İlay Erkök İle Kraliyet Ailesi Bursu Ve Özel Hayatına Dair Her Şey

İlay Erkök

YEMEK DÜŞÜNDÜĞÜMDE AĞLAYASIM GELİR

Yeni nesil oyunculardan İlay Erkök. Çok güzel ama güzelliğime güvenmem diyip, işin okuluna da gitmiş. İstanbul Devlet Konservatuarı’ndan mezun. Üniversite döneminde bir de burslu olarak İngiltere’ye gitmiş.  Hem de Kraliyet Ailesi’nden aldığı bursla. İngiltere’ye gidecekken, sıkıntı çıkınca, Kraliçe’ye mektup yazacak kadar da özgüvenli. Bıcır bıcır, değişik, komik, ne istediğini bilen, güzel mi güzel konuğum İlay Erkök ile hem hikayesini konuştuk hem de çok güzel fotoğraflar çektik, bir de üzerine oturup çatlayıncaya kadar yemek yedik. Arada sevgilisi Keremcem’i de çekiştirdiğimiz, keyifli söyleşimiz sizlerle efendim…

 

Kendinden bahseder misin? Nasıl bir ailede büyüdün?

Babam diş doktoru. Ailem İstanbul’da yaşarken babamın tayini çıkıyor ve Balıkesir’in Gönen ilçesine gidiyorlar. Ben Gönen’de doğuyorum. Abim var, oyuncu. Yaklaşık 10 sene Gönen’de okudum. Küçük bir yerde, insani ilişkilerin kıymetli olduğu bir yerde büyüdüm. Ortaokul itibarı ile yaz aylarında hep çalıştım. Abim de öyle. Ailem bizi “İleride ne olursan ol, geldiğin yeri unutmamalısın” diyerek yetiştirdi. Küçük yerde yaşayıp, büyük şehre gelince insan ilişkilerinin başkalaştığına şahit oluyorsun.

Nasıl işlerde çalıştın? Her yaz çalışır mıydın?

Her yaz. 9 yaşımdan sonra 17 yaşıma kadar çalıştım. Abim sanayide de çalıştı yeri geldi balıkçıda çalıştı, ben bitlenme korkusuyla balıkçıda pek çalışamadım. O zaman kazandığın paranın haftalık veriliyor olması, o parayı çok kıymetli hale getiriyordu. Onun kıymetini bilip, insanlara kibirli veya ukala davranamamayı öğrendim, törpülendim.

Sonra hayatın nasıl evrildi?

Lisanslı voleybolcuydum. Anadolu Lisesi’nde okurken, beni bir kolejden burslu olarak istediler, geçtim. Sonra menüsküsüm yırtıldı. Ameliyat olmam gerekiyordu ama benim profesyonel sporcu olarak hayatıma devam etmek gibi bir derdim yoktu. Amacım kendimi iyi ifade edebileceğim bir iş yapmaktı. Ve bu da oyunculuktu. Rahmetli Suna Pekuysal büyük halam oluyor, annemin halası. Senarist Yonca Akasya kuzenim. Abim oyuncu. Zaten bu ortamı çok fazla solumaya başlamıştım. Abim, konservatuar sınavlarına hazırladı. İstanbul Devlet Konservatuarı’nın sınavlarına girdim, okumaya başladım. İkinci seneme giriyorum derken; İngiltere’ye gitmek istedim.

Neden İngiltere’ye gitmek istedin?

Konservatuar bölümünde bir sürü bölümden insanlar vardır. Orada da görüyordum, herkes İtalya’ya, Fransa’ya gidiyor, kendilerini daha fazla geliştirmek için bir şeyler yapıyordu. Ben Shakespeare hastayımdır. Bende İngiltere’ye gitmek istiyorum dedim. Abim de Polonya’daydı o zamanlar. O da Bilkent Üniversitesi’nde Tiyatro Bölümü’nde okumuştu. Abim ‘İlay İngiltere için seni hazırlayalım istiyorsan, çalışalım’ dedi.  Aksilikler oldu, halbuki İngiltere de Kraliyet Akademisi’nden burs almıştım.

