Gülşah Cantaş – Bir Tasarımcı Vizyonunu Her Daim Yenilemekle Yükümlüdür

HyperFocal: 0

Bilkent Üniversitesi’nde İç Mimarlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra, yüksek lisansını ise New Yorkta tamamlıyor. On yılı aşkın bir süredir edindiği tecrübe ile yönettiği Kontra bünyesinde farklı tipolojilerde birçok projeye farklı bir bakış açısı ve tasarım anlayışı getirerek yeni bir boyut kazandırmaya çalışıyor. Keyifli röportajımızın devamı ilerleyen sayfamızda.

Kontra’nın kuruluş sürecinden bahseder misiniz?
Kontra 2009 yılında kuruldu. Kuruluş sürecinde isminin de bir hikâyesi ve anlamı var. Kontra, mekândaki dengeyi kurgulamak için zıtlıkların birbirini tamamlaması gerektiğini savunan tasarım manifestomuz ve muhalif tarafımız. Tasarım dünyasında karşımıza çıkan birbirinin aynı iç mekan düzenlemelerine ve fabrikasyon işlere duyduğumuz tepkiyi dile getiriyor.

Bunun yanı sıra Kontra’yı mekan ve fikirlerin incelendiği, araştırıldığı, analiz edildiği, yaratıldığı ve dönüştürüldüğü bir beyin takımı olarak tanımlayabiliriz. Ticari ve konut projelerinde projeye özel ihtiyaçların karşılanabilmesi için yaratıcı fikir ve tasarıma yönelik konsept danışmanlığı hizmeti veriyoruz ve tüm süreci yönettiğimiz projelerde çağdaş iç mimari tasarım ve uygulamalar yaparak bir yandan da mekanın ihtiyaçlarına cevap vermek üzere çözüm geliştiren ürünler tasarlıyoruz.

Farklı tipolojilerde birçok projeye imza atıyorsunuz ve tüm projelerinizde Kontra’nın tasarım anlayışındaki farkını ortaya koyuyorsunuz. Tasarım felsefenizi nasıl tanımlarsınız?
Bir mekanın yaşayabilmesi, onu yaşatacak işlevsel ve estetik elementlerin mükemmel uyuma ulaşmasıyla mümkün hale geliyor. Tasarımcının ise bu mükemmel uyumu hayata geçirecek kriterleri doğru belirlemekle ve gelişmeleri takip ederek vizyonunu her daim yenilemekle yükümlü olduğunu düşünüyorum.

Tasarım felsefemizi mekandaki denge üzerine kuruyoruz ve zıtlıkların birbirini tamamlaması gerektiğine inanıyoruz. Örneklemek gerekirse sıcak malzemeler ile soğuk malzemeleri bir araya getirerek mekanda mükemmel uyumu yakalamaya çalışıyoruz.

Tasarımlarınız da size ilham veren şeylerden bahsedebilir misiniz? Olmazsa olmaz diyebileceğiniz unsurlar var mıdır?
Hayatın tüm detaylarının tasarımlarımda bana ilham verdiğini söyleyebilirim. Bu bir kent, bir yapı, bir şarkı, bir renk, bir sanat eseri veya bir sokak dokusu bile olabiliyor. Kendimi beslemek için sürekli seyahat ediyorum. O dönemde hangi projeyi yürütüyorsam, o proje ile ilgili dünyadaki iyi örnekleri araştırıyorum ve mutlaka gidip görmeye çalışıyorum. Bu şekilde zihnimi tam anlamıyla serbest bırakabiliyorum ve her projeye farklı bir bakış açısı getirebiliyorum.

Türkiye’deki iç mimari anlayışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir iç mimarın çalışabilmesi için yapı endüstrisinde böyle bir talebin olması gerekiyor. İç mimarlık da aslında hızlı çalışan, talep gören bir disiplin ülkemizde. Bu işi yapan çok sayıda yetenekli firma var. İki kıtayı birbirine bağlayan zengin bir kültüre sahibiz. Türkler, iyi tasarlanmış, iyi hissedebilecekleri mekanları seviyorlar ve İstanbul’da inanılmaz bir devinim var.

Bunun yanında ne yazık ki makine parkurlarımız zayıf. Daha çok zanaate ve insan gücüne dayalı imalat yapabiliyoruz.

