Gökhan Alkan “Ben Aşkımın Peşinden Koştum”

Hayalleri olanlara, o hayallere tutunanlara, içinde yaşama sevinci olanlara, enerjisi ile yapıcı olanlara, işini severek yapanlara, saygılı olmayı mecburiyetten saymayıp, ruhunda taşıyanlara, haddini bilenlere, kendini övmeden masada 1 saat oturabilenlere hasretim. Bunları ruhunda taşıyanlara, doğasından gelen insan olma halini bir kenara koyarak, insan olmayı öğrenmeye gayret gösterenleri tutup, bırakmayasım var. Gökhan Alkan’dan bana geçenler işte bunlar…

Bence zaten jön olma hali de Türkiye’de değişiyor. Yani magazin kameralarına gülücük atmaktan, halkla sokakta selfie çektirmeye doğru değişen bir rüzgar söz konusu. İşte Gökhan Alkan da o sokakta selfie çeken yeni nesil jönlerden. Yolunu kendi tırmalayarak açmış, bundan sonrası da su gibi aksın… Misina Balık’ta gerçekleştirmiş  olduğumuz çekimlerimiz ve bir taraftan Misina’ya özel lezzetleri midemize indirirken gerçekleştirdiğimiz sohbetimizden sayfalarımıza aktarabildiklerimizle sizleri başbaşa bırakıyorum…

Oyuncu olmak senin için tesadüflerin getirdiği bir sonuç mu yoksa planlayarak ulaştığın bir hedef mi?

Tesadüfe değil tevafuka inanan bir adamım. Bundan kaynaklı, sahnede önde olmak için doğmuş olduğuma inanıyorum. Çünkü hiç kimse, ufacık bir çocuğun arabanın arka koltuğuna oturup,‘ben öne oturmam çünkü ben star olacağım, arkada oturmalıyım’ demesini izah edemez. Ufacık çocuksun, ailende rol model alacak kimse yok, nerden çıkardın evladım star olacağım demeyi… Ya da hiçbir fotoğraf karesinde bulunmamaya çalışıp, ileride karşıma saçma sapan bir fotoğraf karesinin çıkmamasını düşünmeyi… Bunlar çocukken iç dünyamda kurguladığım saçma haller, belki de içgüdüsel olarak bir duruş sergilemek.

Aslında Freud’un tezleri de kanıtlanmış oluyor. Duygusal olarak, ben sadece ayak uydurdum fakat; dünya düzeni, sistem, maddiyat, ekonomi, hayata tutunma kaygısı beni başka okullar okumaya zorladı. Aileden çok zengin bir adam değilim. Babam orta halli bir işçi, annem ev hanımı, tek başımıza ayakta durmaya çalışan çekirdek bir aileydik, haliyle benim istediğim her şeyi yapıp, olmadı şimdi de bunu yapacağım demek gibi bir şansım hiçbir zaman yoktu. Bu sebepten dolayı, hayallerimden hiç feragat etmeden başka üniversiteler okudum. Öğretmen artı mühendisim.

img_0267

Ailelerin, klasik olarak, elinde bir altın bileziğin olsun söylemi hizalanma noktan oldu yani…

Tabi yani Türk’üz biz. Sigortalı işin olsun, altın bileziğin olsun söylemleri vardı. Risk alabilecek imkanlara sahip değildim. Bir şeyleri hunharca deneyebilecek imkanlara sahip bir çocuk değildim. Babam ‘sigortan ne kadar erken ödenmeye başlanırsa, o kadar erken emekli olursun’ derdi.Çünkü babam hayatını bu şekilde kazanmış bir adam,  bana da bunu sunabiliyor. Onları da, kendimi kırmadım. Onların benden istedikleri sevgiydi, saygıydı benim aradığım aşktı. İki aşkım var; müzik ve oyunculuk. Sadık bir aşık gibi aşkımın peşine koştum, aşkımı aldım, evlendik. Şu anda evliyiz ve aşkımızı yaşıyoruz.

Oyunculuğa yeteneğin olduğunu nasıl anladın?

Dediğim gibi oyunculuk benim için aşktı. Klasik olarak okul müsamerelerinde rol aldım. Kocaeli Üniversitesi’nde okurken tiyatro kulübü ile tanıştım.Tiyatro kulübünde Alman bir hocamız vardı. Oyunculuk anlayışı komedi zamanlaması üzerineydi. Orada komedi zamanlamasını üzerime ceket gibi giyinmiş bulundum. Dört sene boyunca doğaçlama yaptık. O dönemde bir kız arkadaşım vardı. Kendisi de oyunculuk yapmak istiyormuş. Bana ‘çok istiyorsun, hadi gel bir kursa yazılalım’ dedi. Onun bana kattığı değeri hiç unutamam. Onun bende açtığı fikirle Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin kursuna yazıldım. Sonra kadrolu oyuncu almak için Müjdat Gezen Sanat Tiyatrosu bir sınav açtı. Bu benim için bulunmaz bir nimetti.

