FOTOĞRAFTA TUTKU ve TAKINTI ÖNEMLİ “MURAT GERMAN”

Kent Plancılığı ve Mimarlık eğitimi aldıktan sonra her ikisini de icra etmemeyi seçerek akademisyen ve profesyonel fotoğrafçı olarak hayatına devam etmeyi tercih etmiş bir isim Murat Germen. Kendisini, fotoğrafa bakış açısını, hayata geçirdiklerini, planlarını ve"iyi" fotoğrafın ne olduğunu konuştuğumuz keyifli röportajımız sizlerle…                   

Öncelikle bize kendinizden biraz bahseder misiniz?

İTÜ’de kent plancılığı ve MIT’de mimarlık eğitimi aldım. Her iki mesleği de artık icra etmiyorum. Akademisyen, sanatçı ve profesyonel fotoğrafçı olarak hayatıma devam ediyorum. Yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda sergi, konferans, sanat fuarına katıldım. Beni temsil eden galerilerim aracılığı ile, yurtiçi ve yurtdışında 300 edisyonun üzerinde eserim bireysel ve kurumsal koleksiyonlara girdi. Türkiye’de şu an Art ON İstanbul adlı galeri tarafından temsil ediliyorum.

Stitched Panorama
Stitched Panorama

İlk serginizi ne zaman açtınız?

İlk önemli sergi katılımımMilli Reasürans Galerisi’nde 1996 yılında açılan “İnançların Kesiştiği Yer: İstanbul” adı karma sergidir. İlginçtir ki, 25 Mart 2015’de açacağım “%5” başlıklı, HES’ler ve su hakları konularına odaklanankişisel sergim de gene Milli Reasürans Galerisi’nde açılacak.

Bir mimar ve kent planlamacı olmanızın fotoğrafa bakışınızda ve yaratıcı sürecinizde nasıl bir etkisi oldu?

Mekânı iyi okuyabilmek, uzamın kendine has görsel betimlemelerini yapabilmek gibi konularda bu iki mesleğin çok faydası oldu. Ayrıca, mimarlık sayesinde detaya girebilmeyi, bireysel konulara odaklanabilmeyi; kent plancılığı sayesinde de büyük resme bakabilmeyi, kolektif ölçekte düşünebilmeyi öğrendim.08_img_8453_sol-sayfa-orta

İki serginizde ‘Muta-morfoz’ ve ‘Facsimile’ imajın manipülasyonu üzerine odaklanıyor. Bize biraz sergilerinizden bahseder misiniz?

Manipülasyon kelimesinden pek hoşlanmıyorum, onun yerine “başkalaştırma” ya da “kurgu” demeyi tercih ederim. Derdimi anlatabilmek üzere kurgu yapmaktan hoşlanıyorum. ‘Muta-morfoz’ ve ‘Facsimile’ serileri kurgusal çalışmalardır. Şayet odaklandığım, çalıştığım konu yeteri kadar kendinden menkul bir kurgusallık içeriyorsa, yani “gerçek kurgudan tuhaftır” sendromunu yerine getiriyorsa; belgesel fotoğraf dili kullanmayı tercih ediyorum. Örneğin, yukarıda sözünü ettiğim “%5” adlı seri tümüyle belgesel nitelikte bir çalışmadır.

Şehir mimarisinde gözünüze çarpan belirli bir stil var mı?

Her şehrin, kültürün, halkın, ülkenin kendine has bazı mimarlık alışkanlıkları, gelenekleri, inşa biçimleri, barınma usulleri vardır. Kentin kimliğini de bu haller, tavırlar, tercihler belirler. Ne yazık ki dünyanın bir çok kentinde “Amerikan” tarzı diyebileceğimiz gökdelenler boy göstermeye başladı, bu eğilim kentleri kişiliksizleştiriyor ve şehirler birbirine benzemeye başlıyor.

Monografik kitabınız çıkmıştı biraz bize kitabınızda bahseder misiniz?

