Fotoğraf Yaşamdır Ve Yaşamı Anlatır

Arel Kalender 1960 yılında Ankara’da doğdu. Fotoğrafı, karanlık odayı Lise sıralarında öğreniyor. O günün koşullarında, ülkede Akademik fotoğraf eğitimi verilmediği için bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümüne giriyor. 40 yıldır ısrarla fotoğraf çekiyor ve Fotoğraf Eğitmenliği yapıyor. Fırsat yarattığı her anda, sırtında çantası, elinde kamerası ve yanında öğrencileri, İstanbul sokaklarında fotoğrafın peşinde.ritm2Bize biraz kendinizden bahsedir misiniz?

Lise öğrencisi olduğum delikanlılık yıllarımda büyük bir tutku ile Ressam olmaya karar verdim ve hazırlandım. Bugünkü Mimar Sinan Sinan Üniversitesinin Resim bölümüne girdim, ancak özel ve ülke koşullarından dolayı okulumu bitiremedim. Şimdi pek resim yapmasam da fotoğrafla çok içiçe bir yaşamım var. Sanırım son 10 yıldır da çok büyük bir keyifle Fotoğraf Eğitmenliği yapıyorum.

Sizin fotoğrafçılık hikâyeniz nasıl başladı? Arel Kalender ismini heryerde duyuran fotoğrafınız hangisiydi?

Adımı her yerde duyuran bir fotoğrafım yok. Ancak fotoğraf dünyasında ters ışık / silüet fotoğraflarımdan dolayı sanırım ters ışıkçı olarak biliniyorum.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Fotoğraf çekimlerinizi yaparken özellikle şu saatlerde çekmeliyim prensibiniz var mı?

Prensip olarak fotoğrafın saati yoktur. Fotoğraf yaşamdır ve yaşamı anlatır. Dolayısı ile de günün her saatinde, kimi zaman ciddi ışık sıkıntıları yaşansa da fotoğraf her koşulda vardır. Ancak hep söylenir ki; fotoğrafçının temel meselelerinden birisi, iki boyutlu bir yüzey sanatı olan fotoğrafta derinlik, hacim duygusunu verebilmektir. Üçüncü boyut duygusunu verebilmek içinde en önemli enstrüman şüphesiz ışıktır ve fotoğrafçı iyi, etkili ışık koşullarında çalışmak ister. Bu da genel olarak gündoğumu ve akşam üzeri saatleridir. Benim için fotoğrafın sihirli saatleri kesinlikle gündoğumu, yani güneşin pek yükselmediği sabah saatleridir.

Yaptığınız işle ilgili her zaman sadık kaldığınız bir felsefe ya da prensibiniz var mı?

Böyle bir tanımlama duymadım ve sanırım ben uydurdum ama ben kendimi Şehir Fotoğrafçısı biçiminde tanımlıyorum. Sanki tam sokak fotoğrafçılığı değil gibi geliyor bana yaptığım iş. Bu koca kente, İstanbul’a aşığım ve O’nu anlatmakla geçsin ömrüm istiyorum. Koca kent, bu kentte yaşayan insanları ile birlikte var ve ben kentin insanı ile de çok ilgiliyim. Kente ve kentin insanlarına dokunmadan, onlara müdahil olmadan, sessizce anlatmak istiyorum gördüklerimi.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Biraz da teknik tarafı konuşalım. Fotoğraf çekerken en çok neye dikkat ediyorsunuz? Düşündüğünüz kareleri yakalamak için neler yapıyorsunuz?

Teknik meselelere girmeden, çalışma biçimimden söz edeyim dilerseniz. Her yerde fotoğraf çekiyorum şüphesiz. Ancak kimi bölgelerde özellikle yoğunlaşıyorum. Bunu iki nedenle yapıyorum. Biri o bölgeleri çok seviyorum, ikincisi ise bir bölgede çok önemli zaman geçirdiğinizde, o bölgenin ışığını, insan trafiğini, kısacası fotoğrafik durumunu içselleştirip, oranın bir parçası oluyor ve çok daha iyi anlatabiliyorsunuz. Bu sayede ben çoğu zaman bir Ressam gibi çekeceğim fotoğrafı hayal edip, önce aklımda ve gönlümde çekiyorum. Kesinlikle ortaya bu biçimde çıkan fotoğraflarımı çok daha fazla seviyorum.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Hiçbir maddi karşılık beklemeden gönüllü fotoğraf eğitmenlik yapıyorsunuz ve sponsorlarınızı kendiniz buluyorsunuz. Günümüz şartları herşeyi zorlaştırırken ve herşey pahalılaşmışken ticarete dökmek yerine siz neden bu yolu seçtiniz?

