MUCİZELERE İNANIR MISINIZ

Yazar : Dilara Deniz ÇELEBİ

Uzun bir aradan sonra Milano’da bir showroom projesi ile İtalya’nın yolunu tuttum. Via Borgonuova denilen caddede aynı zamanda Armani spa’nın yer aldığı sokakta, tamda karşı karşıya olmak sureti ile 4 ortaklı bir showroom açtık. Her şey çok hızlı ilerliyordu ve biz ekip olarak günün 25 saat olmasını diliyorduk. İki hafta içerisinde bir event organize etmeye, showroomun içini dekore etmeye ve insanların olmaz diye düşündüğü bir hayali gerçeğe dönüştürmeye karar vermiştik. Bunun içinde çok çalışmamız gerekiyordu.. Nitekim bizde çok çalıştık ve ben bir gün ofisten yine sabaha karşı çıkıp yinede asansöre binmeyi red ettiğim için zorla merdivenleri iniyordum ki, ofisimizin hemen bir aşağı katında daha önce hiç dikkat etmediğim o kapının açık olduğunu ve içeride design harikası diye nitelendireceğim masa ve sandalyeleri gördüm. Ne olduğunu anlayamamıştım ama iki tane beyaz kapı ve yanında kart ile açılan bir alarm sistemi duruyordu.Hemen önünde ise otel girişi konseptli çok sık ve ender rastlanan masa ve sandalyeler._dsc1272-okErtesi sabah aynı merdivenleri çıkarken bu sefer o iki beyaz kapının ilk defa tamamen açık olduğunu gördüm. Ofise çıkmakla ne olduğunu keşfetmek arasında bir kaç saniyeliğine kalmış birazda meraklı bakışlarla etrafa bakınırken içeriden Fransız bir güvenlik çıktı. Buyrun dedi size otelimizi gezdireyim. Dört odalı ve hepsi birer suit olan boutique bir otel burası. Daha doğru ifade etmek gerekirse; size her türlü konforu sağlayan özenle döşenilmiş, sabah kahvaltınızın odanıza geldiği giyinme odasından açık mutfağına eşine zor rastlayacağınız türden bir İtalyan evi. Bildiğiniz yüksek tavanlı İtalyan apartmanlarının bir tanesinin içerisinde bizim alıştığımız otel konseptlerinin dışında binanın sahipleri tarafından birkaç ay önce açılmış. Merkezde hemde tam merkezde Armani oteli ve en çok alışverişin yapıldığı Via Montenapoleonenin bir paralel caddesinde. Bir yandan şehrin en hareketli bölgesinde ama en sessiz caddesinde. Çok dinlendirici ve özel bir yer.
Her süitin ayrı bir konsepti ve arkasında barındırdığı bir hikayesi var. Otelin sahibi Alvise ile etkinliğimizde tanıştık. Kendisi de bu büyülü binada küçük oğlu ile birlikte oturuyor ve bana bu otelin çıkış hikayesini anlatıyor. Hiç değiştirmeden onun ağzı ile sizlere yazmak istiyorum izin verirseniz, çünkü ben çok etkilendim.
_dsc2836-ok‘’Her zaman evin bir evden daha fazlası olduğuna inandım, bunu bir yaşama sanatı olarak gördüm. Benim evim farklı hikayelerin bir araya geldiği herkesin kendi hikayesini anlatıp yaşadığı bir yer. Benim hikayem ise doğduğum şehir Milan, ailem ve yıllar önce sadece birkaç metre ötemde patlayan o büyük bombanın hikayesi gibi. Benim hikayem uzak karaları bir araya getirdi, ufukları geçti, sınırları aştı ama hala aşılması gereken sınırları var; sözcüklerin, renklerin, kokuların, müziğin bugüne kadar keşfedilmiş ve keşfedilmemiş. Eskiden yeri dolmayan şuan ise var olmayan her şeyin.

Birde misafir ettiğim ve etmek istediğim hikayeler var ne keşfetmeyi seven birisi olarak herkesin hikayesinin dinlemeyi seven bir ev sahibiyim. Çünkü herkesin hikayesi birbirinden farklı ve özel. ‘’Alvise Ranieri-Tenti

Ben bu oteli keşfeder keşfetmez hemen bavullarımı alıp benim için bir mucize olduğunu düşündüğüm ofisime bu kadar yakın bu kadar özel bir otel bulmanın mutluluğu ile o günlerde en çok ihtiyacım olan ‘THE QUIET SPOT’ adlı odaya yerleştim. Açılış etkinliğimize 4 gün kalmıştı ve bunca heyecanın arasında el ile yapılmış özel yapım yatağımda huzurla uyuyabildim. Geceleri geç saatlerde çalışırken salon kısmında haberleri izlemek, yatak odasında klasik müzik dinlemek, açılan dolabın arkasına saklanmış güzel mutfağımda sağlıklı bitki çayları içmek ve tüm bunları odanın her bir santimetresinde bir sanat eseri, özel yapım bir tablo, el ile dikilmiş örtüler, özel ışıklandırmalar eşliğinde yapabiliyor olmak oldukça keyifliydi.
_dsc2779-okEtkinlik günü geldi çattı. Benim hikayem de; Vogue ekibi ve bir çok Pr cımın aynı zamanda üniversite yıllarımda hocalarım olan değerli insanların beni görmeye geleceği, işimi göreceği bir gece olacaktı. Ben odamda hazırlanırken yukarıda harıl harıl o güne kadar en iyisi olsun diye çalıştığımız tüm detaylar hazırlanıyordu, bende bir elimde telefon onlarla konuşuyor bir elimde ayna yüzüme neler sürüldüğünü anlamaya çalışıyordum yanımda sevdiğim insanlar, Pr cımız bana davette yapmam ve söylemem gerekenleri, kimlerin neden bu gece eventte olacağını, benden beklentilerini anlatırken heyecan ile karışık naif bir gerginlikle dinliyordum onu. Davet saati geldiğinde ise usulca bundan birkaç gün önce indiğim merdivenleri, bu defa o çok merak ettiğim beyaz kapıdan çıkarak çıkmaya başladım. Tesadüfen keşfettiğimi düşündüğüm bu hikayeler suiti benim en heyecanlı hikayelerimden birine ev sahipliği yapmak için karsıma çıkmıştı. Bu nedenledir ki hepiniz ile paylaşmak istedim. Çünkü her birimiz güzel yerlerde kalıyor ve lüks içinde yaşıyor olabiliriz yahut tam tersi. Lakin her yerin varoluş amacında bir hikaye yaşatmak var mıdır emin değilim. Bazı yerler vardır, içine girer girmez bir masalda gibi hissedersiniz. İşte Milano’ya gelir ve sıra dışı bir masalı şehrin göbeğinde yaşamak, aynı zamanda da Giorgio Armani’nin evine komşu olmak isterseniz bu dört suit’ten biri sizi ve hikayenizi bekliyor.