Sınava girdim, kız arkadaşımla birlikte hazırlandık, o seçilemedi kısmet olmadı beni seçtiler. Ve ben orada o gün profesyonel tiyatroya, ekmeğimi kazandığım, ilk harçlığımı kazandığım tiyatroya adımımı attım. Oraya adım atmamla da hayatım orası oldu. Ona da buradan sevgilerimi saygılarımı yolluyorum. O bana ‘senin sınavı kazanacağını biliyorum çünkü sahne ışığın, sahnedeki duruşun benim seni sevme sebebimdi, hocaların da sevdi, yolun açık olsun’ demişti, çok gururlanmıştım.

gokhan_2

Sanki erkek güzeli yarışmasından çıkmışsın gibi bir halin var. Özgüvenin yüksek midir?

Bu iş, özgüven işi. Yok diyen yalan söyler.‘Ay benim özgüvenim yok’ diyorsan zaten üçüncü dördüncü adamı oynarsın, ekmeğini kazanmaya devam edersin.Bir tiyatro sahnesinde yüzlerce insan karşında oturuyor ve sen daha yüksekte onlara bir şey sergiliyorsun. Matematiksel olarak, o kalabalığın içerisinde olma olasılığın daha yüksektir. O yüzden, daha yukarıda, o sahnenin ışığı altında bir performans sergiliyorsun. Karşımdaki seyirci veya televizyon başındaki seyirci seyretmek için seni seçmiş. Bu insanın kendine olan inancını arttıran bir şey. Benim kendime güvenim, yaptığım işe inancımla doğru orantılıdır. Doğru yoldan gitmeye, doğru adam olmaya, işime dört elle sarılmaya, haksızlıkların daima karşısında dimdik, eğilmeden durmaya çalıştım. Bu da beni doğru insanlarla karşılaştırdı diyebiliriz.


Vazgeçtiğin bir dönem oldu mu? Çünkü maddi kaygıları da olan bir iş yapıyorsun.

Bu hayatın gerçekten maddiyatla devam ettiğini hepimiz kabul etmiş durumdayız fakat,bu hayat bir gün geçecek, gidecek, öleceğiz, toprak olacağız. Başka bölümler de okumuş, limon satarım kardeşim diyebilecek derecede kafası rahat olan bir adamım. Doğrularımdan hiç vazgeçmedim. Çünkü doğrular bana özel doğrular değil, evrensel doğrular. Barış, sevgi, saygı, sevgi gibi değerlerin arkasında durunca, ne istediğini bilen bir adam oluyorsun. Zaten bence doğru insan olabilmek, evrensel kuralları hayatının merkezine koyabilmektir. İnsan olmaya çalışıyorum.

gokhan_3

Hayatının omurgasını ne oluşturuyor?

İnsan olabilme kaygısı oluşturuyor. Hiçbir zaman; sıfatların, edindiğimiz mesleklerin, gücün, kudretin vs. 1 dakika sonra anlamsız olabileceğini aklımdan çıkarmıyorum. Bunuda unutmadığım zaman her şey çok daha rahat oluyor.

Oyunculuktaki şansın ne oldu?

Oyunculuktaki şansım benim gerçekten tez olur, yani oturup saatlerce konuşabiliriz. Benim bu konuda hiçbir ahbabım, hiçbir tanıdığım, hiçbir bağlantım yok. Bir tek Müjdat Gezen Tiyatrosu öğrencisiydim, bir sene okudum, tiyatroya seçildim. Rakamlara ne kadar eziyet edersen, sana senin istediğin sonuçları verir. Çocukluğumdan beri matematiksel planlar yaptım çünkü çocukluğumdan beri tepelere oynamak istiyordum. Anlattığım gibi, çok garip ama böyle, içgüdüsel bir durum sanırım. Bende varolan ruhun aynısını bir önceki dizimde beraber oynadığımız Beren Gökyıldız’da gördüm. Aman Allah’ım, kız versiyonumu karşıma çıkardın,  çok acayip dedim. Bir de benim bir sendromum var. Asperger Sendromu. Konsantrasyon rahatsızlığı. Neye konsantre oluyorsam, tüm enerjimi ona veriyorum. Bu sendromum bana +1 değer kattı.

Nasıl bir sendrom bu? Obsesif kompulsif bir durumun mu var?

