TASARIM DÜNYASINDA BİR EFSANE: “ KARIM RASHID ”

nhow Hotel, Berlin Friedrichshain

Kazandığı 300’den fazla ödül, üretilen 3000’den fazla tasarımı ve çalıştığı 40’tan fazla ülke ile bir efsaneye dönüşen, kendi jenerasyonunun en üretken tasarımcılarından biri olarak tanınan Karim Rashid, alldesign 2014 kapsamında İstanbul’a geliyor. Ünlü tasarımcıya ürünlerini, tasarım dünyasında tartışma yaratan açıklamalarını ve çok sevdiği İstanbul’u sorduk, birbirinden çarpıcı cevaplar aldık.

Sizin için tasarım ne anlama geliyor?

Tasarım, yaşam deneyimimizin her yönüdür. Tasarım herkese dokunur. Amacım; tasarımlarım ve kelimelerimle insanlara ilham vermek, tasarımın sınırlarını zorlamak. Amacım, ilham verici nesneler geliştirmek. Bu sayede hakikaten canlı olduğumuzu bir an olsun hissedebiliriz. Bu sayede ürünler yaşadığımız dünyayı yansıtır. Tasarım galerilik veya müzelik bir nesne değildir, yalnızca bakılan bir şey de değildir. Tasarım duygusal, fiziksel, ekonomik ve hatta politik olarak günlük hayatımızı geliştirmek için vardır. Nostaljik veya geçmişe yönelik türetilmiş olmamalıdır. Ben de hayatımızı basitleştiren, düzen ve güzellik düzeyimizi artıran, stresten arındıran – zevk veren, külfet vermeyen  nesneler ve alanlar tasarlıyorum.

Tasarımda özgünlük konusunda ne düşünüyorsunuz? Sizin tasarımlarınızın “fark yaratan” noktaları neler?

Geldiğim noktada, daima özgünlüğün peşinde olduğumu fark ettim. Bazen tahmin edilemezlik, bazen tesadüfîlik özgünlüğünüzü yaratır. Her çocuk doğduğunda kendi özgünlük ve kişisel ifadelerleriyle doğar. Ne yazık ki kolektif toplum, yaratıcılığı yüzyıllar boyunca bastıra gelmiştir (ve bu çok uzun süre devam etmiştir). Eğer hepimiz çocuklar gibi yaratıcı olursak, tüm hayatlarımız için yaratıcı yeteneklere sahip olacağımızı ve büyüdükçe sürekli üretken olmaya özendirilebileceğimizi anlamaktayız. Bu sayede, daha fazla şiirsel olan insanların olduğu özel bir dünyada yaşıyor olabiliriz ve bir gün hepimiz izimizi, ‘yaratıcı’ parmak izimizi giderek değişen dünyaya bırakabiliriz.

Tasarım insan hayatı üzerinde nasıl bir etki yaratır? Estetik algıyı değiştirmek; insanı, hayatı nasıl etkiler?

Tasarım yalnızca görselle sınırlı değildir, tasarım tüm hislerimize dokunur ve yaşam tecrübelerinin bütünüdür. İnsanoğlu günde ortalama 600 nesneye dokunur. Yani, içinde yaşadığımız dünyaya bakarsak, bu cansız şeylerle bir ilişki kurmaya zorunluluğumuz vardır: favori sandalyemiz, favori takılarımız… Aslında bu durum, insanların bir şekilde ilişkisinin olduğu veya bağlantısının bulunduğu şeyleri tasarlamak, tasarımcı için güzel bir şeydir. Aynı zamanda; insanların hayatına dokunan, onlara deneyim ve zevklerinde gelişmişlik hissi veren bir şey yaratmak, tasarımın en büyük zorluğudur.

Hangi tasarımcıları takip ediyorsunuz veya kimin eserlerini en çok seviyorsunuz?

Tasarımcıları pek takip etmiyorum. Sosyal yaşam insan davranışı, felsefesi, meteryaller, teknoloji vb. şeylerden ilham alıyorum. Ama Alessandro Mendini ve Alchymia, Luigi Colani, Philip Starck, Ross Lovegrove, Gaetano Pesce, Zaha Hadid, Bjarke Ingels, Toyo Ito, Ettore Sottsass, ve erkek kardeşim Hani’nin eserlerine daima saygı gösteriyorum ve bazılarını seviyorum.

[metaslider id=4105]

Son yıllarda, dünyada, tasarım malzemelerinin kullanımı konusunda da “çevreci” bir anlayış ön plana çıkıyor. Siz bu konuda ne düşünürsünüz? Bu sizce dürüst bir tavır mı? “Gerçek anlamda” çevreci bir tasarım yapmak nedir?

