Jessica May ile Çok Özel

“Yeni Gelin” dizisi sayesinde tanıdığımız ve yabancıları sevme kontenjanımızdan bağrımıza bastığımız Jessica May artık buraların kızı… Düzgün Türkçesi, Türkiye sevgisi, sempatik tavırları ile kendini biranda kabul ettiriverdi. Tabii eşinin Türk olmasıyla artık yenge kontenjanımıza da dahil oldu. Gittikçe nasıl bizden biri olduğunu, kariyer planlarını ve onun gözünden bizleri konuştuk…

Türkiye’ye geliş sürecinden biraz bahsedebilir misin?

Sao Paulo’da çalışırken, Çin’den bir reklam teklifi geldiği için oraya gidecektim.Vizelerim, uçak biletim, konaklamam kısacası her şeyim hazırlanmıştı. Uçuşuma bir gün kala Çin’den haber geldi ve işin iptal olduğunu söylediler. İş iptal olmuştu çünkü o sıralar Japonya’da tsunami olmuştu ve o bölge çok zor günler yaşıyordu. Bu süreçte ben Sao Paulo’da kalmaya devam ettim. Bu gelişmelerden bir hafta sonra da Türkiye’den bir reklam haberi geldi ve Türkiye seyahatim gerçekleşti. Türkiye’den sonra Avrupa’ya geçip orada çalışmayı planlıyordum. Çünkü dedelerim İtalya, Almanya ve Litvanya kökenli. Hem gezer hem çalışırım diye hayal ediyordum. Ama Türkiye seyahatimde planladığımdan daha güzel şeylerle karşılaştım. Bu güzellikler beni buraya bağladı. Şimdi de Türkiye ikinci vatanım oldu.

Sen, Brezilya’dan Türkiye’ye oyunculuk yapmak için geldin. Bizde genelde tersi olur. Oyuncuların çoğunun hayalini yurtdışında oyunculuk yapmak süsler. Oyunculuk kariyerin için özellikle Türkiye’yi seçmendeki neden nedir?

Öncelikle Türkiye’deki dizi pazarı bütün dünyaya nam salmış durumda. Brezilya’da bile yayınlanan Türk dizileri var. Zamanında Türkiye’de de bizim dizilerimiz çok izlenmiş. Burada herkes bana eski Brezilya dizilerinden bahsediyor. Bilmediğim bir dil, tanımadığım bir kültürdü ama çok çabuk alıştım ve oluşan şartlar burada kalmamı sağladı. Bundan dolayı çok mutluyum. Bu maceram bir Avrupa ülkesinde olsaydı bu kadar mutlu olur muydum? Sanırım olamazdım. Türkiye çok renkli bir ülke. Burada olmak ve işimi yapmak bana mutluluk veriyor.

Yabancı oyuncular, dil adaptasyonları sebebiyle kısıtlı projede yer alabiliyorlar. Bu durum göz önüne alındığında Türkiye’de oyunculuğa devam etmek senin için zor olmayacak mı? Bu konuda kendini geliştirmek için neler yapıyorsun?

Çok büyük bir ustadan dil eğitimi aldım.Türkçe için dil kaslarımı geliştirdim. Artık kelimeleri çok daha rahat telaffuz edebiliyorum. Zaten iletişim halinde olduğumuz insanlar bir süre sonra benim yabancı olduğumu unutuyorlar. Bu arada son filmimde bir Türkü oynadım. Bu benim kariyerim için önemli bir adımdı.

Hayallerini ne tarz roller süslüyor?

Okuduğumda beni etkileyebilen bir karakteri oynamayı tercih ediyorum. Yani tarzdan çok karakter uyumuna bakıyorum. Mesela; son oynadığım komedi filminde canlandırdığım Pelin karakterini çok sevdim. Okuduğumda içim kıpır kıpır oldu. Geçmiş yıllara karşı özel bir duygu besliyorum ve kalbimin bir köşesinde her zaman bir dönem işi yatıyor. Tarihin o temiz dokusunu ve hikayelerini çok seviyorum.

Türkiye sana yeni alışkanlıklar edindirdi mi?