Kraliyet ailesinden ilk burs alan kişi senmişsin öyle mi?

Evet. Böyle haberler çıktığı için biliyorum ben de. O dönem sıkıntı oldu ve gidemeyeceğimi öğrendim. Bu bir senemin boşa gitmesi demek. Evde boş boş oturup, ne yapacağımı düşünüyordum ki; rüyamda Kraliçe Elizabeth’i gördüm. “Ben senin nenen sayılırım, bana bir mektup yaz” dedi. İşaretlere inanırım, uyandığımda hemen mektup yazacağım dedim. Mektubu yazdık, yolladık.

Kime gönderiyorsun mektubu? Adres olarak saraya mı gönderdin?

Tabii ki saraya. Kraliçeye direkt ulaşamıyorsunuz tabii ki ama kraliçenin danışmanlarından biri ne olursa olsun sizinle ilgileniyor. Çok güzel bir sistemleri var. Ben bazen apartman görevlisine ulaşamıyorum burada ama kraliçeye ulaştım. İlk önce mektubun ulaştığına dair bir mail atıldı.

Ne kadar sürede döndüler sana?

10 gün içerisinde döndüler. Toplam 15 gün içerisinde vizem, uçak biletim, her şey kesinleşti. Hatta okulumdakiler beni orada bekliyorlardı. Bir sistematikle, bu durumun yanlışlıktan dolayı olduğunu, problemin hemen çözüleceğini, sanat öğrencilerine her zaman açık olduklarını, o kadar güzel bir açıklamayla yazdılar ki, benim gidebilmem için çok büyük bir imkan oldu.

Ne kadar kaldın İngiltere’de ?

2 seneye yakın. Orada sistem çok farklı. Burada okul 4 seneyse, orada 2 veya 3 sene okuyorlar. Tiyatro sistemini onlar daha farklı bir sistematikle yapıyorlar. Bir gün sınıfta şöyle bir muhabbet oldu ‘Emma da gelecek’ falan dediler. Benim için Emma normal bir isim yani Ayşe gibi düşünüyorum. Sonra sınıf arkadaşımın Emma Watson olduğunu öğrendim. 1 günlüğüne geldi film çekimine gideceği için ve tekrar Amerika’ya uçtu. ‘Hoş geldin İngiltere’ye, umarım mutlu kalırsın’ falan diye konuştu benimle. Hollywood yıldızı, dünyaca ünlü biri fakat asla egosu olmayan bir insan. Diğer sınıf arkadaşlarım da Game of Thrones da oynayan, Spartacus dizisinde oynayan insanlardı yani çok değişik bir ortamdaydım.

 Kaç yaşındasın?

25.

İlay ne demek?

2 anlamı var. Biri, eski Selçuklu devletinde hükümdarın kızı varmış, İlay Hatun. Babası gidince İlay Hatun, güzelliğiyle herkesi etkileyerek, devleti yönetmiş. orayı yönetmiş. Diğer anlamı da, ülkenin en güzel kızı demek.

 

İngiltere’den döndükten sonra İstanbul Üniversitesi’ni bitirdin mi?

Evet.

Türkiye’de eğitimli oyuncu olmanın herhangi bir avantajı var mı?

Tabii ki var. Bu işi okumuş insanların arasında bir avantajı, kıymeti olduğunu düşünüyorum. Çünkü okulda, hiyerarşi sistemi vardır. Yani siz 4. sınıfların, sizden büyük oldukları için, sahnelerini temizlersiniz, kıyafetlerini ütülersiniz, böyle bir hiyerarşi vardır.

Tanıdığımız birileri var mı ütüsünü yaptığın?

