Berk Kır “Benim için fotoğraf… Kişisel duygusal geçiş anlarımın, sağduyulu bir temsili diyebilirim.”

Processed with VSCO with a6 preset

Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Tabii, bahsedeyim. Merhaba öncelikle, ben Berk. İstanbul’da yaşayan ve üreten genç bir sanatçıyım. Duygusal geçişlere odaklanarak bedeni konu alan fotoğraflar üretiyorum. Fotoğrafı süreci aktaran bir araç olarak görmek yerine sürecin bir parçası haline getirerek bu metafor üzerine bazı ilişkiler kuruyorum. Eş zamanlı olarak sanat tarihi ve kültürel mirasın aktarımı üzerine çalışan bir araştırmacıyım.

Ne kadar zamandan beri fotoğraf çekimleriyle uğraşıyorsunuz?
Sanıyorum lise tecrübelerimin arasında en tanımlayıcı uğraş fotoğrafçılık oldu. Lise eğitimini bilirsiniz çeşitli öğrenci kolları ve kulüpleri olur. İlk yılımda fotoğrafçılık kulübüne kayıt yaptırmam ve buradaki topluluk ile çeşitli rotalarda fotoğraf çekmekle beraber fotoğraf hayatımda bir yere sahip olmaya başladı. Yaklaşık 1.5 yıl sonra yönetimsel sebeplerden dolayı kulüp kapatıldığında bunu bağımsız olarak devam ettirdim.

İlk fotoğraf makinenizi elinize ne zaman aldınız?
Yaklaşık 8-9 yaşlarındayken pointandshoot denilen pozlama ve netliği otomatik ayarlayan analog kamerayla oyuncaklarımı fotoğrafladığımı biliyorum, baskısı evimde çekmecemde duruyor. İlk kameram ise ailemden hediye olan kompakt fotoğraf makinesiydi. Hatırlarsanız bir dönem benzincilerde biriktirilen puanlarla alabildiğiniz hediyeler vardı. Buranın bir kullanıcıysanız potansiyel olarak bazı eşyaların da sahibiydiniz.

O potansiyel sahiplik içinden sıyrılıp dolaylı bir şekilde bu kamera bana ulaştı. Az önce bahsettiğim fotoğrafçılık kulübünün düzenlediği gezilerde hep bu kamerayı kullandım. Bu anlamda, yaklaşık 10 yıl öncesinde kamerayla tanış oldum fakat gerçek anlamda fotoğraf makinemi elime alabildiğimi hissettiğimde üniversite ilk sınıftaydım.(2015)

Neden fotoğrafçı olmak istediniz ve sizi buralara kadar sürükleyen ne oldu?
Benim için bir istek doğrultusunda hedeflenen bir gaye olarak hayatıma girmedi. Her zaman için görmek, yaratmak ve aktarmak konusunda hevesli biri oldum. Bu hevesimi fotoğrafın karşıladığını anladığımda hayatımın içinden bir şeyin buraya evrildiğini hissettim. Eğer bir yere sürüklendiyse, bahsettiğim üzeri yaşama motivasyonuyla örtülü hevesim sayesinde oldu sanıyorum.

Gününüzün ne kadarını fotoğrafa ayırıyorsunuz?
Bazen hep, bazen hiç. Sabit olduğum tek nokta, gündelik hayat pratiğinde gazete okumak gibi her gün belirli imajları tüketebilmeye özen gösteriyorum ve bunu fotoğrafın bir parçası olarak görüyorum.

Size göre özetle fotoğraf nedir?
Benim için fotoğraf… Kişisel duygusal geçiş anlarımın, sağduyulu bir temsili diyebilirim.

Instagramın Türkiye’de açıldığı günden bu yana kullanan kişileriz. Düşün ki biz Türkiye’de instagram kullanan ilk 50 kişiden biriydik. Eski instagram kullanıcılarıyla şu an instagram kullananlar arasında fark görüyor musun?
Fotoğrafı esas alan bir uygulama olarak gördüğün için bu soruyu sorduğunu sanıyorum. 2010 sonrası bahsi yıllar 2013, 2014, 2015 naif bir çaba ile üretilen işlerin ya da hayatındaki anları gördüğün şekliyle aktarabildiğin bir alandı. Üretilen anlık ya da kurgusal, hayatın içinden fotoğraf işlerinin dışında bir kitle yönetmeye varan etki alanlarına dönüştü. Bunu salt olarak fotoğraf üreterek yapmak heyecan verici fakat kitle yönetme arzusuyla aynılaşıyor olmak gördüğüm en büyük fark.

Çektiğiniz bir fotoğrafın ‘iyi’ olduğunu nasıl anlıyorsunuz?
Hislerimle ilgileniyorum, güneşi yüzümde hissetmeyi çok seviyorum. Fotoğrafa bakarken, güneşe bakarmış gibi hissediyorsam ikna oluyorum. Fazla bakarsanız rahatsız olabileceğiniz ama görmek isteyeceğiniz türden bir şeyler demek istiyorum bir yandan. Bana dair herhangi bir noktada ait hissettiriyorsa bunu “iyi” kabul ediyorum.

Çekim yaparken çok zorluk yaşadığınız oluyor mu?
Bu zamana kadar büyük bir zorluk yaşamadım. Genelde bulunmak istediğim lokasyonlara olan kısıtlamalar konusunda zorluklar yaşıyorum. Mesela, Haydarpaşa Garı gibi kamusal bir alanda bale projem için fotoğraf çekmeye gittiğimizde güvenlikler tarafından bunu yapamayacağımız söylenmişti. Güvenlik beyefendiyle uzun bir konuşma sonrası ben ve 2 balerin arkadaşıma sadece 10 dakika müsaade edilmek uygun görüldü.

10 dakikalık sürede etrafı tanımlamak ve nerede, nasıl bir kompozisyon yaratacağınızı düşünmeniz gerekiyor demek oluyordu. Burada 10 dakikada çektiğim fotoğraflar 2018 dolaylarında Apple tarafından keşfedilerek dünya meydanlarına taşınmaya değer bulundu. Gurur ve heyecan duymakla beraber üretim için alan tanımayan tarif edemediğim bu kapalılık ne yazık ki karşılaştığım en büyük zorluk, üzülerek…

Son olarak Türkiye’de fotoğrafçılığın gelişmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bir önceki cevabımın üzerine bu sorunun gelmesi çok yerinde oldu. Bireysel gelişim mesafelerini özümseyerek ve deneyerek her birimiz aşıyoruz fakat devamı için gereken alanların temin edilmediğini düşünüyorum. Beşiktaş’ta bir süre uluslararası fotoğraf festivali düzenleniyordu, artık ne yazık ki yapılmıyor. Fotoğrafla ilgilenen, üreten, biriktiren gibi niyeti bu başlık altında buluşan herkesin bir arada olmaya ve paylaşımda bulunmaya ihtiyacı var, bu noktada iyileştirici alanlar gerekiyor. Yeniye dair herhangi bir şeyi topluluk olarak tüketmedikçe gelişimin üzerinde kolektif bir ilerleme kaydetmek zor.