Fevzi Karakoç – Yapılmış Bir Şeyi Tekrar Yapmak Sanat Değildir

Okurlarımızın sizi daha iyi tanıyabilmesi için bize kendinizden bahsedebilir misiniz lütfen?
1947 yılında Çankırı’da doğdum. 1968-72 yılları arasında İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda okudum. 1974 yılında aynı kuruma asistan olan sanatçı, 1979 yılında Salzburg Yaz Akademisi’nde çalıştığım litografileri ile Salzburg Şehir Ödülü’nü aldım. 1983 yılında Özgün Baskı resim dalında Sanatta Yeterlilik aldım. 1986 yılında Doçent, 1993 yılında Profesör oldum ve 2002 Ocak ayına kadar Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde çalıştım. 2002 Şubat ayından itibaren Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyeliğine devam etmekteyim.

Her insanın mutlaka bir başlangıcı vardır. Sizin resme olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı peki?
Resimle olan ilişkim ilkokul öncesinde başladı. Resim diye bir kavram bilmiyordum ve çamurla küçük hayvan heykelleri yapıyordum. Çevremde de gördüğüm genelde hayvanlar oluyordu ve hayvanları daha çok seviyordum. İlkokula 10 yaşımda başlayınca resim malzemesi olarak genelde kuru boyalar kullanılıyordu. Onlarla kâğıt üzerine çiziyordum. Yaşamımda dönüm noktası Hasanoğlan Öğretmen Okulu’na başlayınca oldu. Burada resim atölyeleri, resim malzemeleri, boyalar, fırçalar ve tuvaller ücretsiz olarak kullanılıyordu. Ben de kulüp çalışması olarak resmi seçmiştim.

Ne tür resimler yapıyorsunuz? Felsefi olarak temanız nedir?
Bu ülkenin geçmişten günümüze kadarki yaşamışlıklarını, kültür kalıntılarının üzerimde oluşturduğu etkiyi resimlerimle dışa vuruyorum. Benliğimizi oluşturan Anadolu ve Asya kültürüdür. Müziği, folkloru, giyimi kuşamı, tarihsel kalıntılardan etkileniyorum. Daha doğrusu hissettiğim duygularımın benliğimi oluşturduğuna inanıyorum.

Sanatı ve sanatçıyı nasıl tanımlarsınız?
Sanat ve sanatçı iç içe bir kavram. Hocam Prof. Mustafa Aslı Erin sanat için söylediği güzel bir sözü var:
“Sanat var olmayanı yapmaktır.“ Bu söz çok güzel açıklıyor. Sanatçılar da kendini rahat anlatabildiği, özgün çalışmalar yapan yaratıcı bireylerdir.
Siz tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz ve çalışmalarınızla vermek istediğiniz mesaj nedir?
Aslında ben resmimde konu veya hikaye kesinlikle anlatmıyorum. Benim anlatmaya çalıştığım; resimsel arayışlar, benim için at bir sembol. Onun görevi resme bakarken bir ‘tanıdık’ görevi yüklenmek.

Fevzi Karakoç dediğimiz zaman aklımıza ilk gelen “At” sizinle özdeşleşmiş diyebilir miyiz?
At kullanmamın nedeni; ortak bir simge olması ve insanlık tarihinde atların çok önemli bir rol oynaması nedeniyle onu insandan ayırmak çok zor. Medeniyetlerin oluşumunda önemli bir rolü var. Birde benim için, çocukluktan kalma bir özlemdir.

Yaptığınız eserlerin başarılı olabilmesi için sizce olmazsa olmaz koşul nedir? Olmazsa olmazı insanların kalplerine mi hitap etmeli.
Benim yaptığım ve resimlerimde bahsettiğim bu toprakların görsel kalıtımlarının bende uyandırdığı duyguları resim yoluyla dışa vurmaktır.

Aynı zamanda araştırmalarımın sonucunda öğrencileriniz tarafından çok sevilen bir eğitimciniz bu kadar sevilmenizin sebebini ne olarak görüyorsunuz?
Sevilen bir hoca olduğumu biliyorum. Bunun nedeni öğrencileri benimde sevmem ve bunu onlara da yansıtmamdan gelmektedir. Fazla disiplin sevmem ve öğrenciler ne kadar özgür olurlarsa kendilerini dışa vurmalarıda o kadar samimi oluyor. Öğrencilerime bir şeyler öğretmeyi Cumhuriyetin bize verdiklerini onlara hizmet ederek ödediğime inanıyorum.

Resim sanatı öğrenilecek bir şey midir? Yoksa yetenek mi daha ön planda?
Resim öğretilir mi? Ben buna pek inanmıyorum. Öğretilen şeyler hep birileri tarafından daha önce yapılanlardır. Yapılmış bir şeyi tekrar yapmak sanat değildir. Öğrenende buradan zor çıkış yapar.

Emek vererek yaptığınız, kendinize has at eserlerinizi bizzat inceleme fırsatım oldu. Farklılık sizin için ne ifade ediyor? Başarınızın sırrı nedir?
Resimlerimde gördüğünüz gibi, resim öncesinde eskiz çalışması yapmam, renkleri belirlemem. Planladığım çalışmalarım beni tatmin etmiyor. Çünkü resmi, önce eskizde gördükten sonra benim için bir sürprizi kalmıyor. Beni mutlu eden; doğaçlama çalışırken yakalayacağım sürprizledir. Resim o zaman, yorulmamış oluyor. Ben öncelikle resmi kendim için yapıyorum. Önce benim ondan zevk almam gerek. Satılması ise ikinci planda. Resim yapmak için çok şeyden vazgeçtim ve sıkıntılar çektim. Resim yapmak beni mutlu ediyor.

Bu yolun başında olan emekçi dostlara vermek istediğiniz tavsiyeler var mı?
Yeni sanatçılara tavsiyem özgün bir anlatım dili oluşturmaları ve kesinlikle yerli veya yabancı başka sanatçıları taklit veya alıntı yapmamalarıdır.