Yaptığım işte var. Kendi hayatımda her şeyin kontrolümde olması lazım. Ama basın danışmanı, menajer, stil danışmanı, asistan vs. gibi bir ekip kurmaya çalışıyorum. Kazandığımı yine işime yatırmaya çalışıyorum. Bu şekilde büyüyebileceğine inanıyorum. Bu nitelikli ekibi kurduğunda da obsesiflik azalıyor.Müjdat Hoca’da da vardı bu obsesif durumlar,beni gördüğünde de: ‘Doktor bana, 50 yaşından sonra gerçek hastalıklar çıkacak, bunları bırakacaksın dedi.’demişti. Soruya gelirsek,bu hedefe kilitlenme sendromu. Bende her şey planlı programlıdır. Tiyatrodayken o kadar çok seçmelere gidiyordum, o kadar çok alamıyordum ama hiçbiri hevesimi kırmadı.  Çünkü ben sonunda alacağımı biliyordum. Hedefe kitlenme durumu işte. Mesela şuan seninle konuşuyorum, sadece sana konsantreyim, başka hiçbir şeyi görmüyorum.

gokhan_4
Bu durum aşık olduğunda da dünyadan kopmana sebebiyet verebilir tabii…

Tabii. Bu sendromdan dolayı, aşık olduğum kişi hayatımın merkezine oturuyor.

Hayatta nerede lades dersin?

Hayatta lades dediğim tek konu aşk. Çok çılgın bir adam değilim. Her şeyim planlıdır. Hedefleri olan, büyüme arzusu olan insanların disiplinli ve planlı olması lazım ama işte o kalp çarptı mı aklın önüne geçiyor, söz dinlemiyor. Benim de kalbimin çarparak aklımın önüne geçtiği oldu ama bu durum da bana şunu öğretti: ‘ aklın egemen olduğu aşk , insana daha çok başarıyı, uzun ilişki ise saygıyı ve sevgiyi getiriyor.’

Oyunculukta kendini hangi ligte görüyorsun?

Şöyle diyelim; Amerikan Sineması Şampiyonlar Ligi ise, Avrupa Sineması UEFA ise, Türkiye Süper Lig diye düşünebiliriz. Türkiye’de ilk üç takım abilerimiz; Kenan İmirzalıoğlu, Kıvanç Tatlıtuğ, Halit Ergenç’tir. Ben kendimi, abilerimin bir kademe altında görüyorum.

gokhan_5

Biraz gündelik hayatında neler yaptığından konuşursak; seninle ilgili bilmediğimiz bir şey söyler misin?

Mesaj yazmayı sevmiyorum. Ya sesli mesaj gönderirim ya konuşurum. Ses duymayı seviyorum. O tuşlar, o klavyeyle yazılar bana çok soğuk geliyor. Bir de emoji sevmiyorum. Benim mesajlaşmam; evet, hayır, geliyorum gibidir. Bir gülücük koymam yazdığımın ardından. Yanlış anlayanlar, kırılanlar, kızanlar olmuştur, mesajlaşma stilim yüzünden.

Çok oturaklı, çok efendi, ne istediğini bilen birisin ama içinde bir çılgın varmış gibi hissediyorum.Var mı öyle bir durum?

Tabi var olmaz olur mu… Beni gerçekten çok güzel izah ettin, çok mutlu oldum. Yani çocukluktan beri üzerimde saçma ciddi bir duruş var. Düşün, çocuksun fastfood yemiyorsun. Haliyle küçüklükte sana verilenden bugüne ciddi bir miras kalıyor.

gokhan_7

Yaptığın en büyük çılgınlık?

Aşık olmak. Yani benim gibi bir adam için teslim olmak, aşık olmak bir çılgınlık.

Müzik ile de ilgilendiğini söyledin. Biraz anlatır mısın?

Oyunculuk ve müzik benim iki çiçeğim. İkisinide suluyorum, birbirinde ayırt etmiyorum. Çocukken birkaç kere canlı müzik performansları yaparak, harçlığımı çıkardım. Dizide 3-4 bölümdür şarkı söyletiyorlar. Enstrüman çalmıyorum ama şarkı söylemeyi seviyorum. Yanlış bir düşünce olduğunu biliyorum ama çocuk aklı işte… Çocukken enstrüman çalanlar sahnenin arka tarafında oldukları için ben sahnenin önünde, ışığın altında olmayı hayal ediyordum. Müzik, şuan da oyunculuğumu geliştirdiğim gibi geliştirmekte olduğum bir şey.

Albüm yapmayı düşünüyor musun?

O çok uçuk birşey. Ama şarkı sözleri yazıyorum, kendimce güzel sözler yazıyorum. Twitter’da yazdım, aldılar, kullandılar, büyük patladı. Mesela bir röportajımda bir şiirimi okudum, röportajı yapan hanımefendi‘Nazım’ın bu şiirine bayılıyorum’ dedi. Hanımefendinin Nazım’ın şiirini bilmemesi normal çünkü bir sürü şiiri var ama benim için normal olmayan kısım, benim şiirimin Nazım’ın şiirlerine benzetilme durumu. Bu çok kıymetli bir şey. Dedim ki, öyle bir cümle kurdunuz ki; şu anda size şiir yazabilirim. Yazıyorum, çiziyorum, şan dersleri alıyorum. Albüm hayalim de var.

gokhan_8