Turk Fatih Tutak, Morini, St. Regis Brasserieve Dean & Delucarestoran projelerinizden bazıları… Sadece iç mekanı değil, deneyimi de tasarladığınızı belirtiyorsunuz. “Deneyim tasarımı” nedir ve bunu nasıl yapıyorsunuz?
Deneyim endüstrisi çağında yaşıyoruz. Artık insanlar gittikleri her mekanda yenilik arıyorlar. Biz aslında insanların gittikleri mekanlarda yaşadıkları tecrübeyi birbirlerine nasıl aktaracaklarını tasarlıyoruz. Restoran tasarımlarında kullanıcıların kendilerini özel hissedebilecekleri, marka ile motive olabilecekleri, sosyal hayatlarına ekleyebilecekleri deneyim mekanları tasarlamanın çok önemli olduğu düşüncesindeyiz.

Bunu da markayı A’dan Z’ye ele alarak yalnız iç mekan tasarımının değil, kurumsal kimliğin, tabakların, logonun birbirinden referans alıp aynı dili konuşmasını sağlayarak gerçekleştiriyoruz.

Ülkemizde yeni yeni oluşmaya başlayan paylaşımlı ofis sistemine örnek oluşturan Kolektif House Levent ve Maslak projeleri ile oldukça ses getiren ve başarılı bir iç mekan tasarımı gerçekleştirdiniz. Tasarım sürecinden bahsedebilir misiniz? Nelere dikkat ettiniz?
Y kuşağı, ortak kullanım alanları talep eden, kapalı bir yerde uzun saatler çalışmak istemeyen, daha mobil, esnek ve hareketli bir çalışma ortamı arzulayan bir kuşak. Kolektif House Levent de Türkiye’de yeni oluşmaya başlayan paylaşımlı ofis konseptinin güçlü örneklerinden biri. Biz de bu güçlü fikre uygun bir tasarım dili oluşturduk.

Gensler’in 900 tam zamanlı ofis çalışanı ile yürüttüğü 2008 Workplace Survey araştırmasına göre, başarısı artış gösteren şirketlerin çalışanları, ofisteki bir günlerinin %28’ini odaklanarak çalışma, %27’sini birlikte çalışma, %27’sini öğrenme ve %23’ünü sosyalleşme ile geçiriyor. Maslak’taki yeni Kolektif House yerleşkesinde de, hem sosyalleşmek için hem de bir araya gelip çalışmaya imkân sağlayacak şekilde, esnek kullanımlı mekânlar yer alıyor.

Ortak alanlar ihtiyaca göre dönüştürülebilecek şekilde tasarlanırken, Kontra Mimarlık’ın mekâna özel olarak tasarlayıp ürettiği mobilyalar kişiselleştirilebilir alanlar sunuyor. Böylece, merkezine kullanıcılarını yerleştiren ve her kullanıcının farklı ihtiyaçlarını göz önüne alan bir paylaşımlı ofis ortamı yaratmak hedefleniyor.

Örneğin, toplantı alanlarını, ofis kullanıcılarının birbirinden farklı konseptlerde farklı deneyimler yaşayacakları şekilde düzenleyerek kişinin hem nefes alabileceği, hem sosyalleşeceği, hem de labtopunu alıp çalışabileceği ortak kullanım alanları kurgulamış olduk. Bu şekilde tam da arzuladıkları gibi, kullanıcıya hareket edebileceği alanlar sağlayarak, mobil bir çalışma sistemine olanak verdik.

İç mekan projeleriniz için ayrı ayrı tasarladığınız ürün tasarımlarınız dabulunuyor. Kontra olarak mobilya tasarımları konusunda ilerlemek gibi bir hedefiniz var mı?
Kontra’nın kendine has bir tasarım dili var, bu yüzden de projelerimizde hazır ürünleri kullanmak yerine bizi yansıtan o mekana ait olan ürünler tasarlamayı tercih ediyoruz. Şu ana kadar sandalyeden aydınlatma tasarımlarına kadar 30 parçalık bir koleksiyon oluşturduk. Tabii ki endüstriyel tasarımcı değiliz ama bu alanda ilerlemek gibi bir hedefimiz bulunuyor. Su an ürünlerimiz dünya çapında 1st dibs te satılıyor.

Son olarak güncel projelerinizi bize biraz anlatabilir misiniz?
Su an ismini veremeyeceğim bir banka için yeni bir proje geliştiriyoruz.
Riyahta Morini restoran projesi ve yürüttüğümüz bir iki proje var.
Rumelihisarı’nda bulunan Lokma ve yeni oluşturduğumuz bir yiyecek zinciri projelerimiz mevcut.