile devam…

Ailen burada mı?

Annem 2013 yılında vefat etti. Babam Eczacı, hala Kütahya’da, hafta sonları gidip geliyorum. Birde ablam var. O da Tiflis’te yaşıyor.

Oyunculuk kariyerinle ilgili hedeflerin planların neler?

O konuyla ilgili bir kısıtlamam yok. Yıllarca bana roller; arabaya binsin,gezsin, partilere gitsin cinsinden geldi. Ama farklı şeyler denemeyi çok istiyorum. Tercihin ne dersen, hiçbir zaman spesifik şu olsun asla istemedim. Hedeflerle ilgili ne dersen, aslında herkesin hayali yurtdışında oynamak. Yurtdışında bir şeyler yapamaz mıyız, yaparız elbette ama önce İngilizce öğrenmemiz gerekiyor. Türkçe konuşur gibi yurtdışında İngilizce konuşmak o kadar kolay değil. Akıcılık lazım.

Tiyatroyla ilgilenebildin mi?

Yok hayır. Tiyatro er meydanı. Biraz cesaretim olduğunda çıkacağım tiyatro sahnesine. Ama bu olmayacak değil,  olacak.

Oyunculukla ilgili eğitim aldın mı?

Ben İstanbul’a ilk geldiğimde Akademi 35 Buçuk’ta eğitim aldım. Biz bir çekim için Rusya’dan dönüyorduk. Oradan dönerken bir oyuncu arkadaşım bana dedi ki; Merve Taşkan diye bir oyuncu arkadaşımız var, onunla çalış. Ben adını hiç duymamıştım. Sonra onunla çalışmaya başladım ve oyunculuğa olan bütün bakış açım değişti. Merve Taşkan bana; “Önce kendini tanı, ne olduğunu bil, oyunculuk sonrasında gelecek.” Dedi. O sözünden çok etkilenmiştim.

Kendini tanımaya başlayınca içeriden ne çıktı?

Mesela annem vefat etti ama ben hiç ağlamadım. Halbuki, kendimi çok duygusal bir insan olarak görürdüm. Merve, bir gün, bir şarkı ezberleyin, bu şarkıyı beraber çalışacağız dedi. Gittim derse şimdi sen bu şarkıyı Merve Taşkan’a bakarak söyle dedi. Sonra arkadaşın Ali’ye bakarak söyle dedi. Şimdide anneni gözünün önüne getirerek söyle dedi. Annemin vefatından sonra, ilk defa orada ağlamıştım. Merve Taşkan’a bana kattıkları için buradan da, teşekkür etmek isterim. Bir dikili ağacın olsun derler ya hayatta, bende ölmeden 1 saniye önce arkama dönüp baktığımda ne güzel şeyler bıraktım demek isterim. Ama o yetenek ve yakışıklılık kısmına gelirsem; beni sokaktan çevirip oyuncu yaptılar. Bence o da yanlış bir şey.

Sokaktan çevirip oyuncu yapmaları güzel hikayeymiş, anlatsana biraz…

Arkadaşımla kahve içiyordum, Rumeli Kavağı’na yemek yemeye gidelim dedik. Tam 2. Köprü’nün üstünden geçiyordum. O zaman menajerim olan kişi beni aradı ve iş var, görüşmeye gitmen gerekiyor dedi. Ne zaman dedim. Şuan setten bekliyorlar dedi. Çekimin olduğu Ayazağa’ya 2 dakikalık mesafedeydim. Sette Adını Feriha Koydum’un yönetmeni Barış Yöş vardı, onunla konuştum. Günlerden Çarşambaydı anlaştım, Perşembe günü çektik, Cuma yayınlandı. Cumartesi günü, sokakta, etrafımda bambaşka şeyler oluyordu. Adını Feriha Koydum ilk ciddi işimdi.

Oyuncu dediğin yakışıklı / güzel mi olmalı?

Evet, eli ayağı düzgün olması gerekiyor bu konuda yalan söylemeyelim.