Benim hayata henüz geçirmediğim ama insanlarda görüp hoşuma giden alışkanlıklar var. Mesela; pencereden sepet salıp, alışveriş yapma alışkanlığı var. Bana çok güzel ve eğlenceli geldi. Bir arkadaşımın evinde falan denk gelirse yapacaklarım arasında birinci sırada geliyor sanırım.

Muhtemelen buraları sevdin ki, burada yaşamaya devam ediyorsun ama eminim bizlerle ilgili alışamadığın, sana ilginç gelen hallerimiz vardır… Buralarda seni en çok ne şaşırtıyor?

Sokaklarda hayvan görmeye hala alışamadım. Bu beni çok üzüyor çünkü burada kışları zor geçiyor ve çoğu yemek bulamıyor. Sokakta o kadar çok kedi ve köpek var ki…

Brezilyalı insanların dünyada kabul edilmiş güzellik normları var. Sen Türk kadınlarını ve erkeklerini nasıl buluyorsun? Kendi güzellik sırlarından birini okurlarımızla paylaşabilir misin? 

Dünya’da birçok ülkeyi de gezdiğim için rahatça söyleyebiliyorum; bence Türk kadınlarının genetik bir güzelliği var. Özellikle İstanbul’da vakit geçirdiğim için burayı daha çok gözlemleyebiliyorum ve burada kadınlar kendilerine çok bakıyorlar. Bu çok güzel bir şey. Çünkü kadının kendine bakması, erkeğin de evden çıkmadan kendine çeki düzen vermesini sağlıyor. Benim güzellik sırrım yok ama şunu tavsiye edebilirim; çok su tüketmeye çalışıyorum ve geceleri uyumadan önce yüzüme gül suyu sıkıyorum.

Önümüzdeki dönemlerde hayata geçirmeyi planladığın projelerden biraz bahsedebilir misin?

Şimdi film heyecanımız var. Onun için koşturuyoruz. Seyirciyle birlikte izleme yapacağız. Bu beni daha da heyecanlandırıyor. Bu sezon için gelen birkaç tane dizi projesi oldu ama dediğim gibi karakter bana uymadığı zaman o projede yer almayı tercih etmiyorum. Bir proje geldiğinde bunu ekip olarak değerlendiriyoruz ve bir projenin değerlendirme süreci bizim bir haftaya yakın zamanımızı alıyor. Yeni bir dizi ile ekranlara döneceğim ama bu dönüş doğru zamanda ve doğru bir karakterle olacak.

İstanbul senin için nasıl bir yer? 

Rahatça gezebildiğim, her zaman yapacak bir şey bulabildiğim, galerisi-sergisi eksik olmayan, trafiği bol, kalabalık ama kendinden vazgeçirtmeyen ve hayatın gerçekten durmadığı bir şehir.

İstanbul’da nerelerde vakit geçirmeyi seviyorsun? Mesela boş bir gününde, sabahtan akşama İstanbul gezi rotanı nasıl çizerdin?

Dolmabahçe yolunu çok seviyorum. Sabahları yürüyeceksem Dolmabahçe’yi seçiyorum. Yolun kenarındaki Atatürk fotoğrafları ve yol boyunca sıralanmış koca çınarlar bana mutluluk veriyor. Boş vakitlerimde İstanbul’u bisikletle dolaşmayı seviyorum. Genelde rotam Beşiktaş’tan başlayıp Ortaköy, Bebek, Rumeli sahil şeridinden İstinye’ye kadar gidip İstinye’den arabalı vapurla çubukluya geçmek oluyor. Çubuklu’dan da bisikletle Üsküdar’a istikametini takip ediyorum. Bazen Kandilli’den deniz yolunu kullanarak Bebek’e geçiyorum. Mesela bu hat üzerinden Kanlıca sahil şeridi bana inanılmaz bir keyif veriyor. Çünkü daha çok vakit geçirdiğim İstanbul’un Avrupa yakası karşımda duruyor. Denizi kokluyorum ve çok az araç sesi olduğundan doğanın sesini daha çok duyuyorum.

Brezilyalı bir arkadaşına ya da ailenden birine İstanbul’u bir cümle ile anlatmak istesen, o cümle ne olurdu?

Asya kıtasına hoşgeldiniz ve Avrupa kıtasına hoşgeldiniz plakalarını aynı şehrin içinde görebiliyorsun.