Adem Barış “Sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmış sayılmazsınız”

Öncelikle sizi biraz yakından tanıyabilir miyiz? Bize kendinizden bahseder misiniz?

İstanbul doğumluyum. Öğrenim hayatımı İstanbul’da tamamladım ve iş hayatıma reklam sektöründe Creative Director olarak uzun yıllar devam ettim. Çocukluk yıllarımdan beri fotoğraf resim ve müzikle iç içe büyüdüm ve hobilerim arasında hep bunlar vardı. Özel sektörü bırakıp çocukluğumun hobisi profesyonel fotoğrafçılık yolculuğuna  “Sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmış sayılmazsınız” mottosu ile yola çıktım diyebilirim.

Fotoğraf çekmeye nasıl başladınız? İlk fotoğraf makineniz hangisiydi?

Fotoğraf çekmeye evde bulunan Zenit marka bir makine ile başladım. Lise yıllarımda fotoğraf çekmek benim için artık bir tutku haline gelmişti. Hafta içi yanımdan ayırmadığım makinemle çektiklerimi hafta sonları heyecanla tab ettirirdim.

Fotoğrafın hangi dalına daha çok ilgi duyuyorsunuz?

Fotoğraf çekmeye başladığım günden itibaren bütün dallarında fotoğraf çektim diyebilirim. Portre belgesel ve sokak fotoğrafçılığı ile birlikte seyahat fotoğrafçılığına ilgim her zaman bir adım önde olmuşsa da diğer dalların da ufkumu açtığı kanaatindeyim.

Günümüzde fotoğrafçılık daha çok dijital olarak icra edilmekte, bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

1900’lerin başından itibaren Analog fotoğrafçılığın mabedi sayılan kırmızı ışıklı odalarda karanlık oda teknikleri ile müdahaleler yapılıyordu. Çünkü o dönemin tekniği ancak bu kadarına imkân kılıyordu. Bugünün teknolojisi ile dijital fotoğrafçılık fotoğrafçılığı çok daha kolay yapılabilir bir sanat haline getirdi. Dolayısı ile ben de çağımıza ayak uydurma teknolojiyi yakinen takip etme gerekliliğini savunuyorum. Ancak bu Analog çekimleri de sevmediğim anlamına gelmemeli sadece fotoğrafçıların yeniliklere karşı daha benimseyici olmasını doğru buluyorum.

Günün ne kadarını fotoğrafa ayırıyorsunuz?

Profesyonel olarak da fotoğrafçılığa devam ettiğim için her günüm fotoğraflarla iç içe geçiyor diyebilirim. Bunun zamanı her gün değişse de başlangıç ve bitiş saatim yok sadece sevdiğim bir iş var diyebilirim. Bunu da uzun yıllar çalıştığım kurumsal hayatımdan fotoğrafçılığa geçtikten sonra anladım. Kısacası, iş ne zaman bitecek? Kaç dakika kaldı? Pazartesi sendromu ya da bugün cuma akşam olsa da iş bitse söylemleri benim için eskiye ait bir hayal diyebilirim.

Çektiğiniz bir fotoğrafın iyi olduğunu nasıl anlıyorsunuz?

Bana göre iyi fotoğraf, çekilen fotoğrafın konusuna göre doğru teknikle çekilmesi ve anlatımının güçlü olmasıyla ilgilidir. Anlatmak istediğimi çektikten bir süre sanki ben çekmemişim ve ilk defa görüyormuşum duygusu ile inceler duygunun güçlülüğüne öyle karar veririm çünkü insanı insan yapan en önemli his duygularımızdır. Dolayısı ile iyi fotoğraf duygulara hitap etmelidir.

Doğa içerisinden kareler yakalarken, kompozisyonlarınızda renk, doku ve hikâye olarak neler arıyorsunuz?

Fotoğrafçılığa âşık olma nedenim doğa diyebilirim. Çünkü doğa her mevsim renkleri, kuş ötüşleri, akan suların sesi, hafif esen rüzgârın uğultusu ve mis gibi kokusu ile dinlenebilecek en güzel hikâyedir bana göre. Dolayısı ile doğanın içinde fotoğraf çekerken daha fazlasına ihtiyacınız olmuyor. Ve saydığım tüm bu güzelliklerin insanın kendini dinlemesini huzura ve dinginliğe kavuşmasını sağlarken bir de en sevdiğiniz işi yapmak yani fotoğraf çekmek huzurun tam anlamı ile kendisi oluyor. Size de sadece deklanşöre basmak kalıyor.

Çekimlerinizde çok ülke gezdiniz en çok hangi ülkeyi beğendiniz?

Her ülkenin kendine has güzellikleri muhakkak var. Tarihi doğası şehir hayatı hatta insanları ile beni hayran bırakan ülkeler elbette oldu. Fakat klişe olarak düşünülse tüm bu güzelliklerin toplamı zaten bizim ülkemizde var. Ege’nin denizi Karadeniz in’in doğası ve benim için en önemlisi âşık olduğum şehir İstanbul. Başka bir yerde yaşayamam 🙂

Fotoğraf çekmeye ilgi duyan veya yeni başlayacak olanlara tavsiyeleriniz nelerdir?

Öncelikle fotoğraf çekiyor olmak sizi ne kadar mutlu ediyor bunu düşünün. Gerçekten çok seviyor ve telefonunuzla bile harika fotoğraflar çektiğinizi düşünüyorsanız artık bir fotoğraf makinesi almanızın vakti gelmiştir. Kısa bir teknik eğitim sonrasında her şeyin fotoğrafını çekmeye başlayın. Doğa, portre, ürün, moda gibi. Böylelikle hem teknik bilginizi artacak hem de fotoğrafın hangi dalını daha çok seveceğinizi fark edeceksiniz. Unutmayın bu süreçte sizi eleştiren, şu açıyla şu ışıkla çekseydin diye kendi düşüncelerini size empoze etmeye çalışanlar olacak. Ancak unutmayın siz fotoğraf çekmeye çok sevdiğiniz için başladınız. Sadece kendi hislerinizle fotoğraf çekin hatta çok çekin. Kısa bir süre sonra fotoğraflarınız imzanız olacak.