Giriş yazısını Murathan Mungan’ın yazdığı “Yeni Türkiye” adlı monografik kitap, benim 2003 – 2013 yılları arasında yaptığım çalışmalardan oluşan, Türkiye’nin son yıllardaki kültürel değişimi ve yozlaşmasına odaklanan bir çalışmadır. 8 adet farklı serinin dizilendirildiği kitapta hem kurgusal hem de belgesel çalışmalar bulmak olasıdır.muta-morphosis_dubai_once-upon-a-time-in-dubai

Mevcut teknolojiyi eskitmeden bir yenisi artık çok daha hızlı çıkıyor. Bu gelişmeler sizce nereye kadar gidecek. Önümüzdeki yıllarda kamera ve objektifler de nasıl değişiklikler bekliyorsunuz?

Boyutlar küçülecek, ağırlıklar azalacak, megapiksel değerleri yükselecek, zoom yelpazesi alışageldikten çok daha geniş olan modeller ortaya çıkacak, giyilebilir bilgisayarlardaki gelişmelere paralel olarak vücuda protez olarak eklemlenecek kameralar çıkacak (ki Google Glass bunun bir başlangıcı idi), “drone” olarak adlandırılan uzaktan kontrollü hava cihazları ile görüntüleme ve mahremiyet ihlalleri iyice çoğalacak diye düşünüyorum…

Birçok fotoğraf sanatçısı hiçbir hikaye anlatamazken, bir karede birden çok hikaye anlatabilen fotoğraf sanatçısısınız bununla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyim?

Bu sanıyorum bir öykü anlatmaya niyeti olarak yola çıkmakla ve ona göre seriler, sergiler üretmeye meyilli olmakla ilgili bir şey. Fotoğrafı sadecekamera, megapiksel, görüntü, kompozisyon, ışık gibi bileşenler üzerinden teknik bir eylem, süreç olarak algılar ve icra ederseniz, hikaye anlatma potansiyeli olan çalışmalar yapmakta zorlanabilirsiniz.

Beğendiğiniz ya da tarzını sevdiğiniz amatör ya da profesyonel fotoğrafçılar var mı? Varsa bizimle paylaşmak ister misiniz?

André Kertész, Eadweard Muybridge, August Sander, William Eggleston, Josef Koudelka, Bernd-Hilla Becher, Stephen Shore, David Hockney, Jeff Wall, Hiroshi Sugimoto, Andreas Gursky, Thomas Ruff, Edward Burtynsky mesela…

Çevremizde ekipmana boğulmuş çok sayıda insan var. En iyi fotoğraf makinesinin veya objektifin en güzel fotoğrafı çekeceğini düşünüyorlar. Tecrübelerinize dayanarak özellikle fotoğraf çekmeye yeni başlayan bu röportajı takip eden okuyucuları için ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?

Teknik konulara değil içeriğe, temaya, konsepte, proje bazlı icraata odaklanmalarını öneririm. İyi proje çıkarmak için iyi bir makinenin şüphesiz ki faydaları vardır; ama “iyi” fotoğraf için iyi makine+lens gerekmiyor. Bunun ötesinde, yaratıcılıkla ilgili her konuda olduğu gibi tutkulu, takıntılı olmayı öneririm; meselesi olmayan insanların söyleyecek de pek bir şeyleri olmuyor…kolektif-mahrem_yeni-kolaj_beyaz

Fotoğraflarınızı sosyal medyada paylaşıyor musunuz? Ya da sosyal ağlarda aktif misiniz? Kendi internet siteniz var mı?

Evet paylaşıyorum, hem de yoğun bir biçimde. Sanat çevresindeki erk odaklarına çok yakın durmadığım için sosyal medya paylaşımının bana özgürlük ve bağımsızlık getirdiğini düşünüyorum; çünkü kimseden icazet almadan uygun gördüğünüz içeriği paylaşabilmeniz mümkün oluyor. Instagram, Twitter ve Facebook, Flickr hesaplarım var;ayrıca Facebook sanatçı sayfam, internet sitemden güncel içerikleri izlemek olası.