SANATÇILIĞIN BİR KURALI YOK! “ BURAK ATA ”

Bize kendinizden bahseder misiniz?

Dört kişilik bir çekirdek ailenin ilk çocuğuyum. Bir kız kardeşim var. Geleneksel aile yapısıyla yetiştirildim. Seçimlerime hep saygı duyulan, özgürlükçü ve teşvik edici bir aile de aynı zamanda.
Uzun süredir Kadıköy’de yaşıyor ve üretiyorum.

Resim yapmaya ne zaman başladın, hiç sergin oldu mu? Yakın bir tarihte sergi açmayı düşünüyor musun?

Her çocuk gibi küçük yaşlarda resim yapmaya başlayıp işi biraz fazla ciddi almışım. Benim şu an hatırlayamadığım çok küçük bir yaşta -annem hikayeyi biraz da romantize etmek için mi uyduruyor bilmiyorum ama- anneme ”bunun okulu var mı?” diye sormuşum. İş, Güzel Sanatlar Lisesi’ne kadar vardı tabii sonra. Profesyonel anlamda resim yapmaya lisede başlamış oldum.
Şu ana dek grup sergilerine katıldım. Zamanın İşaretleri // Signs of Time adlı insiyatifimizle üçüncü sergimizi 9 Ocak 2015’te Pi Artworks’te gerçekleştireceğiz. Bir de ORTAKSALON // Parlor Party var. ORTAKSALON da aynı sanat okulunda okumuş, aynı mahallede üreten ve duyarlılıkları benzer üç sanatçının biraradalığı. İlk sergimizi geçtiğimiz mayıs ayında Galeri Tankut Aykut’ta (şimdi Öktem Aykut) yaptık. Önümüzdeki dönem için de yeni bir projemiz var.

Resimlerini yaparken esinlendiğin birileri var mı? Takip ettiğin ya da işlerini sevdiğin sanatçılar kimlerdir?

Her zaman esinlendiğim sanatçılar olmuştur, isimler hep değişiyor tabii. Bu sıralar kimlere çok bakıyorum; Martin Kippenberger, Piero della Francesca, Giotto, Matthias Weischer, Sevil Tunaboylu, Hurvin Anderson.

Tarz olarak nasıl resimler çalışmayı seviyorsun? Belli bir çizgin var mı yoksa ruh haline göre değişik işler yapacağını düşünüyor musun?

Resimlerim dönem dönem değişiklikler gösteriyor. Belli bir çizgim ve tutunduğum bir tarz yok. Bir takım serilere ait resimler olsalar bile her resmimde farklı şeyleri dert edinip onları kurcalamaya ve çözümlemeye çalışıyorum.

İyi bir ressam olmanın altın kuralı sence nedir?

Ressamlığın, sanatçılığın bir kuralı yok sanırım. Kıyaslanabilir bir olgu yok ortada çünkü. Ama sevdiğim sanatçı tipi nasıldır diye düşünürsem; risk almayı seven, denemekten kaçınmayan, işini hem çok ciddiye alan hem de sadece oynadığı bir oyun olduğunu bilendir derim.

[metaslider id=4345]

İyi işler çıkarmak için sence sadece yeteneğe mi bağlıdır yoksa illaki çok iyi bir eğitim almak gerekir mi?

Yetenek işin bir kısmını oluşturuyor, gerisi sabırla ve sürekli çalışmak. Sekiz sene sanat eğitimi aldım ve iyi ki almışım diyorum. Çünkü bir işi çok iyi yapabilmek için o işle ilgili derinlemesine bir bilgi ve birikim gerektiğine inanıyorum. Sonraki aşama ise o işle ilgili dünya üzerinde o ana dek üretilmiş şeyleri ve o sırada üretilenleri bilmek, takip etmek. Uzun bir dönem yanında çalıştığım, abim ve ustam olan Seçkin Pirim’in bana hep dediği birşeyi unutmam: ”O kadar çok bak ki ne yapmayacağını bil.”

İstanbul’un en sevdiğiniz özelliği nedir? İstanbul’da yaşamanın ressamlar üzerinde bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Görsel bir iş yaptığım için yaşadığım yerde en çok dikkatimi çeken şeyler görsel öğeler, yani mimari ve çevre düzenlemeleri. İstanbul’un bu kriterler göz önüne alındığında sınıfta kaldığını söylesem kimse itiraz etmez sanırım. İnsanların biribirine karşı son derece saygısız ve tahamülsüz oluşu, özellikle son yıllarda tüm şehrin dev bir inşaat sahasına dönüşmüş olması da burasıyla ilgili keyfimi kaçıran şeylerden. Bir sanatçı olarak yaşadığım yer olan İstanbul belki benim bile anlayamayacağım bir biçimde işlerimi etkiliyordur ama artı birşeyler kattığını söyleyemem.

Yaratıcı işler çıkartmak için kendini geliştirmek adına neler yaparsın? Ya da yeni başlayanlar için tavsiyen nedir?

Her sanatçının üretim süreci farklıdır ancak ortak olan şey ilerleme kaydedebilmek. Sürekli bir üretim olmadan ilerleme / dönüşme olamayacağını lisedeki sanat eğitimim sırasında öğrendim. Diğer mesele araştırmak. Dünyada neler oluyor, nasıl işler üretiliyor, açılan sergilerin, yapılan şovların içerikleri neler takip etmek gerek.

Her insanın kendisini ifade ediş tarzı vardır. Sanatçıların da öyle. Resim Sanatının tarihine baktığımızda pek çok akım görürüz. Kendinizi resimle ifade ederken en çok hangi akımdan yararlanırsınız?

Her dönem farklı sanatçılara yakınlaşıyorum. Bu sıralar özellikle Erken Rönesans sanatçılarının resim, heykelleri ve günümüz enstalasyon sanatçılarının yerleştirmeleri ilgimi çekiyor.

Son sorumuzda iki şeyin cevabını sizin bakış açınızdan aramaya çalışıyoruz; Sizce başka bir dünya mümkün mü? Eğer mümkün olduğunu düşünüyorsanız bu değişimde tasarım nerede duracak? Toplumun hafızası olarak nitelesek yanılmayacağımızı düşündüğüm tasarım sizce dünyamızın yolculuğunda geçmişten bugüne nerede duruyor?

Televizyon başında savaş, cinayet, yıkım haberlerini izleyen annemin ”bu insanlar neyi paylaşamıyor?” diyip gözlerinin dolduğu hali bir imge olarak kalmıştır hep bende. Bizim bu naifliğimize karşılık çok vahşi bir dünya var dışarıda. Özlemini çektiğimiz o ”başka dünya” ne yazık ki mümkün değil bence.