Merve Yılmazer ile Röportaj

“Ebeveynler çocuklarına olan sevgilerini nasıl eşit dağıtıyorsa, bizler de projelerimize ve
müşterilerimize aynı yaklaşımı ve aynı değeri gösteririz.”

Merve Hanım, bize biraz kendinizden ve Merve Yılmazer İç Mimarlık’ın kuruluşundan bahseder misiniz?
Beykent Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi İçmimarlık Bölümü 2015 mezunuyum. Haliç Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı bölümünde yüksek lisans eğitimimi 2010 yılında tamamladım.’Ofislerdeki Çoklu Çalışma Sistemlerinin Ergonomisi’ konusunda tez çalışması yaptım. Ardından 2012 senesinde Beykent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık bölümünde doktora eğitimime başladım.
Altınbaş Üniversitesi İçmimarlık Bölümü’nde de 5 senedir Sözleşmeli Öğretim Üyesi olarak, çeşitli dersler vermekteyim. Aynı zamanda TMMOB İçmimarlar Odası İstanbul Şubesi’nin Başkanlık görevini iki dönemdir yürütmekteyim.

Bunun yanı sıra kendi alanımda da ofisimde projeler yapmaya devam etmekteyim ailemin inşaat sektöründe aktif olması bu mesleği seçmemde çok büyük bir rol oynadı. İşimi çok büyük bir istek ve keyifle, her gün geliştirmeye devam ettiğim vizyonum ve bakış açım sayesinde başarıyla yapmaktayım.

Ofisinizin felsefesini öğrenebilir miyiz?
Başarının peşinden koşmaktansa, beraber çalıştığım insanların güvenlerini kazanabilmek adına bu yönde adımlar atmaya özen gösteriyorum. Projelerim içime sinene kadar, tekrar tekrar geliştiriyorum. İçime sinmeyen hiçbir işi müşterime sunmuyorum. Tasarım yaparken hep tasarımı kullanacak kişinin ben olduğunu hayal ederek tasarım yapıyorum. Ve hep kendimle yarışıyorum. Hiçbir projemde aynılık ve tekrar yoktur.Müşterimi iyi analiz ederek, istek ve ihtiyaçlarını benden beklentilerini tam anlayarak en doğru cevabı vermeye özen gösteriyorum.

Bize yaptığınız işlerden bahseder misiniz?
Ben lüks konut alanında uzmanlaştığımı düşünüyorum. Genellikle müstakil ağırlıklı evler, ofisler ve oteller yapıyorum. Bizim mesleğimiz o kadar çok yönlü ki; her alanda uzmanlaşmanız söz konusu değil maalesef. Sağlık yapıları, kamu yapıları, okullar vs alan çok geniş yani…

İç mimarlık projeleri yapıyorsunuz, işinizin zorlukları ve güzelliklerine değinecek olursak bu konuda neler söylemek istersiniz?
İcra edilmesi en zor mesleklerden biri diyebilirim. Çok trend ve popüler bir meslek olmasına ve şu an cazibe merkezi olmasına rağmen, bu işin aynı zamanda eğitimini veren bir kişi olarak meslektaş adaylarına yani öğrencilerime de hep söylediğim bir şey var; bu işi aşkla yapmaz iseniz başarılı olamazsınız.Bu işin öncelikli olarak tasarım boyutu var. Hayal gücünüzü hep canlı tutmak zorundasınız, mesleğinizle ilgili gelişmeleri hep takip etmek zorunluluğunuz mevcut. Yani yurtiçi ve yurtdışı fuarlarına gitmeniz gerekiyor. Teknolojiyi çok yakından takip etmelisiniz.

