SAVAŞ ÇEKİÇ: BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN

Savaş Çekiç, başka bir dünyanın mümkün olduğunu düşünüyor. Farklı bir tarzı , daha doğrusu farklı bir dünyası var. O’nun dünyasına mercek tuttuğumuz röportajımızda, tasarımcıların ve tasarım dünyasının gerçekleri ile de yüzleşebilirsiniz…

Tasarımlarınızda geçmişten bu güne bakıldığında daha fazla kişisellik göze çarpıyor. Bunu bir sanatçının piyasadan bıkıp, içine dönüşü olarak yorumlayabilir miyiz?

İşlerimin tümüne bakıldığında Savaş Çekiç çözümü, aklı var diyebiliriz. Bu durum piyasadan bıktığım anlamına gelmez hatta problemin çözümündeki tutarlılığıma tekabül eder sanırım. İletişim tasarımının diyalektiği karşılaştığınız iletişim problemine yaratıcı, doğru ve başarılı yanıt üretme meselesidir. Karşılaştığım her iletişim problemine yaklaşımım işte bu ilke üzerinden bakarak çözüm üretmemdir. Ben mesleğimi hep sevdim ve her zamanda seveceğim.ah afis

Tasarımcı olarak mesleğinizin etik konusuna nasıl bakıyorsunuz, sizin kişisel olarak olmazsa olmazlarınız var mı? Tasarım üretiminde size en çok rahatsız eden şeyler nelerdir? Hangi koşullarda işi geri çevirirsiniz?

Her mesleğin etikle ilgili bir takım kuralları vardır. Hatta doktorlar ve avukatlar mezun olurken yemin ederler.  Ama normal yaşamda görürüz ki işin içine para girince çoğu zaman o yeminin bir önemi kalmaz. Maalesef günümüzde etik sadece iletişim tasarımının problemi değil. Toplumda çürüme varsa doğal olarak her meslekte etik problemi oluşur. Böyle bir dünyada temiz kalabilmek, onurlu bir yaşam sergilemek oldukça zordur. Fakat az da olsa böyle insanlara rastlarız. Onlar yaşama olan bağlılığımızı güçlendirdikleri gibi yaşamı anlamlı kılarlar.

Bu konuda aslında iki olgudan bahsetmek gerekir. İletişim tasarımcı olarak kişisel meslek adına aynı doktorların ve avukatların olduğu gibi bir takım kurallar içinde hareket etmek. (Müşteri-tasarımcı ilişkisi adına kurallar belirlemek). Bir diğeri de bu mesleğin toplumsal anlamdaki yerini önemseyip toplumları zarar görecek her türlü durumdan haberdar edecek tasarımlar üretmek.

Birinci şıktaki müşteri-tasarımcı ilişkisi konusunda şimdiye kadar kendimce belirlediğim kurallar içinde hareket ettim. Genelde hak ettiğim bedel üzerinden indirimler sağladım. Onları birçok konuda toplum adına uyardım. Toplumlara zarar verecek hiç bir proje içinde yer almamak için özel çaba sarf ettim. Daha iyi bir toplum, daha iyi bir dünya,  adaletli bir düzen için çaba gösterdim. Toplumsal projelerde bedelsiz tasarımlar ürettim.

Tasarım üretimi noktasında ise beni rahatsız eden en önemli olgu müşterinin kafasındaki tasarımı bulmak için çaba sarf etmek. Bu hiç bir zaman mümkün olan bir şey değildir. Bu tür takıntıları olan müşterilerle çalışma yapmayı genelde reddediyorum. Onlarla yaptığımız birif toplantılarında bu durumu hemen fark edip o projeden hemen çekiliyorum.

hirosima

Sizce Türkiye’deki tasarımcıların genel eğilimleri ne yönde?

Çok az tasarımcı kendilerini belli konularda uzmanlaşmış olarak tasarım hayatlarına devam edebiliyorlar. Genelde piyasanın girdabında her türden tasarım işini kabul edip çözümler üreterek hayatlarını kazanma yollarındalar. Tasarım çözümünde çok ilkeli ve ahlaki davrandıkları kanısında değilim.lazudi afis

Ülkemizdeki sosyal örgütler faaliyetlerinde grafik tasarımdan ne ölçüde faydalanıyorlar? Bu konuda tasarımın gücünün farkındalar mı?  Sizin bu konuda çalışmalarınız veya destek verdiğiniz faaliyetler oldu mu?

