Berke Üsdiken “Salaş Bir Yaşam Seviyorum”

Ekranın yeni yüzlerinden Berke Üsdiken. Yolun başında ama ne istediğini bilen, istediğinin peşinde koşan, hayal kurabilen, tutkulu biri. Yolu çok çok açık olsun… Buyrun, keyifli söyleşimizle kendisini daha yakından tanıyın…

Berke Üsdiken kimdir, neler yapar kendinden biraz bahseder misin?

26 yaşında, İstanbul doğumlu, 3 çocuklu bir ailenin en küçük çocuğuyum. Hayalperest, eğlenmeyi seven, tutkuları olan, çocuk olabilmeyi, çocuk kalabilmeyi özümseyen ve bunu sürekli kendine hatırlatan biriyim. Çocukluk dönemlerim Heybeliada’da geçti ve sokaklarda özgürce vakit geçirebildiğim için şanslı bir çocukluk geçirdiğimi düşünüyorum. Oyunculuk ile ilgili ilk temasım ilkokulda oldu. Taklitler, skeçler vs. Ortaokulda tiyatro koluna yazılmam ve ilk sahne deneyimim…

Yine aynı dönemlerde Tofaş Spor Kulübü’nde basketbol oynadım. Açıkçası pek parlak bir öğrenci değildim ama ne istediğime karar verdiğimde; konservatuara hazırlanmaya başladım. Müjdat Gezen Sanat Merkezi Konservatuar sınavını kazanıp istediğim yola adımımı atmış oldum. Okuldan sonra özel bir tiyatroda yönetmen asistanlığı yaptım, sahne arkasında çalıştım. İşin mutfağında çalışmak güzel bir deneyim oldu. Ve sonrasında “Güvercin” dizisiyle ekranlara adım atmış oldum. Şimdi de “İyi Aile Babası’’ yani yeni adıyla “Babam Çok Değişti’’ dizisinde sevdiğim işi yapmaya devam ediyorum.

Oyuncu olma yolunda ilerleyebilmek, sektöre girebilmek adına bir dizide kostüm sorumlusu olarak çalışmış olduğunu öğrendim. Biraz anlatır mısın, oyuncu olabilmek için neler yaptın, neleri göze aldın, vazgeçtiklerin var mı?

Evet, “Leyla İle Mecnun” dizisinde kostüm asistanlığı yapmıştım. Liseden mezun olduktan ve konservatuar sınavlarına hazırlanmaya başlamadan önceki bir dönemdi. Benim şu an yaptığım işi yapmak istememde o dönem yaşadıklarım, gördüklerim, edindiğim tecrübeler, aldığım tavsiyeler önemli rol oynadı diyebilirim. Sonrasında zaten sınavlara hazırlanmaya başladım.

Oyuncu olabilmek bence sadece sahnede olmak ya da kamera karşısında olmaktan ibaret değil. Sahne arkası, kamera arkası, kostümü, sanatı, dekoru, her şeyiyle ait olmak demek. Sınavlara hazırlandığım dönemde de bir asistanlık tecrübem oldu. Sahne arkasında olmak, bende sahnede olma isteğini daha fazla körükledi. Ve daha çok çalıştım. Vazgeçtiklerim yok. Çünkü yaptığım işi gerçekten seviyorum ve bazı şeylerden vazgeçmem gerekseydi de sanırım vazgeçerdim.

Klasik otomobile düşkünlüğün varmış sanırım…  Nereden geliyor bu hobin? Bir klasik otomobil galerisinin sahibi tanıdığım, “karısından gizli klasik otomobil alıp, haftasonları gizlice kullanmaya gelen müşterilerim var” demişti. Değişik bir tutku olsa gerek…

Klasik Amerikan arabası düşkünlüğüm var dersek daha doğru olur. Sahip olduğum bir klasik arabam da var, onun canı yanarsa benim canım yanar diyebilirim J Çocukluğumdan gelen bir hobi, hatta hobinin de ötesinde benim için bir tutku. Kendimi bildim bileli hayranlık duyarım Amerikan arabalarına… Çocukken, sokakta gördüğüm zaman ağzım açık, parmakla gösterir mutlu olurmuşum. J Sanırım babamdan geliyor.