Henüz sponsorluk konusunda dilediğimiz noktalarda olmadığımızı söyleyeyim öncelikle. Çok uzun zamandır fotoğraf çekiyor ve paylaşıyorum. Bu çok büyük bir keyif. İnsanlara fotoğraf üzerinden dokunmak yani. Öte yandan fotoğraf herkesin girip, çalışabileceği bir alan ve korkunç sayıda insan fotoğrafın peşinde koşuyor. Herkes çekebilir fotoğraf ve çekiyor da. Ancak ülkemizde genel problemlerden olan eğitim burada da önümüze çıkıyor. Kendilerini fotoğraf üzerinden ifade etmek isteyen fotoğraf gönüllüleri genellikle iyi kötü bir fotoğraf eğitimi almadıklarından/alamadıklarından dolayı kendilerini yetersiz hissederek sıkıntıya düşüyorlar, yada fotoğraftan uzaklaşıyorlar. İşte ben burada devreye girmeye çalışıyorum. Bu alan bir biçimde girmiş insanların savrulmalarını önlemeye çalışıyorum elimden geldiğince. Yani bir biçimde Portekizce bir şeyler anlatmaya çalışan insanlara Portekizce öğretmeye çalışıyorum.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Dünyanın her yerinden insanlar gören bir çift göz nelerin ortak olduğunu farkediyor?

Fotoğraf evrensel bir dil, biliyoruz. Anlatılanlar ve anlatım dili farklı olsa da hepimiz fotoğraf üzerinden meramımızı anlatıyor ve yeryüzündeki tüm fotoğrafçılar çok iyi anlaşıyoruz.

Dijital fotoğrafçılığın gelişmesiyle beraber fotoğraf çekmek kolay bir hale geldi. İnstagram kullanımının yaygınlaşmasıyla da birçok yeni sanatçımız oldu. Siz bu gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?

Digital öncesi 36’lık makaralarla nasıl zor şartlarla çalıştığımızı hatırlayınca, digitalcilerin ne kadar şanslı olduklarını düşünüyorum. Şimdi her şeye ulaşmak çok daha kolay. Hem teknolojiye hem bilgiye giden yollar çok açık. Hiç kıskanmıyorum, herkesin fotoğraf çekmesinden. Yalnızca çok daha iyi fotoğraflar çekebileceklerine inandığım insanların bunu yapabilmelerini diliyor ve bu anlamda çalışıyorum, bir fotoğraf eğitmeni olarak. İnstagram gibi kanallar ise müthiş. Hergün yoğun bir fotoğraf trafiği, rekabet, engin bir fotoğraf okyanusu. Bu koca denizde, farklı olanlar, gayret edenler, fotoğrafça anlatmayı öğrenip, başarabilenler başarılı ve mutlu oluyorlar.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Doğa fotoğraflarını çekmek hassas da bir konu. Mesela çok özel bir görüntü yakalayacaksınız, ama öte yandan hiçbir canlıya zarar vermemek kaygısı var. O hassas denge nasıl kuruluyor?

Doğa fotoğrafı çok ilgi alanım olmasa da çekyorum doğa fotoğrafları da. Ama pek bir farkı yok doğa yada sokak fotoğrafçısı arasında. Konuyu, konuya asla müdahale etmeden, evirip çevirip, zarar vermeden anlatmalı fotoğrafçı. Yani asla orada yok gibi, hiç orada olmamış gibi. Ama elbette kendi dili, yorumu, dünya görüşü, gönlü ile belgelemeli, yorumlamalı.

Yaptığı şeyi tutkuyla yapan herkesin ilham aldığı şeyler ve kişiler vardır. Bize sizdeki fotoğraf tutkusunu başlatan, motivasyonunuz düştüğünde yeniden alevlendiren kişilerden, olaylardan, fotoğraflardan bahseder misiniz?

Pek çok beğendiğim etkilendiğim fotoğrafçı, ressam var kuşkusuz. Hepsinden bir şeyler öğrenip etkileniyorum. İçimdeki fotoğraf tutkusunu temeli daha iyi anlatma isteğim. Sürekli olarak “olmadı, yetersiz, daha iyi, daha etkili anlatmalıyım” diyorum. Ana motivasyon kaynağı bu ve yanısıra insanlara dokunabildiğimi görmek de beni çok mutlu ve motive edici. Eğitmenlikteki motivasyonumda fotoğraf gönüllülerinin kendilerini ifade edebilmelerine yardımcı olmak, onlardaki “başardım” duygusunu gözlerinde görmek.zz-kopya

Son zamanlarda nerelerdesiniz, neler yapıyorsunuz yeni projeleriniz var mı?

Son dönemde yeterince fotoğraf çekemiyorum. İki grup halinde fotoğraf gönüllüsü ile, çok ciddi bir tempoda hem teorik hem uygulama anlamında, kapsamlı bir eğitim proğramı uyguluyoruz ve çok iyi sonuçlar aldığımızı hepimiz görüyoruz. Eğitim programlarımıza katılan arkadaşlarımız asla bir bedel, karşılık ödemiyorlar. Eğitim çalışmalarımız yaptığımız, kapalı mekan ihtiyacımız çözdük ama, daha kapsamlı ve verimli çalışabilmek için hala desteğe ihtiyacımız var. Umarım her şey yolunda gider ve milyonlarca insanın fotoğrafın peşinden koştuğu günümüzde çok daha fazla arkadaşımıza kendilerini ifade edebilme uğraşlarında yardımcı oluruz diye umuyorum.