Eğitimim, çevreye karşı sorumlu olan her şeyi tasarlamayı kapsıyordu. Ayrıştırılabilir veya zehirsiz materyaller kullanmak; benim için, başkaları için, dünya için ve insanlık durumumuz için çok önemli. Bence günümüzde tasarım; sıradanlık, demokratiklik, taşınırlık ve kolaylık istiyor. Yeni müşteriler, eskiden olduğundan daha çok ve iyi bilgilere sahip. Yeni nesil için tasarım günlük yaşamın bir parçası. Şu anda ayrıştırılabilen veya geri dönüştürülebilen ve hatta petrol yerine mısır ve şeker gibi diğer kaynaklardan elde edilebilen plastiklerden sorumlu olarak çalışıyorum. Günümüzde şeker kamışı ve mısırdan plastik yapabiliriz. Örneğin mısırdan yapılmış Umbra çöp kutusu 5 yıl dayanıyor! Ama insanlar farkı bilmiyor. Bu polimerler petrolden yapılmıyor, böylece dünya için daha sürdürülebilirler. Bu şekilde akıllı ekolojik materyallerle sentetik bir dünya, heykel modelleri yapabilirim.

Çikolatadan iç mekânlara kadar çok geniş bir skalada tasarımlar yapıyorsunuz. En çok hangi alanda tasarım yapmayı seviyorsunuz?

Kendimi hep, öğrenciyken bile, bir çoğulcu olarak görürüm. Uzmanlaşma fikrini sevmem ve görsel kültürün farklı yönlerine temas eden insanları hep takdir ederim. Güzel, daha kusursuz, daha rahat ve en önemlisi daha ilham verici bir gelecek şekillendirmeyle ilgileniyorum. Aslında çokça konuştuğumuz gibi dünyada 6 bina hakkında mimari ve tasarım çalışmaları yapıyorum.

Birçok ünlü markayla tasarım anlamında iş birliğiniz var. Müşterilerinizle çatıştığınız noktalar oluyor mu?  Bu anlamda bakıldığında; bir tasarımcı ne kadar özgürdür?

Eğer bir şirketle çalışıyorsanız; markanızın, vizyonunuzun ve fikirlerinizin, şirket kültürleriyle bir evliliği olur. Genel olarak birlikte çalıştığım şirketler veya bana gelenler benimle çok benzer bir felsefeye sahip oluyor ve bu gerçekten de işe yarıyor. Tasarımcıların bir fikri olduğu ve şirketlerin de bunu ürettiği bir efsanedir. Gerçek eserler fikirlerin, vizyonun ve ideolojinin ortaklaşa birleşmesinden doğar. Bunun yalnızca sizin hayattaki her şeyle doğru ilişkiye, aşka, işe, arkadaşlığa ve desteğe sahip olunduğunda işe yaradığını öğrenmem yıllarımı aldı.

“Tasarımın demokratikleşmesi” derken neyi kastettiğinizi açıklayabilir misiniz? Bu durum dünya üzerinde nasıl bir etki yaratır?  

Çok uzun zaman boyunca tasarım, yalnızca elit kesim veya azınlık bir kültür için var oldu. Eğer dünya değişecekse veya daha çağdaş koşullarda var olacaksa, o zaman daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmalıyım. Bir halkçı olmalıyım. Tasarımı demokratikleştirmeliyim. Birçok yaşama temas etmeliyim ve onlara dünyanın nasıl farklı, enerjik, daha ilham verici ve daha yaratıcı olduğunu göstermeliyim.

Tarih ve doğayı pek sevmediğinizi söylüyorsunuz. Sebebini açıklayabilir misiniz? Bu durum tasarımlarınızı nasıl etkiliyor?

Tarihe saygı duyuyorum ama bunu yeniden yaratmaya çalışmamız gerektiğini düşünmüyorum. Evinize sahte antik eşyalar koymayın. Asla tarihten bir şey türetmeyin. Çağdaş düşünün. Anı yaşayın. Eskitilmiş nesneleri, lambri kaplama, kartonpiyerler, tornalı tahta bacakları, Barok avizeleri, büyük çiçek desenleri ve geçmişe dönük tüm tarzları unutun. Bu şeyler bana kabuslar gördürüyor. Bence insanlar olarak geçmişi taklit etmeye izin vermemeli, yalnızca çağdaş dünyayı şekillendirmeye izin vermeliyiz. Yeni kültür, yeni biçimler, konseptler, materyaller ve tarzlar talep ediyor. Biz endüstri sonrası çağa geçiş yaptıkça, ürünler belirli kültürlerin, kurumsal kimliklerin ve kabilelerin çeşitli ifadeleri olarak daha kişiselleşmiş hale geliyor. Tarih boyunca, nesneleri şekillendirmek kültürü şekillendirdi. Günümüzde, endüstriyel tasarımın bu nesneleri değer ve anlamın bir kutlaması olarak yeniden tanımlama sorumluluğu bulunmaktadır.

