SANATTA ÖNEMLİ OLAN; YARATMA CESARETİ VE TUTKUDUR!

Barış Cihanoğlu, şehir&dizayn bölümümüzün yakından tanımaya çalıştığımız isim. Resim, sanat, Türkiye’de resim sanatına bakış açısı ve İstanbul ile ilgili sorularımıza nasıl cevap verdi…

Barış Cihanoğlu kimdir? Biraz kendinizden bahseder misiniz?

1975 Ankara doğumluyum, ailenin en küçük çocuğuyum. Çocukluğum ve gençliğim Ankara’da geçti. 1999 yılında Hacettepe Üniversitesi, Resim Bölümü’nden başarı ödülü alarak mezun oldum. Okul bittikten sonra, kendimi tamamen resme adamak ve hiçbir şeyi onun önüne koymamak için her türlü riski göze alarak yüksek lisans programını son aşamasında bıraktım. Bu benim için çok önemli bir karardı. Akademik kariyeri terk ederek büyük bir risk almıştım, birçok arkadaşım o zamanlar deli olduğumu düşünmüştü. Çünkü hiç bir güvencem olmadan bunu yapmıştım. Sadece resim üreterek yaşamak, yani gerçek anlamda bir ressam olmak en büyük hedefimdi ve bunu sadece kendime tutunarak başarmak zorundaydım. Seçimimi yaptığım ilk günden beri paletimi hiç kurutmadan, sadece resmime odaklanarak yaşadım ve halen ilk günkü tutku ile üretmeye devam ediyorum.

Resim yapmaya ne zaman ve nasıl başladınız?

Resim yeteneği ne mutlu ki aile genlerinde mevcut. Babamda ve yakın akrabalarımda belirgin bir şekilde resim yeteneği var.  Ben de çocukluğumdan bu yana hep bir şeyler karalardım ama ressam bilinci ile üretime geçişim akademiye girdikten sonra başladı. Bu da yaklaşık yirmi yıl öncesine kadar gidiyor.ortak-kader-mutual-destiny-165x-135-cm-t-uz-y-b-oil-on-canvas-2013

Sanatı nasıl tanımlarsınız?

Yüzyıllardır sanatın bir çok tanımı yapılmıştır. Buna rağmen hala, en “bariz, bilinmezdir’’  sanat. Her sanatçı onu kendine göre tarif eder ve sanatın gerçeğini arar. Ben sanatı, sanatçının içinde uzun uğraşlar ve araştırmalar sonunda içinde biriken “özün’’  malzemeye damlaması olarak görüyorum. Bu öyle yoğun bir damla ki; ağırlığı ile dünyanın dönüşünü, bakış açısını ve estetik tüm dengelerini değiştirebilir.  Sanat bana göre ‘’yapılan’’ bir şey değildir, yaşanan bir şeydir. Bazen sohbet esnasında, ben ‘resim yaşıyorum’ dediğimde bazı insanlar dilimin sürçtüğünü sanıyor, oysa ben bunu bilerek kullanıyorum. Siz hem sanatçı, hem başka bir kimlik olamazsınız. Çünkü sanat bedel ister ve bu bedeli almadan size asla kapıların aralamaz. Sanatınıza doğrudan yansır, yaşamınıza ve hayata bakışınıza, bir anlamda aynadır.

Türkiye’nin resim sanatına bakış açısını nasıl buluyorsunuz?

Bu sorunuzun üstüne bir gözlemimi de sizinle paylaşmak isterim. Bu esasında plastik sanatlarla uğraşan biri olarak beni üzen bir konudur. Hem de çok sık karşılaştığım bir manzara maalesef. İçlerinde yüzlerce resmin olduğu koleksiyonlar da dahil olmak üzere çoğu koleksiyon ne yazık ki  genel olarak çok basit ve değersiz eserlerden oluşuyor. Bunun başlıca sebebi ise genelde koleksiyonerlerin derinlemesine sanat bilgisi ve zevki olmadan eser almaları. Birde spekülatörlerin bazı isimleri rant aracı haline dönüştürmek için ön plana çıkarıp yücelterek, sanat piyasasında balonlar yaratmaları meselesi var. Sonuç olarak her iki durumda da sonuç maalesef olumsuz oluyor. Olan kısa ve uzun vadede Türk sanatına oluyor.  Burada bahsettiğim sanat piyasası, artık siz gerisini tahmin edersiniz.gelin-damat-183-x-78-x-2-cm-yanik-ahsap-uzerine-yagli-boya

Belli bir çizginiz var mı yoksa ruh halinize göre değişen işler mi yaparsınız?

