Ünlüler Mutfakta: Caner Özyurtlu, Algı Eke

İSTANBUL KORKUNÇ BİR YER; CANER ÖZYURTLU

İnsan neden oyuncu olmak ister?
Ben oyunculuk yapmama amacındayım.
Öyle bir karar mı aldın?
Karar değil de yıllardır istediğim bir şeydi. Yavaş yavaş dozunu azaltıyorum. Sadece eşim dostum, sevdiğim insanlar falan çekerse ya da gerçekten çekelim ya bunu diyerek gaza gelirsek yapmak istiyorum. Sürekli oyunculuk yapmak istemiyorum.
“Ulan İstanbul” sana ivme kazandıran bir işti ve insanlar sonrasında senden bir devamlılık beklediler…

IMG_4831
Açıkçası ben, o da çok kısa sürer diye düşünüyordum. Biraz da o yüzden kabul etmiştim. Kötü de olmadı. Zaten onun seti de çok tatlıydı. Aslında o da arkadaş sebepli bir işti.
Oyunculuk yaptığın işlerin genellikle bir ev atmosferi etrafında dönüyor olması tesadüf mü?
Aslında bir yandan da bir seçim. Biraz fazla ev delisiyim. Evde vakit geçirmeyi ve sahiplenmeyi seviyorum. O yüzden de ev ile ilgili okuduğum işler hoşuma gidiyor. Bir arada olma halini, insan ilişkilerinin anlatıldığı hikâyeleri seviyorum. Aslında işleri senaryoya göre seçiyorum, senaryonun iyiliğine göre değil.
Oyunculuğu çok tercih etmediğini söylüyorsun. Oyunculuk yapıp, yapımcılığa, yönetmenliğe mi aktarıyorsun?
Film yapmak için oyunculuktan para kazanmak çok zor. İşin gerçeği hep param bitince dizilerde oynuyorum. Benim kalibremdeki bir oyuncunun kazandığı para ile film çekilmez. Evet, oyunculuk yaptığım zamanlarda daha rahat yaşıyorum.
Neredeyse herkesin oyuncu ya da müzisyen olmak istemesiyle ilgili ne düşünüyorsun?
Oyunculuk aslında F1 pilotu olmak gibi bir şey. Türkiye’ye oyunculuktan tutarlı olarak, gerçekten para kazanan 100 kişi var. Dediğim gibi oyunculuk benim hayalim değil. O sırada para kazandığım için mutlu oluyorum ve vakit geçirdiğim insanlardan keyif alıyorum ama beni tatmin etmiyor. Oyunculuk konusunda biraz tembelim. Baktığın zaman oyunculuk anlamında kariyerime çok da fazla bir şey katmadım. Hep aynı şeyi oynuyorum.

IMG_4838
Oyunculuk eğitimi aldın mı?
Evet. İstanbul Üniversitesi Konservatuarı Tiyatro Bölümü mezunuyum.
Peki, yönetmen olmak? İnsan neden yönetmen olmak ister? Gördüğü hikayeleri insanlarla paylaşmak için mi? Biraz hikayecilik gibi mi bu?
Evet, hikayecilik kısmı doğru bir nokta. Benim çok sevdiğim bir nokta. Aslında ben zaten ortaokuldayken kısa filmler çekiyordum. Matematik vs. konusunda çok beceriksizdim. Bari sanata yakın olsun dedim; resim okudum. Sonra şehir tiyatrosuna girdim, asistanlık yaptım ve oyunculuk yapmaya başladım. Oradan konservatuara girdim. Dizilere girdim ama bir taraftan da piyasada klip çekmeye başladım. Reji asaistanlığı yapmaya başladım. Dizilerde oynarken, bir yandan da reklam setlerinde asisatanlık yapıyordum. Kariyerim bir şekilde iyi gitti. Bir şeyi ummazsın ve iyi gider. Şans oldu benimkisi de…
Egosal durumlar nasıl?
Mütevazılık mı? Bayağı havalı duyuluyor aslında söylediğim şeyler. Etrafımdaki arkadaşlarımın çoğu mimar, mühendis, avukat falan. Onların yaptıkları işlere bakıyorum, şaşıp kalıyorum. Çoğumuz IQ’lu insanlar değiliz. Ben, insanları çözümlemek konusunda empati yeteneğime güveniyorum. O yüzden zaten bu mesleği seçtim. Herkes de acayip zeki olmak zorunda da değil. Ben biraz daha işin görünmeyen tarafında olmak istiyorum, rahat takılabilmek için… işin görünmeyen, arka tarafı beni daha çok cezp ediyor.

