Okan Yiğit – Sevdiğin İçin Vazgeçtiğin Ne Varsa Pişmanlık Olarak Döner

Oyunculuk yolculuğu, Antalya’dan İstanbul’a gelişi, aşka bakış açısı, yeni projeleri ile bu ayki söyleşi ismimiz genç oyuncu Okan Yiğit.

Seninle yeni tanıyanlar için biraz kendinden, hayatından, hayat yolculuğundan bahseder misin?
Neredeyse her gencin olduğu gibi hayalim, oyuncu olmaktı ve hayallerimin peşinde koşmak için 18 yaşında İstanbul’a geldim. Maddi imkansızlıklar sebebiyle serüvenim kısa sürdü ve geri dönmek zorunda kaldım. Elbette pes etmedim ve 1 yıl sonra tekrar şansımı denemek üzere İstanbul’a geri döndüm, çalıştım, para kazandım ve kazandığımı oyunculuk eğitimine yatırdım. Fiziğin yeterli olmadığını, yetenek ve eğitimin bir arada olması gerektiğini çok iyi bildiğim için sadece hayal peşinde koşmak niyetinde değil gerçekten emek vererek bu işi yapabilmek kararlılığındaydım. Bu düşüncede olduğumdan, halen kendimi geliştirmek üzere eğitimlerime devam ediyorum.

Ani bir kararla Antalya’dan İstanbul’a gelmişsin. Oyunculuk gözünü karartabileceğin kadar büyük bir aşk mı içinde? Çünkü devir ünlü olmak isteyenlerle, gerçekten sanata kendini adayanlar arasındaki farkı anlamakta zorlandığımız bir dönem. Sen bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?
Ünlü olmak bu meslekte başarılı olup, fark edilmenin bir uzantısı ama diğer taraftan ünlü olmanın çok farklı yolları var. Şöhret olmak çok kolay artık, bu kişinin hayata bakışı ve tercihi ile alakalı. Fiziğiniz düzgünse, şansınız daha çok artıyor ama esas soru “siz ne olmak istiyorsunuz?” Ben kendi adıma oyunculuğu hayatımın merkezine oturttum ve mesleğim olarak ömrümün sonuna kadar yapabilmek istiyorum. Oyunculuk dediğiniz şey kendini keşfetmek, insanları keşfetmek ve gözlemlemek… Ben eğitimime devam etmek, keşiflerimi ve gözlemlerimi doğru bir potada eritip, kalabilmek istiyorum.

Sportif bir kişiliğe sahip olduğun ile ilgili bilgiler okudum. Spor gündelik hayatında ne kadar yer tutuyor? Ve pandemi döneminde, evlerde herkesin neredeyse kan dolaşımı durmak üzereyken sen bu dönemi nasıl geçirdin, geçiriyorsun?
Rol aldığım proje, pandemi sürecinde de devam ettiği için eve kapandım diyemem. İnsanlar evlerinde sıkılmasın diye, biz ekran karşısında çalışmaya devam ediyoruz. Günlük dizi olması sebebiyle de set zamanları oldukça yoğun geçiyor. Spor benim için tutku ama bu koşullarda ikinci plana atmak zorunda kaldım. Şimdilerde sadece fırsat buldukça yapabiliyorum. Ama her fırsatı değerlendirmeye gayret gösteriyorum çünkü sağlıklı yaşamayı tercih eden biriyim.

Bu ay gündemimizde bir “sevgiler günü” var. Genel söylem, “benim için bu tarz günler pek bir şey ifade etmiyor” yönündedir ama madem gündem bu; senin aşka, sevgiye, ilişkilere bakış açınla ilgili birkaç cümle almak isteriz. Mesela; aşk için nelerden vazgeçebilirsin / geçtin?
Sevgililer günü bir gün olarak adlandırıldığına göre demekki özel bir gün, ben böyle bir günü yok saymıyorum. Ama insanlar sevdiği, değer verdiği insana sadece bir gün değil içinden geldiği, her gün bir şeyler yapmalı. Sevdiğin için bir şeylerden vazgeçmenin doğru olduğunu düşünmüyorum çünkü vazgeçtiğin ne varsa bir gün sana pişmanlık olarak geri dönebilir. Tam tersine sevgi karşındakini olduğu gibi kabullenebilmektir. Değiştirmeye çalışmak ise bencilliktir.

Yer aldığın “Türkan Hanım’ın Konağı” ile ilgili neler söylemek istersin? Nasıl dahil oldun? Nasıl gidiyor?
Menajerim Tümay Özokur ile projelerimize beraber karar veriyoruz. Bu proje teklifi geldiğinde şimdiye kadar denenmemiş bir formattı, dizi ve programın içiçe olması. Yönetmenlerimiz, sevgili Mehmet Atan ve Yunus Emre Özdemir ile tanışınca güzel bir sinerji oluştu. Benden çok aykırı bir karakteri canlandırıyorum, günlük dizi temposu yoğun ve farklı… Herşey güzel gidiyor.

Yeni projeler var mı? Varsa biraz bahseder misin?
Dijital platformda çok yakında güzel bir projede yer alacağım onun heyecanı var. Maalesef bahsedemiyorum.

İçinde olmayı hayal ettiğin bir proje, birlikte çalışmak istediğin bir yönetmen, canlandırmak istediğin bir rol var mı?
Oyuncunun ruhu arsızdır, her rolü oynamak ister, psikopatı, serseriyi, aşığı… En iyi yapımlarda en iyi yönetmenlerle çalışmak ister… Ama ben size şuan isim veremem. Çünkü en iyi dediğiniz yönetmen ile sizin frekansınız uyuşmayabilir. Önemli olan uyum. O yüzden derdimi anlatabildiğim, derdini anladığım, rolümle bütünleştiğim, farkımı fark ettirebildiğim sürece eminim kendimi iyi hissedeceğim ve işte hayalimdeki rol, yönetmen diyeceğim! Daha çok yolun başındayım ve sektörün bana güzel sürprizleri olduğuna eminim. Ben de elimden gelenin en iyisini yapmak için tüm emeğimi işime yatıracağım.

Bir şehir dergisi olduğumuz için İstanbul ile ilgili de konuşmak isteriz. Adaptasyon sorunu yaşadın mı? İstanbul’un en çok neresini / nesini seviyorsun? Kısaca, Okan’ın İstanbul’u nasıl bir yer?
Antalya’dan sonra İstanbul iki farklı kutup… İstanbul, gizemli ve büyüleyici. Ben yalnızlığı seven bir insanım ve kalabalığın içinde yalnız kalabileceğin birçok mekanı içinde saklayan bir şehir, bu hissi seviyorum.