Anantara Peace Haven Tangalle Resort, size hissettireceği Sri Lanka deneyimi ile daha fazlasını isteyeceksiniz
Yazar Stephanie Shiu
Sri Lanka’ya ilk kez ziyaret ediyorsanız, Colombo Bandaranaike Uluslararası Havalimanı’ndan Tangalle’ye yapacağınız Cinnamon Air deniz uçağı yolculuğuyla, yemyeşil çay ağaçlarının güneydoğu ucunda kıyıyla kesiştiği zengin bir doğayı kuş bakışı seyretme fırsatı sunar. Bir düş kadar güzel, ipeksi pürüzsüz suların üzerinden 10 dakikalık bir yolculuğun ardından mekana varılır.
Hindistan cevizi ağaçlarının ortasında yer alan 8 buçuk hektarlık Anatara Peace Haven Tangalle Resort, Hindistan Okyanusunun büyüleyici manzaralarıyla tam bir cennettir. İster kasabanın balıkçı limanını veya kumsallarını, ister tapınaklarını keşfetmek ya da balina izleme turuna katılmak isteyin, burası, mükemmel bir macera için ideal bir yerdir. 
TARZ BUDUR
Sri Lanka’nın dinginliğinde, lüks villanızda yemeğinizi yiyerek tembel bir öğleden sonra geçirin. Büyük kumsal villaları, şarap kutusu, yağmur duşları ve geniş terasa sahiptir. Size özel havuzunuz ve kapınızın birkaç adım ötesindeki kumsalınızla, villanızın dışına çıkma ihtiyacı duymazsınız bile.
Yapacağınız Spa ziyareti, sizi tamamen rahatlatacak bir deneyime dönüşecektir. “Anantara Signature Masajı”, bir yandan dolaşımınızı desteklerken diğer yandan da meridyen hatlarınızdaki enerji akışını düzenler. Uygulama öncesinde, Spa merkezinin Ayurveda uzmanı doktoru size, daha farkındalık içerikli bir deneyim için zamanı basit bir şekerleme yerine meditasyonla geçirmenizi ve ekstra özen gerektiren stres bölgelerine odaklanmanızı salık verir. Kendi adıma, en canlandırıcı yağ karışımını seçtiğim hâlde, uzman terapistin her bir dokunuşu altında uyku hâline girmemek benim için son derece zor oldu.
Mükemmel bir masajın verdiği muhteşem hisle, kendime bir içecek almak için, tepenin kenarına kurulu İtalyan restoranı Il Mare’ye yöneliyorum. Dışarıda oturmayı tercih ederseniz kıyıya vuran dalgaların ve geceyi bölen rüzgârın sesi, sizin için muhteşem bir fon müziği olacaktır. Deniz kabuklularının hâkim olduğu ıstakozlu erişteyi mutlaka deneyin, tiramisu için de midenizde yer ayırmayı unutmayın. Ertesi gün sizi bekleyecek olan vahşi yaşama hazır olabilmek adına, yatağa erken gidin.
PARK YAŞAMI
4.30’da çalan uyandırma servisi, 90 dakikalık bir araba yolculuğuyla varacağınız, Sri Lanka’nın ikinci büyük ve en çok ziyaret edilen Yala Milli Parkı’na gitmek üzere saat 5:00’da lobide bulunmadan önce yatağınızdan kalkıp çantanızı hazırlamanız için size yeterince zaman verecektir. İlk zamanlarında, İngiliz yönetiminde bir av alanı olarak ortaya çıkan bu yer, sonradan bir vahşi yaşam alanına dönüştürülmüş ve 1938 yılında ise milli park ilan edilmiştir. Yaklaşık 130.000 hektarlık bir orman, çalılık, çimenlik ve lagün alanlarından oluşmakta olup 215’den fazla kuş çeşidine ve muhteşem leoparları da dahil olmak üzere 44 adet hayvan çeşidine ev sahipliği yapmaktadır.
Biz de, bu leoparlardan birini çalılıklar arasında uyuklarken görecek kadar şanslıydık. Etrafta dolanan filler, maymunlar, geyikler, yaban domuzları, timsah ve firavun fareleri da cabasıydı. Fotoğraf çekme yarışında dip dibe yol alan 4×4’ler trafiği biraz fazla yoğunlaştırdıysa da çikolatalı muffin, kruvasan ve muz dolu piknik sepeti bizi mutlu etmeye yetti neyse ki.
Doğal ortamlarındaki hayvanları gözlemlemek gerçekten büyük bir zevk. Özellikle de kuş gözlemcileri, yalnız metrelerce uzaktaki pelikanları, Hint kuşlarını, kara başlı ibisleri, dikenli kartalları, yalıçapkınlarını ve tavus kuşlarını izleme fırsatı bulacaklar. Sri Lanka’ya özgü yedi türü burada bulmak mümkün olup Yala Millî Parkı, ülkenin 70 önemli kuş alanından biri olarak kabul edilir.