IMG_4865
Hikâyeye can vermek yerine karakterleri yaratmayı tercih ediyorsun…
Evet, biraz kontrol delisi bir adamım. Oyuncuyken bile, arka tarafta olan her şeye takılıyorum. İşin başında olmayı seviyorum. Ego burada devreye girdi, dikkat ettiysen… Kendi hayatımla ilgili kararları ben vermek istiyorum. Oyunculuk o besin zincirinin en altında. Oyunculukta, en son mala dönüştüğün noktadasın. Türkiye’de oyuncuya gerçekten kötü davranılıyor. Oyuncuların havalı görüntüleri falan hep yalan yani.
Her oyuncu için geçerli mi bu? Başrol oyuncuları için de mesela?
Başrol oyuncusunun da yüzüne mükemmel davranıyor, onların daha çok arkasından saydırılıyor. Çünkü o değerli bir şey, kaybedilemez. Rating durumları…
Sen nasıl bir yönetmensin?
Ben sohbet etmeyi seviyorum, setteki insanlarla vakit geçirmeyi seviyorum.
İşler istediğin gibi gitmediğinde?
Gidiyor genelde ya…
İyilikten maraz doğmuyor yani?
Yok doğmuyor. Bana herkes; “yönetmen olunca anlarsın, sette bağırman gerekecek” diyordu. Şuana kadar sette hiç sesimi yükseltmem gerekmedi.
Sen sinema sektörüne ne katmak için yönetmenliği seçtin. Ya da bu kaotik sektör ortamında nereden sıyrılmayı düşünüyorsun?
Yapımcının bir şirket değil bir insan olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Mesela dialog şöyle gelişir; “Yani Caner biz yapım şirketi olarak…”. Ulan sen bir adamsın, bir kere boşver şirketi yani. Ben en başından beri, genel olarak insanlarla insanca ilişki kurmayı amaç edindim. Bu beşinci film ve şu ana kadar kimseyle herhangi bir sorun yaşamadık.
Genç yönetmen olmak bir avantaj mı yoksa dezavantaj mı?
İlk filmde çok büyük dezavantajlar yaşadım. Tam o sırada Elveda Rumeli’de oynuyordum Ev’i çekmeye çalışıyken. Elveda Rumeli’de ise bir deliyi oynuyordum. Orada adam seni izliyor ertesi gün sen adamdan gidip 300 bin lira istiyorsun ben film yöneteceğim diye. Karşısında mal gibi duran bir adam pozisyonunda kalıyorsun. “Ne çekeceksin ki?” falan diye düşünüyor. Haklı, ben olsam ben de vermem. Ondan sonra dediğim gibi yavaş yavaş o filmi bir şekilde yaptık, o film bir şekilde seyircisini buldu, birkaç film daha yaptık ve şu anda avantajıma döndü. Sektörde gerçekten genç ve iş yöneten çok az adam var o yüzden de aklı çalışan yapım şirketleri biraz daha genç adamlarla çalışmak istiyor. Çünkü televizyon seyircisi de genç, sinema seyircisi de genç. Şu anda benim için avantaj, iki sene önce ise değildi.

