HEYECANIN PEŞİNDEN KOŞAR ADIM; NIKO GUIDO

Niko Guido, fotoğraf tutkusuyla dünyanın dört bir yanını dolaşmış bir fotoğraf gezgini. Objektifiyle insan doğasına dair karelerin peşine düşen Guido’nun fotoğraf tutkusuna kendini tamamen bırakması ise uzun yıllar çalıştığı işini terk edince gerçekleşmiş. Sonrası dünyanın pek çok yerinde sergiler, yardım çalışmaları zaman zaman da nü. Odak noktası olan insanı bazen çıplaklığı bazen yorgunluğu bazen de doğayla iç içe yaşarkenki benzersiz telaşı ile anlatan Niko Guido, Fotoğraf Ustaları konuğumuz.
Niko GUİDO İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi´ni ve Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesini bitirdi. Uzun yıllar turizm sektöründe çalıştı, daha sonra yaşamına fotoğrafçı olarak devam etmeye karar verdi. Türkiye’de ve dünyada 40’ın üzerinde şehirde sergi açan sanatçının fotoğrafları yurt içi ve yurt dışında birçok gazete ve dergide yer aldı. Nü fotoğraf sanatında yakaladığı başarısı onu uluslararası fotoğraf çevrelerinde de saygın bir yere getirmiştir. Fransa’da yayımlanan ve dünya sanat çevreleri tarafından nü fotoğraf, resim ve heykel sanatında önemli bir referans olarak kabul edilen Nude Art Today adlı kitap 2008-2009 baskısında Niko Guido’ya iki sayfa ayırmıştır. 2008 yılında Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği yararına “Engelsiz Gülüşler” fotoğraf projesini gerçekleştiren Niko Guido, 2009 yılında Güney Amerika’yı baştan başa fotoğraflamıştır. Daha sonra Haiti, Küba, Japonya, Myanmar, Hindistan, Fas, Nepal, Sri Lanka, Laos, Kamboçya, Vietnam ve Filipinler, projelerini gerçekleştirmiştir. Bu seyahatlerde çektiği fotoğraflar, başta National Geographic olmak üzere birçok dergide yayımlanmıştır. Haiti projesinde Unicef ile çalışan sanatçı, ardından yine Unicef ile birlikte 30 fotoğraf ustasını bir araya getirerek “Van İçin Destek” sergisini düzenlemiştir. Irak Savaşı’nın 10.yılında “Sınır Tanımayan Doktorlar” ile “Leave Us Alone” projesi kapsamında fotoğrafları dünyanın 32 ayrı şehrinde aynı anda sergilenen sanatçı, böylece dünyanın en büyük fotoğraf sergisine imza atmıştır. Çağdaş Fotoğrafçılar Grubu’nun kurucusu olan Niko Guido, 2014 yılının Ocak ayında Türk Eğitim Vakfı yararına “Sanat Objesi Olarak Sanatçı” sergisini açmıştır. Sanatçı, yüzlerce fotoğrafçının katılımıyla “14 Şehir”, ”BenIstanbul” ve “KadıNgözÜyle” projeleri üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir. 2013 yılında dünyanın en prestijli fotoğraf ödüllerinden Fiap Dünya Kupasında jüri özel ödülüne layık görülen Niko Guido “Fotoğraf Gezgini” adlı bir televizyon programı hazırlamakta, “Fotoğraf Gezginleri” adını verdiği grubuyla dünyayı dolaşmaya, fotoğraflamaya ve projeler hazırlamaya devam etmektedir.
Filipinler (4)
Oğuz Atay’dan Nuri Bilge Ceylan’a, Türkiye çok sayıda mühendis-sanatçıya sahip bir ülke. Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Bölümünü bitirdiğiniz halde fotoğrafçılığı seçmenizde sizi iten şey ne oldu?
Mühendislik hiç yapmadım. Hayatım turizm ve ticaretle geçti. Bazen kendinizi sorguladığınız zamanlar oluyor. Böyle dönemlerde her şeyi geride bırakıp bambaşka bir hayata atılmak istiyorsunuz. Fotoğraftan önce birkaç kere sanatla uğraşmayı denedim. Müziğe başladım, resim yaptım ama hiçbiri uzun soluklu olmadı. Çünkü hepsi sabır gerektiriyordu. Ama ben sabırlı biri değilim. Fotoğraf tam bana göre. Hayatımı tamamıyla değiştirmek fotoğraf sayesinde 40 yaşımda bana nasip oldu. İşletmelerimi devrederek tamamıyla fotoğrafçılığa yöneldim. Bize dayatılan yaşamın bir dönem beni mutlu ettiğini zannediyordum. Bir gün kendime dedim ki “Hayır, yaşamak istediğim hayat bu olamaz! Ve o gün bütün yaşantımı değiştirdim” O günden sonra sadece beni heyecanlandıracak, mutlu edecek şeyleri yapmaya karar verdim. Bu başta nü fotoğraftı, sonradan belgesel fotoğraf oldu. Yarın fotoğraf değil de başka bir şey de olabilir. Fotoğraf bir dildir. İngilizce, Fransızca, Türkçe gibi. Bir ifade biçimidir. Müzik de öyle, resim de. Haykırmak istediğim, söylemek istediğim şeyleri fotoğraf vasıtasıyla söylüyorum. Deşarj oluyorum. Fotoğrafın avantajı bilinen en evrensel dil olması. Dünyanın hangi bölgesine giderseniz gidin gösterdiğiniz fotoğraftan bir şeyler anlarlar.
Sri Lanka (5)