Ben resimlerimde, bilinçaltı oluşumlarımı dünyaya baktığım pencereden dışarı bırakıyorum, içsel duygularla algıladığım gerçekliği kişiselleştirip size tekrar sunuyorum. Onlar artık benim gerçekliğim oluyor ve bunu sizle paylaşıyorum. Ben hayatı,  katmanlarını ve ötekileri resmediyorum. Bu  modern hayatın ve oradaki her şeyin resmi. İnsana ait tüm açmazları, çıkmaz sokakları resmediyorum. Özünde bu yaşamın resmi, işte tam bu yüzden yaşam kadar gerçek, yaşam kadar sarsıcı. Ben ressam olarak size bir “iddia da’’ bulunuyorum. Her iddia gibi bunun da ispatlanma yükümlülüğü var, zaten ben bunu ispatladığım anda siz beni sanatçı sıfatıyla anarsınız. Çünkü sanatçılık atfedilen bir değerdir. Eleştirmen bir dostum, benim resimsel yaklaşımım için şu kritiği yapar; “Cihanoğlu’nun resimleri anlık bir görüntüyü aktaran gözün değil, gözlemlemiş ve sorgulamış bir usun eseridir. Geniş bir görüşün, sosyolojik bir kitabın manzarasıdır resimleri. Toplumsal çatışmaları, çelişkileri, uzlaşmaları yansıtır fakat o, resmi konuya da kurban etmez.” 2012 yılından sonra eserlerime deformasyonlar dahil oldu. Bu deformasyonlar figürlerin sadece yüzlerinde. Bu deformasyonlar geçen zaman ile beraber içsel değişimimize ve artık eski biz olamayışımıza gönderme yapıyor, mental anlamda bir sürüklenme ve akış söz konusu.

Resimlerinizde etkilendiğiniz bir akım veya sanatçı var mı?

Günümüzde belirgin bir akımdan bahsetmek mümkün değil. Genel anlamda figüratif eserler diyebilirim ve üretirken meselelere çağdaş sanat perspektifinden bakıyorum. Etkilendiğim değil ama beğendiğim önemli sanatçılar var tabi.

İyi işler çıkarmak için sizce sadece yetenek mi gerekir yoksa çok iyi bir eğitim almak şart mıdır?

Aslında ben,  üretimlerime eser demeyi tercih ediyorum.  ‘’İş’’ daha çok,  güncel ve kavramsal sanatın tercih ettiği bir kavram ve çok daha geçici olana tüketilene gönderme yapıyor.  Ben eserlerimin kalıcı olmasını istiyorum. Aslında ortaya çıkan üretimin niteliği birçok faktöre bağlı. Sizin bahsettiniz  bunlardan sadece ikisi. Yetenek bir işte size hız kazandırır daha önce kavrarsınız, eğitim ise size vizyon kazandırır ve görmeyi öğretir ama bu ikisi bile  yeterli olmayabilir bazen.  Sanat tarihinde bunun örnekleri vardır. İyi bir eserin ne gibi şartlarda oluşacağı bana göre ölçülemez bir durumdur. Kanımca sanatta olmazsa olmaz olan; yaratma cesareti ve tutkudur.

Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeler var mı varsa bahseder misiniz?

Ekim ayının ortasında Gallery İlayda ile 16. Solo sergimi açacağım. Bunun heyecanı içindeyim zira sanat severlere bir sürprizim olacak sanat yolculuğumda bir ilkle karşılarında olacağım. Bu sergimde İlk defa tuval resmi dışında başka bir malzemeyle oluşturduğum eserlerimi sergileyeceğim. Bu eserlerde, figürlerimi yakılarak kömürleşmiş ahşabın üzerine resmettim ve bir anlamda heykel ile resim arasında bir şeyler çıktı ortaya.  İnsanların bu eserler karşısında heyecan duyacaklarını düşünüyorum, sonrasında da  kasım ayında açılacak olan Contemporary İstanbul çağdaş sanat fuarında  sergileyeceğim eserlerimi.tecrube-200-x150-cm-tuz-y-b-oil-on-canvas-2013

İstanbul’un en sevdiğiniz özelliği nedir? İstanbul’da yaşamanın sizin üzerinizde nasıl bir etkisi var?

İstanbul bir ressam için inanılmaz güzel bir şehir, burada her şeyin en iyisi ve en kötüsü var. En başta  buradaki insanların algıları açık, çünkü tüm dünyadan insanlar var ve İstanbul tam bir metropol. Ben bu şehri en çok yaya olarak keşfetmeyi seviyorum, o yüzden mümkün olan her yere girip çıkıyorum. Burası algılarınızı açan ve size bambaşka bir vizyon kazandıran, özel bir yer.