Cristina Branco Fado Ezgilerini İstanbul’a Taşıyacak

Röportaj – Işıl Gerek

Cristina Branco: “Daha iyi bir varlık olabilmek için buradayım, yoksa bu hayatın ne anlamı olurdu?”

Portekiz’in geleneksel Fado’larını tüm dünyaya tanıtan, son yıllarda yaptığı albümlerle daha çağdaş tınılara yönelen CristinaBranco, “Menina” ve “Branco” albümünden şarkılarla İstanbul’a geliyor. 20 Ekim akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda müzikseverlerle buluşacak sanatçıyla müziği ve kariyeri üzerine söyleştik.

Şarkı söylemek çocukluk hayaliniz miydi? Müzik maceranız nasıl başladı?

CristinaBranco: Evet, bir şekilde öyleydi! Evde birileri her zaman müzik dinliyordu. Büyükbabam morna severdi çünkü birkaç yıl Cabo Verde’de yaşamıştı. Annem bebekken ona eski, kreol ninniler söylermiş. Evimizde de müzik hep vardı. ZecaAfonso gibi Portekizli müzisyenleri, Brel ya da Barbara gibi Fransız şarkıcıları hatta Beatles’ı dinlerdik. Sonraları erkek kardeşim de çok fazla albüm almaya başladı. Paul Simon, Pink Floyd, ChicoBuarque, CaetanoVeloso gibi sanatçıların şarkılarını ayna karşısında saatlerce söylediğimi, şarkılara yeni yorumlar kattığımı anımsıyorum. Büyükbabamların evindeki bahçe avlusunu sahne gibi kullanırdım. Saplı bir süpürgeyi mikrofon yapardım ve kendi uydurduğum dillerde saatlerce “performans” sergilerdim.

Büyükbabanızın hediye ettiği bir CD ile Amalia Rodrigues ve Fado ile tanışıyorsunuz. Amalia’yı ilk kez dinlediğinizde ne hissetmiştiniz?

Cristina Branco: Evet, büyükbabam AmaliaRodrigues’in “Rara e Inédita” LP’sini hediye etmişti bana. O albümde Rodrigues,Fado ya da o gelenekten şarkılar söylemiyordu ama sesi ve sesinin gücü benim merakımı çok cezbetmişti. Öyle ki takıntı haline getirip onun tüm albümlerini almıştım. Böylece de Fado ile tanışmış oldum. O gün bugündür bana en çok ilham veren Amalia’dır. Onun ardından yeni şeyler öğrenmek için zaman zaman eski sanatçılara dönüp bakmışımdır ama Amalia benzersizdir!

2016’da “Menina” 2018’de “Branco” albümlerinizi yayınladınız. Bu iki albümün tarzını ve sound’unu nasıl anlatırsınız?

CristinaBranco: Bu iki albüm benim şimdiye kadar yaptığım işlerin 4.0 sürümü diyebiliriz! Ve elbette dahası da var. Bu iki albümle beraber farklı, daha genç yazarlar keşfettim, bu da müziğe daha farklı yaklaşmamı sağladı. Daha rahat, gerçekliğe daha yakın, daha normal bir yaklaşım… Hatta yeni bir “normal” keşfettim. Her ne kadar hâlihazırda orada olsalar benim için her şey yeniydi. Meğer keşfetmemişim. Bu insanlar benim gözlerimi ve kulaklarımı açtılar. Orijinalliğe, yeni ve taze şeylere duyduğum merak ve ilgi bu iki albümle maksimuma ulaştı!

20 yılı aşan başarılı bir müzik kariyeriniz var. Müzikal gelişiminizi siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Sound’unuzda değişen şeyler var mı?

Cristina Branco: Tabii ki ki bir gelişim olmuştur aksi halde ilgi görmezdi. Eğer müzikseverler o aşamaları hissetmeselerdi işlerimi takip etmezlerdi, daha fazlası için araştırıp merak duymazlardı. Ben bir şarkıcıyım, aynı zamanda bir anne ve sürekli dalgalanan dünyamızda daima duyarlı olmaya çalışan bir insanım. Tüm bunlar benim sound’umu, yorumumu etkiliyor. Yani izole bir yaşamımız yok. Gördüklerimden, tecrübe ettiklerimden öğreniyorum. Daha iyi bir varlık olabilmek için buradayım, yoksa bu hayatın ne anlamı olurdu? Eğer hayat bana sesimin enstrümanım olduğunu söylüyorsa, onu bu yolda bir araç gibi kullanırım. Bana gelen, etrafımı saran insanlarla da ortaya çıkan bu enerjiyi paylaşırım.

İstanbul konserinizle ilgili ipuçları verir misiniz?

Kendimizle, insanlarla ilgili hikâyeler anlatıp güzel vakit geçireceğiz. Bu bizden biri de olabilir siz de olabilirsiniz. Ben aslında birbirimizden çok da farklı olmadığımızı anlamamızı istiyorum. Temelde içgüdülerimiz çok benzer… Duygularınızı harekete geçirecek birkaç beklenmedik sürpriz yapabilmek için enstrümanlar kullanıyoruz. Konserin genelinde “Menina” ve “Branco” albümümden şarkılar olacak.

Son olarak “Road Cook” isimli bir kitap yazdınız, bir alkali beslenme kitabı. Bu konuda bir kitap yazmaya nasıl karar verdiniz? Alkali beslenme ile nasıl tanıştınız?

Cristina Branco: Yıllar boyunca maruz kaldığım alerjiler ve vokal rahatsızlıklar sonucunda yaşadığım kötü tecrübeler beni sağlıklı beslenmeye yönlendirdi. Aslında ışığı yakan doktorumdu. Ses tellerini korumak için suyun alkali olmalı demişti. Sudan yola çıkarak besinlerin de bir ph çizelgesi olduğunu ve her ürünün asidikten alkaliye geniş bir skalada konumlandırıldığını öğrendim.