Gündelik hayatta herkes çok güzel ve yakışıklı değil. Ve tam da bu kaygılardan dolayı karakter oyuncularının çıkmadığını düşünüyorum.

Burada bir problem değil, bir sürü problem var. Oyuncu bir arkadaşım var. Kız o kadar botoks yaptırmış ki; gerginlikten ağlayamıyor. Güzel ve yakışıklı olmak aranıyor, yalan yok. Bütün dünyada bu aranıyor yani. Yetenekliysen her karakteri çıkartabilirsin.

Çalışkan birisi misin?

Yok, çok değilim.

Şansa inanıyor musun?

Şans biraz sözelcilerin kullandığı bir terim, sayısalcılar tesadüf der.Tesadüf olabilir ama şans hiçbir açıklaması olmayan bir şey.

Zor bir adam mısın?

Evet, biraz zor birisiyim. Gerçi kime göre olduğuda değişir. Anneme zorumdur, kız arkadaşıma zorumdur. Ama normal arkadaşlarıma çok kolayımdır, hep idare eden birisiyimdir. Çok yakın çevremi biraz zorlayabilirim.

Yeni nesil, çok popüler meslektaşların hakkında ne düşünüyorsun?

Bazıları mütevazılık ayarını tutturamıyorlar diye düşünüyorum. Ama öyle insanlara talep var, talep olmazsa onlarda o şekilde davranamazlar.

Gündelik hayatını nasıl geçiriyorsun?

Spora gidiyorum. Önceden saksafon çalardım, evimde hala vardır. Çok kolay bir alet değil, iki sene çaldım. Bütün notaları bilirim ama parça çıkartmak başka bir şey tabii. Sonra hevesim kaçtı, bıraktım. Adını Feriha Koydum’da çalmıştım bir sahnem var. Bol bol oyun oynuyorum. Hayatımı en büyük kaplayan şeyde Fenerbahçe’dir. Günümün 2 saati, Fenerbahçe haberlerini izlemekle geçiyor galiba.

Fenerbahçe’ye laf söylesem kavga eder miyiz?

Bu konuyu kapatmamız gereken yerlerdeyiz… Fenerbahçeli olmak aileden gelen bir şey. Maç olduğu zamanlarda telefonumu açmam, o kadar söyleyeyim.

Kendinde en sevmediğin şey ne?

Bazı konularda daha hırslı olabilirdim. Bir işin peşinde koşamıyorum, olmuyorsa olmuyor der bırakırım. Bunu değiştirmek isterdim.

Nasıl kadınlardan hoşlanıyorsun?

Esmer kadınları severim ama bütün kız arkadaşlarım sarışındı. Hepside öyle denk gelmiş. Valla, kim ne derse desin, ben güzelliğe önem veririm. İç güzelliğe de, dış güzelliğe de… Hesapsız kitapsız yaşayan insanları seviyorum. Rahat insanları seviyorum.. Plansız yaşayabilmek beni mutlu ediyor, heyecanlandırıyor.

İstanbul’a geleli kaç sene oldu?

Bu sene 10. senem.

İstanbul nasıl karşıladı seni?

Bir gün haber izliyorum, trafikte olan insanlara soru soruyorlar. Adam, Allah belasını versin böyle İstanbul’un, suyu pahalı, elektriği pahalı,evime gitmeye çalışıyorum gidemiyorum, gittiğim zaman da çocuklar uyumuş oluyor diye anlatıyor. Tekrar soruyorlar,“peki başka bir yere gidecek misiniz” diye. Adam, “ben İstanbul’dan başka bir yere gidemem” diyor. Tam anlamıyla öyle işte. Şehir ya da ülke dışına çıktığım zaman İstanbul’a gelmek için can atıyorum. Bu kadar işkenceyi barından ve bu kadar keyif veren başka bir şehir olamaz.

İstanbul’da 24 saatlik bir tur atsan nerede başlayıp nerede bitirirsin?

Eminönü’nde başlayıp Bebek’te bitirirdim. Tabii hep sahil hattını takip ederek.