İnsan odaklı bir iş yaptığınız için, insan psikolojisini analiz etme yeterliliğine haiz olmanız gereklidir. Empati yeteneğinizi geliştirmeniz gerekir. Spesific şeyler söyleyemem zorluklar hakkında ama şantiye süreçleri, işin takibi ve koordinasyonunu yapmak kolay değil. Sizin müdahale edemediğiniz ve yönetemediğiniz süreçler de oluyor. Mesela bir seramik siparişi verdiniz ve gecikti. Şantiyede birçok konu birbirine bağlı. Biri bitmeden diğerine geçemezsiniz. O bekleme süreçleri baya stresli geçiyor. Tabi ki güzel yönü, sizin hayallerinizin gerçeğe dönüşmesi, tasarımınızın hayat bulması. O keyif yaşadığınız tüm stresleri bir anda unutmanızı sağlıyor.

Mimarlık mesleği ve kişinin karakteri konusuna nasıl bakıyorsunuz, sizce meslekte başarı için yetenek ve bilgiden bağımsız olarak karakter ne kadar önemli? Bir mimar için olmazsa olmaz özellikler nelerdir?
Ben bu konunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bazı karakteristik özelliklere sahip olanlar bu işi kesinlikle yapmamalı. Düşünün ki elleri titreyen ve heyecanlı bir doktor ameliyata girebilir mi? Ya da girse ne kadar başarılı olabilir. Bazı meslek grupları için çok keskin olmaması gereken karakteristik özellikler vardır. Bizim mesleğimizde ise kesinlikle sabırsız bir insan başarılı olamaz.

Tasarım kolay kolay ortaya çıkmaz. Emek ister. Emek süreç ister. Düşünsenize iki boyuttan, üç boyuta sonra üretime… Bunlar uzun periodlar. Bu işte başarılı olmak için sabır gerekli. Biraz önce de bahsettiğim gibi, empati yeteneği, analiz yeteneği hepsi olması gereken bileşenlerdir. Sakin kalmak, serinkanlı olabilmek, paniğe kapılmadan şantiye krizlerini yönetebilmek çok önemlidir. Bu özelliklere sahip değilseniz, aksi, sinirli bir yapınız varsa ve sabırsız bir insansanız bu mesleği yapmamalısınız.

Türkiye’de iç mimarlığa bakış nasıl, iç mimari proje bilinci işverenlerde var mı sizce?
Sevindirici bir şey söyleyeyim hemen o zaman; son 5 yılda çok değişti. Artık insanlar bizim iki koltuk koymaktan, perde seçmekten öte şeyler yaptığımızı anlayabildiler. Mekanları küçük büyük olsun farketmeksizin mutlaka uzmana sormayı tercih ediyorlar. Tabi ki bu bahsettiğim kesim yine de belirli bir sosyo- ekonomik düzeye sahip bir kesim. En azından mimar diye genelleme alanına girmiyoruz.

İçmimar ve mimarın birbirinden farklı işler yaptığını birçok kişi anladı. Makina mühendisi de mühendis olarak anılır, inşaat mühendisi de mühendis olarak anılır. Ama insanlar tam olarak çalışma ve kapsama alanlarını bilmeseler de, bu iki ayrı alanı birbirinden ayırır. Mimarlık, peysaj mimarlığı ve içmimarlık da birbirinden çok ayrı. Biraz önceki verdiğim örnekteki keskinlik kadar keskin sınırları var.

Sizin için en özel veya önemli projenizden biraz bahseder misiniz?
Böyle bir ayrım yapmak istemem. Her yeni projem beni sanki mesleğe yeni başlayan bir içmimar gibi heyecanlandırır. Hepsinden ayrı bir tat ve haz alırım. Yeni doğan bir bebeği büyütmek gibi düşünürüm. Tüm gelişiminde olmak, süreci tamamen takip etmek, tıpkı bir bebek büyütmek gibidir. Bunu büyük bir özveri ile hiç sorgulamadan gerçekleştiririm. Ebeveynler çocuklarına olan sevgilerini nasıl eşit dağıtıyorsa, bizler de projelerimize ve müşterilerimize aynı yaklaşımı ve aynı değeri gösteririz.