Güven Murat Akpınar var, Onur Ünsal var. Onlar benim çok üstlerim. Hiyerarşi ve saygı sadece okulda olmadığı için ne olursa olsun bir tiyatro sahnesinde vakit geçiriyorsanız, siz yine onun kıyafetini ütülersiniz, o bir saygıdır. Girdiğim ortamlarda da oyunculardan çok set arkasıyla iyiyimdir. Benim için enerji çok önemlidir. Bu yüzden de bana çay getiren abiye davranışım da bir oyuncuyla aynı oluyor. Mesela daha önceden Zafer Algöz’le çalışma imkanım oldu, benim okullu olduğumu hemen anladı. Onun yanındaki duruşum, Zafer abi geldiğindeki davranışım, ondan bir şeyler öğrenmeye çalışmam, bir şekilde farklı bir frekansta buluşturdu. Her zaman amacım bir karakter oyuncusu olmak. Benim için önemli olan başrol oyuncusu olmak değil. Dizilerin neye göre tuttuğunu bilmiyorum zaten. Çok hızlı tüketiliyor her şey.

Komedi ya da drama gibi bir ayrımın var mı?

Aslında yok. Komediyi severim ama Türkiye şartlarında dram işler daha ön planda. Aslında her şey bir bütün. Partneriniz, oyuncularla uyumunuz, senaryo vs. Biri olmazsa diğeri olmuyor.

Hırslı mısındır?

Çok hırslıyımdır. Ama bu hırsımı, kendi hayatımı ne kadar etkileyip etkilemeyeceğini ayarlayacak bir insanım. Galiba terazi burcu olmam burada devreye giriyor. Hırs, başarılı olabilmek için çok güzel bir şey ve ben her zaman en iyisi olmak isterim ama en iyisi olacağım derken de kendimden ödün verip beni olmadığım bir İlay yapmak istemiyorum.

Bir rol için 40 kiloalır mısın?

Alırım tabii. Oyuncu olarak bunu yapmak zorundasın. Oyuncu kilo da alır kilo da verir. Çok saygı duyuyorum Hollywood oyuncularına.

Oyunculukta tabuların var mı?

Yok.

Keremcem ile İstanbul’da neler yaparsınız? Birlikte nerelerde vakit geçirmekten keyif alıyorsunuz?

İkimiz de evi seven insanlarız. İmkanımız varsa, birbirimizi tercih ediyoruz. Bizim için mekanın bir önemi yok. Ortaköy, Karaköy, Fenerbahçe, Moda, Kalamış çok gittiğimiz yerler. Deniz kenarında olmayı seviyoruz. Aslında biz üşengeç bir çiftiz, her şeyi yapabileceğimize inanıyoruz ama ‘ben evde yemek yapayım mı? Sen de soğanları doğra’ durumuna geliyoruz, bir anda kendimizi evde yemek yerken veya dizi/film izlerken buluyoruz. Keremcem resim yapmayı çok seviyor, bazen bana resim yaptırmaya çalışıyor. Şehir dışında da en son Cunda’ya gittik. Biz popüler yerlere gitmektense, kendimiz keşfetmeyi severiz. Cunda’da da herkes şuraya gidin çok popüler falan dedi biz hiçbirine gitmedik. Cunda’da yeni yeni yerler keşfetmek çok iyiydi.

Keremcem’in hayranları seni taciz ediyor mu? Var mı hala öyle şeyler?

Var. Keremcem ve onun hayatında ki her şey ile ilgili beni taciz ediyorlar ama ben uğraşmıyorum, bunlar hep olacak.

Birlikte bir proje yapmanızı istiyorlar mı?

Çok. Özellikle 7 aydır teklifler geliyor.

Düşünüyor musunuz?

Şuan bilmiyorum. Birlikte bir şeyler yapmak çok güzel. Ama bunu yapmış olmak için yapmak istemiyoruz. Kendimize ve sevdiğimiz insanlara bizden bir şey bırakmak istiyorsak, bunu zaten internet üzerinde saçma sapan videolar çekerek, doğallığımızla yapıyoruz.

Ailen bir şey söyledi mi aranızdaki yaş farkıyla ilgili?

