Jale Kulin ile Mimarlık Üzerine Sohbet

“Her Yeni Mekanın Değişimi Ve Bizi Sarmalaması Benim Beynimde Ve Ruhumda Heyacan Yarattı”

Sohbetimize başlarken öncelikle sizi tanımak isteriz… Eğitiminiz ve iş hayatına atılma sürecinizden bahseder misiniz?
Hayatıma Isviçre, Yunanistan, Belçika, Umman ve Türkiye arasında “gezgin çocuk “ olarak başladım. Bir diplomat kızı olarak 8 farklı mektep ve 4 ayrı lisandan geçen eğitim yolunun sonunda, Londra’da Inchbald School of Design’ da İç mimari eğitimi aldım.
Okulun geniş networkü ve pratik deneyimlere ağırlık veren sistemi sayesinde, erken safhada staja başladığım şirket, bu mültikültürel yapımı pek enteresan bularak mezuniyetimle birlikte beni bünyesine aldı.

Böylece 21 yaşında aktif olarak iç mimarinin engin denizinde yüzer hale geldim.
Scarisbrick&Bate “National Trust”( kültür ve çevre değerlerini koruma vakfı) projelerinde yer alan, müşteri kitlesi oturmuş küçük ancak prestijli bir firma idi. En genç üye olarak, genlerimin de bana sağladığı pratik çözümcü yaklaşımım, ve hızlı hareket kabiliyetim sayesinde hem inşaai hem de dekorasyon projelerinin içinde buluverdim kedimi. Bir taraftan tarihi klasifye binalar için dönemin detayları ile heykelsi perdeler tasarlar iken, öbür tarafta Hyde Park üzerine bakan iki dairenin şantiyesini takip ediyordum. Öğrenme denklemlerimin hızla geliştiği heyecanlı bir dönemdi.

İç mekan tasarımını seçmenizdeki etkenler nelerdir? Meslek seçiminizin sonrasında ilginizi çeken başka alanlar oldu mu?
Tasarımın iç mimari ayağının tüm duyulara ve yaşam konforunun en temel alanlarına hitab ettiği bir gerçek. İç mekanda dinlenmeyi, üretkenliği, buluşmayı, arınmayı, kısaca en mahremden en yoğuna teması günbegün yaşadığımızı göz önünde bulundurursak, bu mesleğin ne kadar iyileştirici hatta kutsal olduğunu düşünmüşümdür hep.

Çocukluğumdan bu güne içinde evrildiğim farklı 18 ev, beni kökleyen yeni bir hayata alışmayı kolaylaştıran “bağ” larımı koruyan ahenk ve keyif unsuru olmuştur. Her göçte evimizin eşyaları hep bize eşlik etti, her yeni mekanda yeniden odak kurdular- her yeni mekanın değişimi ve bizi sarmalaması benim beynimde ve ruhumda heyacan yarattı, sonunda da hayatımın içinde bir dinamik bir oyun haline geldi.

İç mekan tasarımının gerek mimari, teknik sanatsal kavramları birleştirmesi, insan psikolojisine odak olması, hayatın her alanına: tasarımdan finans sürecine dokunması, yaratma duygusu ve işin sosyal katkı kıymeti beni her gün hala heyecanlandırıyor.

Yaratmaktan bahsetmişken mesleki olarak mikro ve makro boyutta tasarım düşünüyorsunuz elbet. Bu da beni tek kimlik altında tutmuyor… yani “iç mimar” etiketinden ziyade “ kreatif tasarımcı” olarak bakıyorum kendime.
Bu bağlamda mesleki dalın uzantısında, mücevher ve mobilya tasarlıyor ve üretiyorum.

Tasarım yaklaşımınızın belirleyici kriterleri nelerdir, kendi çizginizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Öncelikle ihtiyacın tanımlanması çok önemli, ilk adımlarım her zaman mekanın, alanın, objenin kimin tarafından nasıl kullanılacağına odaklıdır.
Mekanın hacimsel yapısı, ışığı, dışarısı ile ilişkisi planlamamı yönlendiren ana unsurlar. Bir mobilya veya obje tasarlanıyor ise yine fonksiyon ve ergonomik değerleri düşünürüm; düşünce / tasarım ilişkisi müziği duyarken dans etmek gibi birşey aslında.