IMG_4881
Bir yönetmenin gözünden İstanbul nasıl bir yer?
Korkunç bir yer. Kameranı bir yere çevirdiğin zaman bir tane çok güzel bir bina var ama tam yanında o kadar iğrenç bir bina var ki asla çekim yapamazsın. Türkiye’deki sinemanın bu kadar kötü olmasının sebeplerinden birinin de mimari olduğunu düşünüyorum. Herhangi bir ülkeye gittiğinde kameranı nereye çevirsen, zaten güzel bir dokusu var ve onun üzerine oyunculukla falan ilgilenmeye başlıyorsun. Çekim yapmak için 1 ay önce bir sokak belirliyorsun, sonra oraya bir gidiyorsun, yanındaki binayı yıkmışlar, beğendiğin binayı da pembeye boyamışlar. Bu yüzden bütün diziler, Beykoz, Balat, Kalamış sahilinde çekiliyor.

ALGI EKE

PİYASADAKİ AÇIĞI YAKALADIM

Algı seninle sohbetimize nereden başlayalım? Kendini anlatmaya nereden başlamak istersin?
İnternette yazılanlarla ilgili bir şeyi düzeltmek istiyorum. İnternette Ankara doğumlu olduğum yazıyor, ben İstanbul doğumluyum ve dört yabancı dil bilmiyorum.

IMG_4925
Hangileri? Bari onları da söyle yazalım.
Almanca ve Fransızca okudum. İngilizcem çok yarım yamalak. Onu saymıyorum. Her yere gittiğimde dört yabancı dil konuşuyormuşsunuz falan diyorlar ama yok yani öyle bir şey. Keşke olsa ben de isterdim.
O zaman İstanbul doğumlu bir oyuncu olarak, bu şehirde oyuncu olmak nasıl bir şey mesela? Buradan başlayalım.
Zaten aktif olarak bir tek bu şehirde oyunculuk yapılabiliyor. Biraz da Ankara’da.

IMG_4905
Oyuncu olmak istemek, biraz şizofrenik bir durum da barındırıyor sanki…
Teyzem çevirmen. Nietzche çevirileryi yapıyor, bu aralar çıkan bütün Nietzche’leri o çeviriyor. Bana şöyle bir şey dedi; “Nietzche psikopatlar en çok oyunculardan çıkar demiş”. Benim oyuncu olmak isteğim ilk önce aileme kendimi beğendirmek istememden kaynaklandı. Benden hiç memnun değillerdi ve ben sanki hiçbir şey olamayacakmışım gibi hissediyorlardı. Ben çok yüksek bir Alman disipliniyle büyüdüm, ailemin tamamı Alman ekolü ve tam anlamıyla bir proje çocuktum. Dolayısıyla onlar tarafından hiçbir zaman yeterli takdire ulaşamadım. Annem aktör ve aktrislere çok hayranlık duyuyordu, görüyordum bunu. Ben de oyunculuktan yürürsem öyle gözüne girerim diye düşünüp, başladım. Bu fikir öyle geldi ama zaman içerisinde de kendi arzum haline geldi. Üstelik bir de beğenilmeye başladım. Beğenildikçe özgüvenim arttı.
Hayatındaki onay mercii neresi?
Samimiyetine inandığım, kötüyse de kötü diyebilecek bir iki arkadaşım ve büyüğüm var.
Projelerde müdahale şansı veriyorlar mı? Mesela sen gözden kaçmış bazı ayrıntıları görüp yönetmen ve set ekibiyle paylaştığında bu senin müdahale edebileceğin bir şey mi?
Caner Özyurtlu: İşte o zaman kaprisli oyuncu oluyorsun.
Algı Eke: Ben biraz yapıyorum. Bunu yapmaya da son birkaç senedir, biraz deneyim edindikten sonra başladım. Kendimi izleyip de, aman tanrım demek ki benim müdahale etmem gerekiyormuş, gerekirse ukala bulsunlar, gerekirse kaprisli oyuncu olayım önemli değil. Sette çok sempatik ya da iyi kalpli biri olmayabilirim ama işim iyi ise ortaya çıkan şey de iyi olacaktır. O amaç için oradayız.
Bir Türkan Şoray, Filiz Akın dönemi vardı ve o dönemde sinema sektöründe farklı dinamikler vardı. Şimdi okullu oyuncuların olduğu ve fazlasıyla genç yetenekle karşılaşılabilen bir dönem yaşıyoruz. Oyunculuk bazında konuşursak, sence şuan içinde bulunduğumuz dönem nasıl bir dönem?
Çok iyi aktörlerimiz var, çok iyi oyuncularımız var. Çok başarılıyız bence. Fakat, oyunculuklar kötüleşiyor. Özellikle dizilerde kötü oyuncular izliyoruz. Bunun çok çeşitli sebepleri var. Sektörleşmek veya insani bir takım şeyler. 18 saat bir oyuncuyu çalıştırırsanız, haftanın altı günü o adamdan performans almayı beklemeyin. Ne gözü kalıyor, ne ruhu kalıyor, ne sosyal hayatı… Evine gidip yemek yiyemiyor. Sevgilisini, eşini, dostunu göremeyince… O kadar da değil yani robot da değil. E dolayısıyla bakışları donuklaşıyor. Ezberden oynuyor. Bir de ciddi bir senaryo sıkıntısı var. Sektör senaryo anlamında yoruldu. Yaratıcılıklar söndü. Bir sürü film çekiliyor. Ve ben umut ediyorum. Bir de ülke durumu var, yaşanan korkunç şeyler var. Hep diyorum ki kendi kendime; tarihe de baktığın zaman bütün bu kaotik şeylerden sonra hep yaratıcılıklar artmış. Hep beslenmiş, sanat çok yükselmiş. Umarım bizde de öyle şeyler çıkar ve daha iyi olur diye düşünüyorum.