Onlara soracak olsanız şüphesiz tasarımın gücünden sonuna kadar faydalanıyoruz ve iletişim bizim her şeyimiz derler. Ama gerçek bunun tam tersi. Bu örgütlerin hiç birinin gerçekten profesyonel tasarımcılarla çalıştığını düşünmüyorum. Bu tür örgütlerde işin başında olan kişiler her şeyden anladıklarını ve en iyiyi onların bildiklerini zannediyorlar. Onlara tasarımı gücünü anlatmak onlarla iletişim projeleri gerçekleştirmek çok zor. Kötü müşteri grubuna girerler. Müşteri darken işin içinde herhangi bir parasal ilişkiden bahsetmiyorum. Hem bedava iş isterler hem de istediklerini yaptırmaya çalışırlar. Kafalarındaki şablonu kırmak imkansızdır. Her kafadan başka bir ses çıkar. Böyle işler bıktırıcıdır, yaptığınıza yapacağınıza pişman ettirirler. Herhalde bu ülkede bu tür projeler üretmiş nadir tasarımcılardan bir tanesiyim. Ama meslektaşlarımı uyarıyorum, bu yol çok dikenli sarp bir yoldur. Sanırım bıkmadan usanmadan onları bu konuda eğitmek profesyonel ilişkinin sonuçlarını göstermek zorundayız.no dergisi nizampaj-3Bir ara atölyeniz bünyesinde öğrencilerinizin de katkısıyla “No Tasarım” adında kar amacı gütmeyen bir sosyal tasarım seçkisi çıkartıyordunuz. Özellikle üniversitelerin tasarım bölümü öğrencileri başta olmak üzere hemen her kesimden farkındalık düzeyini arttırmak isteyen insanlar için hem içerdiği nadir görseller, hem de tüm dünyadan tasarımın önemli isimleriyle yapılan röportajlarla önemli bir yayındı. Ne yazık ki iki sayı sürdü. No Tasarım, neden bitti? Bu noktada yeni bir projeniz var mı?

Bu yayını sonlandırmamızın birçok nedeni var. Birincisi çok talep görmedi, ikincisi bu konuda içerik oluşturmada hayli zorlanmamız. Üçüncüsü bu tasarım üreten insanların dünyayı değiştirmek gibi bir dertlerinin olmadığını fark etmemiz. Dördüncüsü motivasyon eksikliği.saeed pos

Bu arada bir ‘haiku’ kitabı çıkartarak ülkemizde yazınsal anlamda da bir ilke sessiz sedasız imza atmışsınız. Bize, ‘Kıyı’ya, Göl’e, “Ada’ya” kitaplarınızın hikâyesini biraz anlatır mısınız? Yazmak sizin için ilk göz ağrısı mı, yoksa pek çoklarında olduğu gibi kendi kişisel gelişim süresinde keşfedilen yeni bir durak mı?

Bir ilke imza atmak çok iddialı bir laf, Türkiye’de azda olsa haiku kitapları yayınlandı. Şiir benim için damıtılmış bir metin, doğası minimal, az şeyle çok şey söyleme odaklı, imge yüklü; haiku ise daha da minimal ve anlatmak istediğini 17 heceyle sınırlandıran şiir disiplini. İletişim tasarımıyla nerdeyse birbirinin aynı gibi, yaptığım tasarımlara benzeyen çok fazla yanı var. Tasarımda görsel yalınlığı ararken, haiku  da, sözel yalınlığı arıyorsun. Benim için tasarlamakla haiku yazmak aynı gibi, tasarlamak nasıl heyecanlandırıyorsa haiku yazmakta aynı heyecanı veriyor. Tasarımları talep eden kişilere tasarlıyorum, haiku yu kendime yazıyorum.sergi afisi

Son sorumuzda iki şeyin cevabını sizin bakış açınızdan aramaya çalışıyoruz; Sizce başka bir dünya mümkün  mü? Eğer mümkün olduğunu düşünüyorsanız (ki düşündüğünüze eminiz) bu değişimde tasarım nerede duracak? Toplumun hafızası olarak nitelesek yanılmayacağımızı düşündüğüm tasarım sizce dünyamızın yolculuğunda geçmişten bugüne nerede duruyor?

Elbette ki başka bir dünya mümkün! İnsanoğlu evrende yeni bir dünya bulmaktan vazgeçip, tüm kaynaklarını kapitalizmden kurtulmak için harcayıp, dünyada elde edilen tüm kaynakları eşit dağıtıp, mülkiyet kavramını yok ederse bu dünyada da huzuru bulabiliriz. Bu bir ütopya olabilir, bunu konuşuyor olmak bile insanı heyecanlandırıyor. İnsanoğlunun insanoğluna ve doğaya yaptığı eziyet bitmeli artık. Yeni bir dünya yaratmak için tasarımın yeri büyük. Tasarımı kapitalizmin silahı olmaktan çıkartıp toplumların yararına kullandığımız zaman her şeyi hızlandırmak mümkün. Bu ütopyanın gerçekleşmesi adına önemli bir adım olacaktır.sistem 01