Bir Instagram Efsanesi: Sezgin Yılmaz

Instagram’daki takipçi sayısı 702 bine ulaşan, adeta bir fenomen haline gelen Sezgin Yılmaz; özellikle çektiği İstanbul fotoğraflarıyla büyük beğeni topluyor. İşinden istifa ettikten sonra, şimdilerde tüm zamanını Instagram fotoğrafçılığına ayıran Sezgin Yılmaz’la fotoğraf hikayesini, fark yaratan noktalarını ve tabii ki Instagram’ı konuştuk.

Size işinizi bıraktırıp, yalnızca fotoğraf çekmeye iten olay neydi? Nasıl bu kararı aldınız?

Çocukluğumdan beri fotoğrafa olan merakım ve eğitimini aldığım bölüm olan Görsel İletişim Tasarımının instagramla birleşmesiyle bu durum ortaya çıktı. Aktif bir instagramcı olmak ve dünyanın her yerinden takipçi sahibi olmak için bu işe çok büyük zaman harcamak gerekiyor. İlk başlarda kendinizi insanlara fark ettirmek için geceniz, gündüzünüz olmuyor. Bu yüzden hem başka bir işle uğraşıp hem de instagrama zaman ayırmak mümkün olmuyor.

Fotoğraf karakteristiğiniz nedir? ‘İyi fotoğraf’ tanımını nasıl yaparsınız?

Bana göre iyi fotoğraf; çeken kişinin beğendiği ve bir anı,  duyguyu yansıtan fotoğraftır.  Benim fotoğraf karakteristiğim o an etrafımda gördüğüm güzel olan her şeydir.  Sonuçta önemli olan anı ölümsüzleştirmektir.

Popülerlik için kendinizden taviz verdiğiniz noktalar oluyor mu?

Benim için bir yerden sonra kendimden çok takipçilerimin beğenmesi geliyor.  Tabii ki bazen çok inandığım karelerin bana göre yeterli ilgiyi görmediği ve bazen de hiç bir esprisi olmayan karelerin beğenildiği oluyor. Önemli olan iki tarafı dengede tutmak,  zamanla da insanların beğeneceği kareleri bilmeye başlıyorsunuz.

 

Genelde insanlar nasıl fotoğrafları beğeniyor? Bu anlamda baktığınızda Türk ve yabancı instagramcılar arasında bir fark var mı?

İnsanlar güzel olan her fotoğrafı beğeniyorlar. Önemli olan nasıl bir ışık ve kadrajla çektiğiniz, nasıl bir kompozisyon çizdiğinizdir. Sonuçta yemeğin önemi kadar sunumu da önemlidir. Türk ve yabancı instagramcılar arasındaki fark ellerinde olan malzeme, alıştıkları kültürdür.  Sonuçta insanlar alışkanlıkları ve gördüklerinden kolay vazgeçemiyorlar.

Sizi diğer instagramcılardan ayıran nokta nedir? Sadece çok iyi fotoğraf çekmeniz mi yoksa başka etmenler de var mı?

Beni diğer instagramcılardan ayıran en büyük fark instagrama ayırdığım zaman,  enerji ve sürekli kendimi geliştirmeye çalıştırmaktır. Sonuçta instagram benim için artık yaşama biçimi.  Tabii ki herkes güzel fotoğraf çekiyor veya çektiğine inanıyor olabilir,  başarılı bir instagramcı olabilmek ve insanlara ulaşabilmek için sadece iyi fotoğraf çekmek yetmiyor.

Instagramda bir gününüz nasıl geçiyor? Takipçi kaybetme stresi yaşıyor musunuz?

Günde iki saat aralıklarla 6 – 8 fotoğraf paylaşıyorum. Bunların hepsini o an çekemeyeceğim için büyük bir arşive sahip olmam gerekiyor.  Bu yüzden sürekli fotoğraf çekmek,  yeni yerler keşfetmek ve takipçilerinize farklı fotoğraflar sunmak gerekiyor.  Tabii ki insanların beğenmediği ve tepki aldığım fotoğraflar da olabiliyor. Ama bunun stresi ile yaşamak yerine yaptıklarımdan keyif almayı tercih ediyorum.

Neticede instagram sizin işiniz artık… Şirketlerle yaptığınız anlaşmalar doğrultusunda fotoğraf paylaşımı yapınca, nasıl tepkiler alıyorsunuz?

İnstagram benim hayatımın önemli bir kısmını oluşturuyor.  Bu paylaşımların bazılarında markalarla yaptığımız projeler için çekip yüklüyorum.  Bu fotoğrafların tepki almaması için seçici davranmak zorundayım. Fotoğraf güzel çekildikten sonra tepkiler de daha olumlu oluyor.

Fotoğraflarınızı nasıl çekiyorsunuz? Düşündüğünüz kareyi yakalamak için neler yapıyorsunuz?

Fotoğraflarımı daha çok telefonumla çekiyorum.  Instagramın en güzel özelliği mobil oluşu. Düşündüğüm kareyi yakalamak için saatlerce beklediğim oluyor, bazen de kare kendiliğinden ortaya çıkıyor. Sonuçta kafamızda tasarladığımız karenin ortaya çıkması bazen zaman ve uğraşı gerektiriyor.

Çok fazla takipçiniz var. Özellikle yurt dışında bu kadar takipçisi olan kişilerle, ülke tanıtımları için anlaşılıyor. Size bu yönde gelen bir teklif var mı?

Instagram özellikle ülkelerin tanıtım açısından müthiş bir fırsat, bir fotoğraf karesiyle milyonlarca insana ulaşabiliyorsunuz. Bu doğru kullanıldığında harika bir tanıtım şekli. Yurtdışından bazı ülkelerden teklif aldım ama henüz ülkemizin tanıtımı ile ilgili bir teklif gelmedi.

Instagram zaten kişisel bir sergi alanı gibi… Buna rağmen ilerleyen zamanda bildiğimiz, klasik anlamda bir sergi açmayı düşünüyor musunuz? Yoksa hep instagramda devam mı edecek? Aslında, gelecekte bu anlamda neler yapmayı, bu durumu nereye evriltmeyi düşünüyorsunuz, onu sormak istiyorum.

Instagram ulaştığı kitleler açısından büyük bir sergi alanı.  Bütün dünya sizin fotoğraflarınıza bir cep telefonu aracılığı ile çok kolay ulaşabiliyor. lnstagram benim hayatımda hep var olacak,  çektiğim fotoğrafları bir sergide toplayıp, hem Türkiye’yi hem de dünyayı benim gözümden anlatan bir kitap çıkarıp,  gazete veya dergide seyahat yazı ve fotoğrafları paylaşmak, televizyonda da sosyal medya programı yapmak istiyorum.

Fotoğraf için İstanbul nasıl bir şehir? Siz en çok nerelerini, nesini seviyorsunuz bu şehrin?

İstanbul fotoğraf için muhteşem bir şehir. Binlerce yıllık yok faklı kültürleri bünyesinde barındırıyor, dört mevsimi yaşatıyor ve bir fotoğrafçıya her türlü duyguları hissettirebiliyor. İstanbul’un her semti içinde bulundurduğu tarihi,  kültürü, doğası ile yaşanılacak ve görülecek değerde.