IMG_4868
Dizlerimize Orta Doğu’nun gösterdiği ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Orta Doğu’dan büyük bir para akıyor ve bununla bizim sektörümüzün kalkınması olası bir ihtimal ve oluyor da anladığım kadarıyla. Yani benim oynadığım bir dizi sadece Orta Doğu’ya satıldı ve ben oradan teliften para kazanabilsem, ciddi anlamda standartlarım yükselir.
Gündelik hayatında ne yapıyorsun?
Üç senedir kendime bir şart koydum, yazları Kaş’a gidiyorum. Orada bir iki ay hiçbir şey yapmıyorum. Okuyorum, dinleniyorum, arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Sonra döndüğümde de zaten çok yoğun çalışmaya başlıyorum. O çalışma temposu içerisinde ben de evimi seviyorum. Çoğunlukla evde vakit geçiriyorum. Yazıyorum. Ben dramaturji mezunuyum. Belirli bir yaş aralığından sonra da yazma kısmına geçmek istiyorum. Bazen de hiçbir şey yapmıyorum.
Hep komedi oynadın, dramla ilgili bir şey yapmayı düşünüyor musun?
Düşünüyorum. İlk defa bir psiko-gerilim filminde oynayacağım. Bu beni çok heyecanlandırıyor. Komedi benim kendi tercihim. Gelen seçenekler arasında aslında beğendiğim senaryolar hep komedi oluyor, biraz onunla ilgili bir şey. Oynamak, içinde yer almak istediğim şeyler hep komedi oluyor. Bir de biraz gözlem yaptım. Baktım benim yaşımda, benim tipimde fazla komedi kadını yok. Ben de piyasada açık bulup, oradan yürüyeyim dedim.
Stratejik yani?
Evet stratejik. Bir de benim kendime has bir komedim, kendime has bir mizah anlayışım var. Onunla yol alabilirim diye düşündüm. Ayrıca da çok eğleniyorum. Birini güldürdüğüm zaman inanılmaz mutlu oluyorum. Niye bilmiyorum. Çok müthiş bir şey başarmışım gibi hissediyorum. Hayat kurtardım sanki…
Senin İstanbul’un nasıl bir yer?
Açıkçası bu şehre çok bağlı biri değilim. Çok güzel bir şehir, tartışılmaz. Fakat çok zor olduğunu düşünüyorum. Hiç konforlu olduğunu düşünmüyorum. Trafik benim için en büyük sıkıntı. Çok vaktimi çalıyor. Oyunculuk yapmıyor olsaydım, İstanbul’da yaşamazdım. Çünkü olmuyor. Bir kere bence çok pahalı ve çok konforsuz. Ama tabii ki de çok güzel bir şehir olduğu tartışılmaz.