Gün doğmadan uyanırsanız resortta geçireceğiniz o mükemmel anlar da çoğalacak demektir. Havuz Barda alacağınız keyifli öğle yemeğinin ardından, yakıcı güneşin altında soğuk içeceğinizle serinleyebilir ve rahatlık deneyiminizi katlamak adına Anantara Spa’nın yolunu tutabilirsiniz. Quench Hydration Yüz Bakım uygulaması, Thémaé ürünleri ile seyahat sonrası yorgun düşüp donuklaşmış cildinizin yeniden canlandırılması için mükemmel bir yol. Shiatsu ile birlikte uygulanan yüz bakım teknikleri, cildinizi nemlendirip rahatlatmaya yönelik. Bu defa ben de uyumaktan kendimi alamadım.
Lobby Lounge’da alacağınız geleneksel Seylan çayı ile bir parça çikolatalı kek, keyifli bir öğleden sonrayla güne devam etmek için ideal bir seçenek. Tatilde kalorileri saymayı bir kenara bırakıyorum, çünkü yapılacaklar listesinde sırada Journeys’te mükemmel bir ziyafet var. Bu akşamın menüsünde ‘Kıtasal’ yemekler olsa da, yöresel tatları da her daim bulmak mümkün; Sri Lanka usulü balık buğulama, bamya ve körili uzun fasülyeyi mutlaka deneyin. Tatlı menüsünde çikolatalı mus’dan brownie’ye ve New York cheesecake’lerine dek farklı ve cazip seçenekler mevcut.
Ama her şey bunlarla sınırlı değil. Seyahatin Spa kısmı, In-Room Slumber Guru Deneyimi ile taçlanıyor. Bu deneyimde, uzman bir ekip villanızda rahatlatıcı müzik ve aromaterapi kokuları eşliğinde huzurlu bir ortam yaratıyor. Lavanta yapıyla yapılan sırt, boyun ve omuz masajı, muhteşem bir baş masajıyla sonlanıyor. Ardından, dışarıda rüzgar ve dalga seslerinin eşliğinde çiçek yaprakları ve mumlarla dolu küvetinize geçiyorsunuz. Bu, sanki bir çocuğun yatağa girdiğinde duyduğu rahatlama gibi bir his – ama şüphesiz bunun milyon kere daha lüksü!
GALLE’DE HER ŞEY VAR
Journeys’te yediğim acı biber sambal soslu yumurta, Hindistan cevizi sosu ve tatlı ançüez soslu leziz kahvaltının ardından, dört gözle beklediğim son Anantara Spa deneyimim başlıyor. 90 dakikalık Marma Abhyanga; kanın, lenf damarlarının, kas ve kemik dokuları ile sinirlerin buluştuğu noktalara odaklanan bir uygulama. Ritim ve basınç kullanılarak denge ve sağlık kazandırmak üzere baştan ayağa kadar bu noktalar canlandırılıyor. Bu büyüleyici cennetten, özellikle de samimi ve güler yüzlü personelinden ayrılmak bana gerçekten çok zor geliyor. Galle hakkında çok şey duydum ve kıyı boyunca muhteşem manzaralar eşliğinde farklı bir yol izleyerek tekrar Kolombo’yo gideceğim günleri sabırsızlıkla bekliyorum. Bu yolculuk, çoğunlukla engebeli yeşil arazileri ortaya uçak yolculuğundan oldukça farklı bir deneyim. Kırsal yaşamı ve iklimin etkisiyle bozulmuş kıyı boyunu, kartpostal güzelliğinden daha farklı olan ham doğasını görme fırsatını sunuyor bize.
Tehlikeli bir şekilde sütunlara dizilmiş balıkçıları ve rüzgârdan korunmak için şemsiye altına girmiş çiftleri iki saat boyunca izledikten sonra Galle’ye varıyor (muhteşem bir piknik sepetini daha yolda afiyetle yediğimizi de belirteyim) ve tüç saate burayı keşfetmeye çalışıyoruz. Bu tarihi kasaba, sömürge dönemlerinde kalma muazzam hisarı, çılgınca dans eden palmiye ağaçlarıyla ve kıyıyı döven dalgalarıyla tüm beklentilerimi karşılıyor.
Parlak kırmızı renkli üç-tekerli taksiler ve meyvelerle dolu mavi el arabaları, duyularımızı canlandırıyor. Nereye baksanız bir hareket var; devasa banyan ağaçları altında neşeyle oynayan çocuklar, ünlü feneri en güzel açıdan çekmek için birbiriyle yarışan kameralı turistler. Pedlar Sokağının hoş butiklerini gezip köri soslu yengeç ve Hindistan cevizi ekmeği pudinginin tadına varmak, harika bir deneyim. Bu hareketli bölgeyi yaşamak için en az dört gün gerekiyor. Saf ve doğal cazibesi ile, geri dönmeye can atacaksınız.