Çizgim esnek, zamansız, renkli ve katmanlı

Bugüne kadar gerçekleştirmiş olduklarınız arasında sizi en çok heyecanlandıran ve sizi etkileyip yansıttığını düşündüğünüz proje veya ürünleriniz nelerdir?
Ben hep heyecan halindeyim aslında!
Ama sorunuza daha net cevap vermek adına “ Toy” bireyselliğimi ve hayata bakış espirimi yansıtan bir ürün.

Hangi konseptte ve ölçekte olursa olsun tasarımlarınızın ardında sizi ifade eden ve asla vazgeçmem dediğiniz ilkeleriniz var mı?
Duygusal bağ
Ergonomi
Renk, doku
Özgün düşünce

Tasarım felsefenizi nasıl tanımlarsınız?
Kucaklayıcı tasarım.

Tasarımlarınızda size neler ilham veriyor? Yaratıcılığınızı nasıl besliyorsunuz?
Etrafımdaki hareketlilik, doğanın değişken yapısı renkleri ve kokusu, sanat, müzik, nefis bir yemek ve keyifli sohbetlerin ilham kaynağı olduğunu söyleyebilirim. Öyle bir kimlik ki bu, görebilmeyi hissettiğiniz anda etrafınızda sizi saran her şey sonsuz ilham kaynağı olabiliyor. Bu bağlamda Etkileşim ve paylaşım yaratıcılığımı zinde tutuyor.
Mimari tasarım kararlarınızda çevre duyarlılığı ve sürdürülebilirliğin önemi ile ilgili görüşlerinizi. Sürdürülebilirlik tek kelime ile: geleceğimiz.

Çevreye duyarlılık planlamada öncelikle enerji tüketimini azaltacak önlemler almakla başlıyor, yanı ısıtma sistemleri, aydınlatmada alternatifli kullanım sağlayacak dağılım, atık suyun dönüştürülmesi gibi temel kavramları ön planda tutarak çalışıyorum. Burada proje sahibinin bilinci de çok önemli tabi; başında daha masraflı gözüken bir yatırımın kararını almak gerekiyor. Önümüzdeki 10 sene içinde bu yaklaşımların inşaai olarak benimseneceğini ümid ediyorum.

Çalışmalarınızdan ve son dönem projelerinizden biraz bahsedebilir misiniz?
32 senelik iş hayatım çok renkli geçti. Ofis olarak özel rezidanslar, örnek daireler, otel, restoran ve özgün çalışma alanları tasarladık, konut proje danışmanlıkları yaptık, ve devam etmekteyiz. Hepsi tarzları içinde çok farklı kimliklere cevap verdi.
Mücevherlerim Kulina Bana markası altında satılmaya başlanıyor, mobilya ailem ise Duduu Studio kanatları altında genişlemekte.

Ancak yaptığınız işte bir iz bırakmanın, evrilmeye, farkındalık yaratmaya ve özellikle gençlere destek vermenin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Son 3 senedir gönlümü ve mesleki heyecanımı besleyen ve kurucu üyesi olduğum Aura-Istanbul oluşumu en kıymetli adımım. Burada mimarlık ve tasarım alanında okumuş vizyonu farklı gençlere 4 aylık bir deneyim ve mentorluk platformu açtık. Eğitim ve iş arasında bir köprü ve bilabedel olan bu programa ülkemizin etkin akademisyen ve mimarları da ciddi destek vermekte. Kurduğumuz sistem içerisinde Aura’da gelişen projeler, bilgi paylaşımı herkese açık; şu ana kadar ise 3 senede 100 gencin farkındalığına ve yeni adımlarına yoldaş olduk. ilginizi çeker ise aura-istanbul web sayfamızdan veya instagramdan bu dinamik ortamı takip edebilirsiniz.