Hayır. Ailem için beni mutlu etmesi önemliydi. Tabii 40 yaş fark olsa ne derlerdi bilmiyorum ama 15 yaş çok ciddi bir fark değil. Bir de abimin benim hayatımda bir erkeğe kefil olması çok ciddi etkiledi.

 

Abinle aynı projede rol aldınız mı hiç?

Hayır. Sadece şöyle bir şey oldu; abim Deniz Yıldızı dizisinde oynarken, çok küçük bir hemşire rolünü oynamıştım. Anı olsun diye. Abim, hayatımda en çok, aynı projede yer almak istediğim insandır. Yetenek sınavlarına girmemi sağlayan, özgüvenimi ve kendimi keşfetmemi sağlayan, taptığım bir insan, hocamdır.

Kendinle ilgili neyi eksik buluyorsun?

Sanırım çok vericiyim. Herkesi kendim gibi görüyorum, bu bazen beni ister istemez kırabiliyor. İnsana değer veren biri olduğum için daha fazla etkileniyorum. Çok sabırlıyımdır. Herkesin çıldıracağı şeylere karşı ben inanılmaz sabırlıyımdır. Ama bir an olur, basit bir şeyden bile bir insan benim için bitmiş olur. Kendimde en zayıf bulduğum şey ise; ben bir şeye sinirlendiğimde ya da üzüldüğümde onu hemen atlatamıyorum. Modumu çok etkiliyor. Tartışmalardan çok uzak kalmaya çalışıyorum. Ve inatçılığımdan. Biraz Arnavut damarım var.

En iyi tarafın?

Karşımdakini dinlerim. Herhangi bir insan benimle ilgili bir eleştiri yapacağı zaman dinlerim. Hayal kurmayı severim. İnanınca her şeyi yapabileceğime inanan bir insanım. Çok iyi bir arkadaşımdır, dostumdur ve dert ortağıyımdır. Kendi yaşıtlarım dışında 35-45 yaş arası arkadaşlarım vardır. Onlarla aynı frekansta olmamın sebebi de ailemin beni yetiştirme tarzı, beni bir birey olarak kabul etmeleri. Bizim ailede, ayda bir aile toplantısı olurdu. Kimin ne hatası varsa o konuşulurdu. Bu bizim aile ilişkimizi de çok olumlu etkiliyor, kendinize karşı daha özgüvenli olmanızı da sağlıyor.

Hala devam ediyor mu toplantılar?

Evet. Annem şuan Erdek’te olduğu için daha rötarlı devam ediyor.

Yemekle aran nasıl? Salata ile beslenen oyunculardan mısın?

Ben yemekle evlenirim mesela. Yemek konuştuğumuzda, yemek düşündüğümde ağlayasım gelir. Açken ben yokum, yemek yedikten sonra daha farklı düşünmeye başlarım. Sakatat çok severim. İnsanların yemediği yemekleri ben bayılarak yerim. Çiğ balık da yerim çiğ et de yerim. Keremcem de anlayamıyor. İçimden canavar çıkabiliyor bazen.

Güzel yemek yapar mısın?

Çevremdeki herkes bir yemek dükkanı açmalısın der. Küçüklükten, annemin yanında yetiştim.

Arnavut böreği yapabiliyor musun?

Evet yapabiliyorum ve çok severim.

Keremcem bizim mutfağımıza da misafir olmuştu, eli yatkındı diye hatırlıyorum ama evde mutfağa giriyor mu acaba?

Ben mutfaktayken o daha uzakta duruyordu ama birlikte bir şeyler yapınca daha da güzelleşiyor. Ben mesela mutsuz olduğumda evde yemek yaparak kendimi mutlu ederim. Ya da sudoku çözerim. Keremcem’le yemek yaparken çok eğleniyoruz. Bazen birbirimize şov yapalım derken mutfak mahvolur. Keremcem blender yaparken bir anda duvar batar, benim gözüm seğirir falan.