Fotoğraf, Zamanı Durduran Bir Sihir Gibi – Erdal Mahir Cüran

erdal mahir cüran

Benim fotoğraf anlayışım fotoğrafın ne anlattığı değil ne hissettirdiğidir. O yüzden anlamaktan çok bakan kişide tetiklediği hisler önemlidir. – Erdal Mahir Cüran

Öncelikle sizi biraz yakından tanıyabilir miyiz? Bize kendinizden bahseder misiniz?

1983 yılında İstanbul’da doğdum, ilk makinemi İstanbul Tıp Fakültesi’ne girdiğim 2000 yılında aldım elime, o gün bugündür en iyi fotoğrafımı çekmeye çalışıyorum.

Sizi fotoğraf sanatına ilerlemeye yönelten etkenler nelerdi?

Kendimi bildim bileli fotoğraf, zamanı durduran bir sihir gibi gelmiştir, sürekli merak eden, keşfetmeye aç zihnime daha uygun bir sanat olamazdı, onu bulduğum için şanslıyım.

Fotoğrafın genel bir tanımını, niçin önemli olduğunu ve fotoğraftan ne anlamamız gerektiğini kısaca anlatır mısınız?

Fotoğraf içerdiği kimyasalların ya da dijital verilerin ötesinde çekenin gördüğü hissettiği tek bir andır, fotoğrafçının bu eşsiz anını paylaştığımız için önemlidir,  benim fotoğraf anlayışım fotoğrafın ne anlattığı değil ne hissettirdiğidir. O yüzden anlamaktan çok bakan kişide tetiklediği hisler önemlidir.

Fotoğraftan anlamayan birinin fotoğraf inceleyerek görsel bakışını geliştirme imkanı var mı?

Ne kadar çok fotoğraf görürsek, üzerine gerçek anlamda düşünürsek, neyi sevdiğimizi çözmeye çalışırsak,  her fotoğrafta beynimiz yeni bağlantılar kurar, bu da zamanla beğenimizi, görüşümüzü geliştirir. O yüzden sergi gezmeyi, çok fotoğraf görmeyi önemli buluyorum.

Türkiye’deki fotoğraf paylaşım eğilimi nasıl? İnsanlar neler paylaşıyor, neler seviliyor? Dünyadaki paylaşımlarla ülkemiz arasındaki farklar neler?

Anlık paylaşımları fotoğraf sanatının dışında tutarsak, estetik kaygıları olan, bir duyguyu aktarmaya çalışan yani üzerine düşünülen fotoğraf çekenler ülkemizde de dünyada olduğu gibi yaygın.

İnsanın doğayla beraber şekillendiği kırsal bölgelerden kareler yakalarken, kompozisyonlarınızda renk, doku ve hikaye olarak neler arıyorsunuz?

Estetik kaygıları yüksek bir fotoğrafçıyım, karelerimde özgünlüğe önem vermekle birlikte, doğanın da dokusunu ve renklerini en iyi şekilde aktarmayı, bakan kişide yaratacağı hisler açısından önemsiyorum.

Arkasındaki hikaye ile sizi çok etkileyen fotoğraflarınız vardır mutlaka. İlk aklınıza gelenler hangileri?

Uğruna en çok zorluk çektiğim fotoğraflarım, benim için her zaman en özelleri olmuştur. İzlanda’da çıkacağına dair hiç umudumuz yokken bir anda beliren, saatlerce soğukta bekleyerek yakalamaya çalıştığım kuzey ışıkları ilk aklıma gelen, arkadaşlarımla çıktığım gezilerimin çoğu kendi içinde özel hikayeler barındırıyor, her fotoğrafın arkasında o yaşanılanların bütünü var diyebilirim.

İşlerinizde renklerin çok özel bir yeri var. Ekipman bunda ne kadar pay sahibi? Vazgeçemediğiniz parçalar neler?

Fotoğrafa başladığım 2000 yılından beri Canon kullanıyorum, özellikle fotoğraf karesine renkleri ve dokuyu doğal aktarmasıyla benim için vazgeçilmez bunca zamandır, o yüzden evet ekipmanın önemi büyük. Lens seçiminde de prime lens dediğimiz sabit objektifleri kullanmaya özen gösteriyorum.

Dijital fotoğrafçılığın gelişmesiyle beraber fotoğraf çekmek ‘kolay’ bir hale geldi. Instagram kullanımının yaygınlaşmasıyla da birçok yeni ‘sanatçımız’ oldu. Siz bu gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?

Başlarda bunu daha çok fotoğraf görmek için bir fırsat olarak nitelendirsem de, son zamanlarda küçük bir ekrana sıkışan birbirine çok benzeyen karelerin fotoğrafın büyüsünü bozduğunu düşünüyorum.

Geçmişte gerçekleştirdiğiniz veya ileride gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeleri bizlerle paylaşabilir misiniz?

Benim için çektiğim fotoğrafların baskılarını görmek çok kıymetli, bu karelerin canlandığını hissediyorum dokunabilir hale geldiğinde, o yüzden sergilerin ya da bir yere basıldığında değeri büyük benim için. Daha önce Venedik Karnavalı ve ufak ölçekte bir Nordik Fotoğrafları sergisi yapmıştım, hayalim yeni güncellemelerle birlikte bu Nordik fotoğraflarını sergileyebilmek, insanların beğenisine sunmak. Bunun yanında yeni yerler görme, oralarda fotoğraf çekme isteğimin ucu bucağı yok.