Her ustanın bir tarzı olduğu aşikar. Sizin nü fotoğraflarınızı ‘Niko Guido fotoğrafı’ yapan en önemli özellik nedir? Tarzınızı teknik ve sanatsal açılardan nasıl tanımlarsınız?
Öncelikle belirtmeliyim ki usta olduğumu düşünmüyorum.Klasik nü fotoğrafta vücut dili çok önemlidir. Vücut fotoğrafı yeterince doldurmalı ve hikayenin kahramanı olmalıdır. Klasik nü gözleri ve bakışları ikinci plana atar. Klasik nü genellikle siyah beyazdır. Çünkü rengin beynimizde uyandırdığı cinsel dürtüleri reddeder. Ben nü fotoğrafa başlamadan önce bunları öğrenmiş olsaydım belki de şu anda fotoğrafçı olmayacaktım. Nü fotoğraf konusunda ham olan beynim beni farklı nü fotoğraflar üretmeye yöneltti. Benim nü fotoğraflarım renkli ve çoğunda çıplak vücut fotoğrafın başrolünde değil, doğa veya mimariyle beraber fotoğrafın bir parçası.
Işığın insan vücuduyla dansının muhteşem bir görüntü olduğu kanısındayım. Ben bu görüntüyü estetiğin doruğunda dondurup geleceğe hediye etmeye çalışıyorum.
Aspendos2-Mart 2007-Antalya

Bu güzel gezegenin bir yerinde kendiniz için bir ev yapacak olsanız orası neresi olurdu? Neden?
Filipinler’in Palawan Adası veya Venedik’i seçerdim. Palawan bir doğa cenneti ve hala çok bakir. Venedik ise yüzyıllara meydan okuyarak değişmeyen ve en önemlisi motorlu taşıtların olmadığı bir şehir.

Fotoğraf Gezginleri ile dünyayı gezmektesiniz. Dünyanın her yerinden insanlar gören bir çift göz nelerin ortak olduğunu farkediyor?
Ortak olan şey hızlı değişimdir. Bir ülkeye her gittiğimde bir şeylerin hızlıca değiştiğini görüyorum. Maalesef böyle giderse elli sene sonra dünyanın tüm büyük şehirleri birbirlerine benzeyecekler.
Küba (2)

Daha iyi işler çıkarmak için bugüne kadar kendinizi nasıl eğittiniz? Bugün halen içinizden tekrarladığınız telkinleriniz var mı?
Daha iyi işler çıkarmanın tek bir yolu vardır: Heyecan ve tutku. Bu ikisi olmadan hiçbir şey olmaz. Ben de hep heyecanın peşinde koştum. Gerisi zaten geliyor.