IMG_4956
Kendinle ilgili en zayıf halkan ne?
Çok kolay demoralize olmak. Bir de bazen, bazı dönemlerde çok alıngan oluyorum.
Mutfakla aran nasıl? Bugün mutfakta biraz eğleneceğiz…
İyi, fena değil. Yemek yapmak bana çok meditatif bir şey gibi geliyor. Rahat hissediyorum. Çok mu başarılıyım? Mesela öyle börekler falan filan yapamıyorum da. Bir şey deneyip, tarifini bulup yaptığımda da kötü olmuyor yani.
Sevdiklerine yemek yapıyor musun?
Yapıyorum ve çok da hoşuma gitti. Annem yapardı onu anlamazdım. Meğerse gerçekten çok güzel bir şeymiş.

IMG_4916

YOK ARTIK!

O zaman birazcık filmden bahsedelim mi? Ne kadar zamanda çektiniz? Kimler oynuyor?
Caner Özyurtlu: Algı Eke, Serkan Keskin, Şebnem Bozoklu, Erkan Kolçak Köstendil, Çağlar Çorumlu, Funda Eryiğit, Ceren Moray, Demet Evgar, Necip Memili. Serkan Altuniğne’nin yazdığı bir komedi senaryosu. Serkan mizahına çok güldüğüm bir adam. Karikatürlerinin ötesinde, kendi mizahına çok güldüğüm bir adam. Daha önce onunla bir film yapmıştık Hayalet Dayı diye ben sadece oynamıştım. Orada tanıştık ama sonra birlikte çalışmak istedik. Sonra oyuncular dahil oldu ve bu yaz çekildi. Kadronun bu kadar iyi olmasının sebebi; aslında sadece oyuncuları baz alarak çekim yapmamızdı. Şimdi de bitti ve geçen hafta vizyona girdi.
Algı Eke: Kısa sürede çekim yaptık, adapte olmakta ilgili biraz zorlandım. Ben daha önce oyuncu olan ve yönetmenlik yapan biriyle çalışmamıştım. Onu deneyimlemek hoştu. Bu kadar hoş oyuncular bir araya geliyor, Caner için ve bu film için. Demek ki Caner çok iyi bir çocuk diye düşündüm. Gerçekten Caner çok yüksek kafalı ve çok zeki biri ama bunların hepsi bir de iyi biri olmakla da alakalı. Filmin içinde birçok enerji bir arada. Üstelik enerjisi bir arada olan insanlar da, benim takip ettiğim insanlar. Çoğu da arkadaşım. Kendine ait bir üslubu olan, tarzı olan, kendince kitlesi olan oyuncular. En başından beri hep iyi bir şey olacağını düşündüm. Ondan dolayı da rahat ve huzurluydum.
Tam beyaz perdenin hareketlendiği dönemler. Seyirci “Yok Artık” filmini izlemeyi neden tercih etsin? Filmin yönetmeni olarak ne söylemek istersin?
Türkiye’de yapılan çoğu komedi filminde ahlaki kuralların çiğnendiğini düşünüyorum. Hiç ahlakçı biri değilim, ahlaklı biri miyim onu da bilmiyorum ama komedi üretmek için bir cinsiyeti ya da ırkı ezme, şişman komikliği yapmak bana doğru gelmiyor. Serkan’ın senaryosunda o açıdan, ya bu çok ayıp diyebileceğim hiçbir şey yok. Komik film, insanlar gülüyorlar oradan komik diyorum. Ben, bilmiyorum 55 defa izlediğim için ben artık komik mi değil mi bilemiyorum.
Hikâyenin devamı gelecek mi?
Amacımız o. Çünkü format olarak sonu olmayan bir hikaye. Dediğim gibi Erkan’ın anlattığı, taksicinin müşterisine, karısına, bakkala anlattığı hikâyelerden oluşan bir film. Bence bunun sonu yok. Malzemenin sonu zaten yok. Daha iyisi mi olur daha kötüsü mü bilmiyorum ama amacımız o. Amacımız devamını getirmek.