İstanbul’un sevdiğiniz ve sevmediğiniz tarafları neler?

İstanbul’un görkemli hayatını ve güzel insanlarını, masaların üstünde dans edenleri, doğunun batıyla buluştuğu karışımı, İslam’ın modernizmini, süslüye karşı sıradanın eşsizliğini, çağdaş genç kültürle karışmış mimarinin klasizmini yemeklerin farklı egzotik lezzetlerinin bolluğunu seviyorum. İstanbul’un enerjisi, gerçekten çok kuvvetli bir ilham veriyor.

Bir tasarımcı gözüyle baktığınızda; İstanbul’da yaşanan değişimi/dönüşümü nasıl yorumluyorsunuz?

Dışarıdan bir bakış açısıyla; İstanbul’a ilk olarak 10 yıl önceki gelişimden bu yana, büyük bir değişim ve gelişim görüyorum. Lovegrove konusunda çalıştığım Vitra gibi Türkiye’den bana gelmiş olan birçok proje sayabilirim. Solen, Gaia and Gino, Monna Glass ve Yapı Kredi ve W hotel, (eşime evlenme teklifi ettiğim yer) Hillside Su hotel, Wit Hotel gibi markalarla çalışmalarım var ve Derin Design gibi şirketlerin de birkaç güzel çalışmasını gördüm. 

Tasarım anlamında baktığımızda; dünya üzerinde en beğendiğiniz şehir hangisi? İstanbul nasıl bir yerde duruyor?

Belgrad’ı çok seviyorum ve genel olarak Doğu Avrupa beni büyülüyor. Moskova, Zagreb, Atina, İstanbul, Ljubljuyana, Dubrovnik, Prag, Varşova, Krakov ve daha birçokları… Bence Paris, Londra, Milan, Stockholm, Madrid, Barcelona ve hatta New York şu anda pek de ilham verici değil, yorucu ve bayağı. Bana şehir olarak ilham vermiyorlar. Doğu Avrupa’yı gelecekte yükselişte olacak bir yer olarak görüyorum. Bu yüzden herkes yıllarca sosyalist / komünist rejimlerin baskısı altında kalmış bu şairane romantik, sanatsal ve entelektüel yerlerin yeniden yapılanması konusunda heyecanlı ve istekli.

Gökdelenlerin ve kentsel dönüşüm projelerinin İstanbul’un görüntüsünü, ruhunu kötü yönde etkilediğini düşünenler var. Hem İstanbul hem de dünya üzerinden bakacak olursak; bu tip yapılaşmalar estetik anlamda sizde nasıl etkiler uyandırıyor?

Ekonomi ve tasarım farkındalığı süratli bir şekilde artıyor. Tasarım, ticaretten ve herkes için daha iyi bir hayat oluşturmaktan ayrı görülemez ve inanıyorum ki İstanbul da o yönde ilerliyor. Ama Türkiye, endüstri ve mimarisini Batı ürünlerini kopyalamaktan vazgeçirip, kendi yeni özgün dilini yaratmaya götürmeli. Türkiye küresel markalar geliştirmeli, kendi tanınmış markalarını ve yeni çağdaş kent simgelerini yaratmalı. Türkiye’nin birçok simgesi 2000 yıl önce inşa edildi. Birkaç çağdaş ikon kırıcı, yeni örnekler yaratmamız gerekiyor. Şimdi önümüzdeki 1000 yılın sanat eserlerini ve önemli kültürel belirteçlerini yaratma zamanı. Endüstri güçlenmeli, küresel ajandaları olmalı ve rekabet edebilir eşsiz ürünler ve hizmetler yaratmalı. Türkiye’yi yeniden markalamak istiyorum! Yeni logo ve imajlar lazım! Küresel piyasa için yeni ürünlerin nasıl yaratılacağı danışılmalı. Türkiye’ye büyük küresel sevgiler!

Alldesign kapsamında yeniden ülkemize geleceksiniz. Bu tip organizasyonlar, tasarım dünyasında nasıl bir rol üstleniyor sizce?

Tasarımın geleceği nasıl şekillendirdiği hakkında tavsiyelerde bulunuyorum. Tasarımın günlük hayatımızda son derece etkili olduğuna ve insanların davranışlarını olumlu yönde değiştirebileceğine inanıyorum. Alldesign gibi konferans ve forumlar; bu mesajı iletmek, daha iyi bir dünya inşa etmek ve şekilendirmek için etkili yerler. Yılda 30’dan fazla etkinikte konuşuyorum ve tasarımın değerlerini öğrencilerden üreticilere, geliştiricilerden profesyonel tasarımcılara kadar birçok kişiye yayma fırsatı buluyorum. Türkiye’yi seviyorum ve bir daha gelmeyi dört gözle bekliyorum.