Çocukken babamın klasik Amerikan arabası vardı ve çok iyi hatırlıyorum, normal arabalardan çok farklı gelirdi. Kelimelerle ifade edebileceğim hisler değil, benim için yeri çok başka gerçekten. İçindeyken müzik açmak istemediğim, motorun sesinin beni mutlu ettiği, yolda gördüğüm zaman durup baktığımda mutlu oldugum bir tutku. Galeri sahibi tanıdığınızın dediğini çok iyi anlayabiliyorum yani J

Daha önce “Güvercin” dizisinde, dram ağırlıklı bir işte yer aldın. Şimdi ise “İyi Aile Babası” isimli komedi dizisinde yer alıyorsun. Hangisi ilgini daha çok çekiyor? Dram mı, komedi mi?

Benim için bir seçim yapmak zor. İkisini de oynamaktan keyif alıyorum. İkisinin de zor yanları var tabii fakat sanırım komedi oynamak daha zor. Ama benim için dram işinden sonraki işimin komedi olmasının bir şans olduğunu düşünüyorum. İkisini de deneyimlemek keyifli.

Son dönemde edilgen olarak yaşamakta olduğumuz süreç, dijital platformları çok çok ön plana çıkardı. Dijital platformdaki işlerle ilgili ne düşünüyorsun? Tabii 1996 doğumlu biri olarak, dijital dünyaya doğmuş sayılırsın. Dijital dünya ile aran nasıl? Ne dersin, konuşulduğu gibi yeni dünya düzeni bizi mi bekliyor, insanoğlu biraz daha direnir mi? 

Aktif olarak dijital platformdaki işleri takip ediyorum ve çok başarılı işler olduğunu düşünüyorum. Aslında yazan bilgilerin aksine 1996 değil 1994 dogumluyum, onu da burada düzeltmiş olayım ama evet, yine de dijital dünyaya doğmuş olmasam da dijital dünyanın çokça içindeyim. Bence daha çok başındayız bu dijital dünyanın, hala keşfedilmeye, bu süreçte güzel işler çıkmaya devam ediyor. Bu süreci, bu kadar içeriden takip etmekten mutluyum. Açıkçası iş iyiyse, nerede olursa olsun kendini gösterip, fark yaratıp, zaten bir şekilde amacına ulaşıcaktır diye düşünüyorum. Dünya değişiyor, gelişiyor, insanoğlu da ayak uyduruyor aslında istese de istemese de. Ama sanırım biraz daha zamanı var.

Pandemi döneminde en çok ne yapmayı özledin? Şu virus bir çıksın hayatımızdan, yapacağım dediğin ilk 3 şey….

O kadar çok şeyi özledim ki… Ve işin komik yanı aslında özlediklerim çok sıradan şeyler. Mesela maskesiz dolaşabilmek, rahat nefes alabilmek. Pek kalabalık insanı olmasam da kalabalığa karışabilmeyi, tiyatroya gidebilmeyi özledim. Şu virus bir çıksın hayatımızdan, yapacağım ilk 3 şey; Maskesiz bağıra bağıra koşmak, tiyatroya gitmek, seyahat etmek.

Peki ya İstanbul? Senin İstanbul’un nasıl bir yer? Sabah çıktın evden, akşam feneri nerede söndürürsün? Senden kısa, keyif çattığın bir İstanbul rotası çizmeni isteyeyim…

İstanbuuul!!! İstanbul’u çok seviyorum. Ama benim İstanbul’um kesinlikle Anadolu Yakası. Hatta Anadolu Yakası’nda, kendimi evimde hissediyorum diyebilirim. Anadolu Yakası’nın kalabalığı bana daha samimi geliyor. Aslında evcimen biriyimdir, fener genelde evde söner ama Moda’da vakit geçirmekten çok keyif alırım. Moda’da başlayan gün, eğer bir yaz günüyse mutlaka Caddebostan sahilde sonlanır. Salaş bir yaşam seviyorum sanırım ben J

Son olarak; buradan geleceğe not düşelim. 10 sene içinde kendimi, şurada, şunu yaparken hayal ediyorum… Biraz gelecek planlarından, hayallerinden bahseder misin?

Bu soru benim için zor bir soru aslında. Çünkü çok fazla düşünürüm, hayal kurarım, hayalperest biriyimdir. Ve hayallerin de döneme, bulunduğun duruma, konumuna, yaşına göre değişkenlik gösterdiğini düşünürüm. Oyunculuk alanında kendime koyduğum belli hedefler var. Her sene bulunduğum konumdan daha iyi bir yerde olmak, üstüne koya koya ilerlemek bunlardan biri. Adından söz ettirebilen, oyunculuğuyla ön plana çıkmayı başarabilmiş biri olmayı hayal ediyorum.  Ve tabii ki en önemlisi hayal kurmaktan asla vazgeçmeyen bir Berke J