Yaptığı şeyi tutkuyla yapan herkesin ilham aldığı şeyler ve kişiler vardır. Bize sizdeki fotoğraf tutkusunu başlatan, motivasyonunuz düştüğünde yeniden alevlendiren kişilerden, olaylardan, fotoğraflardan bahseder misiniz?
Nü fotoğraf çektiğim dönemde mimari yapılar ve doğa en önemli ilham kaynağımdı. Şimdi ise beni insanlığın karşı karşıya olduğu sorunlar, sıkıntılar kamçılıyor. Haiti Depremi ve Irak Savaşı projelerim bu şekilde ortaya çıktı.
Beni en çok söyleyeceği bir şeyler olan fotoğrafçılar etkiliyor. Bunların başında da Sebastiao Salgado gelir. Çünkü söyleyecek bir şeyiniz yoksa bir sanatı nasıl icra ettiğinizin bence pek önemi yok.
5321-3

Halen öğrenmekte olduğunuz yeni şeyler vardır mutlaka. Alanınızda en son ne öğrendiniz ya da neyi farkettiniz?
Her gün yeni şeyler öğreniyorum. Nü alanını kastediyorsanız artık pek nü çekmediğim için o konuda yerimde sayıyorum diyebilirim.

Kameranız ve siz bir günlüğüne görünmez olsanız…
Politikacıların pisliklerini belgelemek ve paylaşmak isterdim.
510IMG_3510-2nvaw

Nü fotoğraflar çektiğinizden bahsettiğinizde insanların tepkileri ne oluyor? Bu konuda eğlenceli bir iki anınız vardır illa ki.
Artık pek nü çekmediğimden bu tepkiler geride kaldı. Ama şurası kesin ki gün geçtikçe insanımızın nü sanata bakışı hoşgörüden uzaklaşıyor.
En ilginç anılarım dış mekân çekimleri sırasında, o civarda yaşayan insanların çekimi fark etmeleriyle oluştu. Bir seferinde Gökçeada’da yıkılmak üzere olan bir evin içinde çekim yapıyordum. Bu sırada kocaman gözlükleriyle yaşlı bir amca eve girdi. Bu durum karşısında çıplak olan modelim ve ben şaşkınlıktan dona kaldık. Yaşlı amca, sanki model giyinikmiş gibi, hiç istifini bozmadan bize evin yıkılabileceğini, o evde fazla kalmamamız gerektiğini söyledi ve bastonuna dayanarak evden çıktı. Ya gözleri iyi görmüyordu, ya da gördüğüne bakmamayı tercih etmişti.
Bir diğer ilginç olayı da Phuket Adası’nda yaşadım. Kayalıklarla deniz arasında kalan ıssız bir plajda çekimlerimizi yaptık. Çekimlerden o kadar memnun kaldım ki, ertesi gün aynı plajda tekrar çekim yapmaya karar verdim. İlk günkü çekimlerimiz o kadar sükse yaratmış olmalı ki, ikinci gün aynı plaja döndüğümüzde, onlarca izleyicinin alkışlarıyla karşılandık. Bu ilgi bizi memnun etse de çekimi gerçekleştiremediğimiz için üzüldük.
Ama en komiği Venedik’te oldu. San Marco yakınlarındaki dört katlı bir binanın çatısında çekim yapıyordum. Üç kişiydik, modelim, bana asistanlık yapan İtalyan arkadaşım ve ben. Karşıdaki binayla aramızda kanal vardı ve o binanın çatısında bir işçi kiremitleri tamir ediyordu. Modelin soyunup poz vermesiyle beraber işçi işini bırakıp bizi izlemeye başladı. Bunun üzerine İtalyan arkadaşım kendisine İtalyanca “İşine baksana kardeşim” gibi bir şey söyledi. İşçi de bize döndü ve Türkçe “Nasıl bakayım abi” dedi.
Hindistan (7)
Erotik fotoğrafın ustalarından Uwe Ommer bir kadıın en erotik anları ne zamandır sorusuna ‘bulaşık yıkarken’ cevabını verir. Erkek ve kadın erotizminin vücut ölçülerinin ötesinde değişik anlar ve objelerle bilinçaltı tarafından harekete geçirildiği artık bilinen bir gerçek. Sizin için bu kompozisyonları ortaya çıkarmak nasıl bir yolculuk?
Ben kompozisyonlarımı oluştururken bakan bunda ne görür, erotik mi, estetik mi, pornografik mi bulur düşünceleri içinde değilim. Çünkü bu kavramların anlamları kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bazıları, tamamiyle çıplak bir modelin fotoğrafına sanatsal gözle bakarken, bazıları ayak parmağında erotizm arayabilirler. Ben sadece beni heyecanlandıranın peşinde koşuyorum. Ve rehberim ışıktır. Çünkü farkı ortaya koyan en önemli unsur ışıktır. Aynı poz, farklı ışıklarda nü ve erotizm arasında gezinebilir. Hatta, pornografik bir fotoğraf bile, doğru ışıkta artistik nü kategorisine girebilir.