Erol Doğaner “Ölümsüzleştirmeye Değer Bulduğum Her Şeyi Çekiyorum”

erol doğaner

“Fotoğraf, değerli anların kuşaktan kuşağa aktarılması için ölümsüz karelere sığdırılmasıdır. Zamanın durdurulması mümkün olamaz ama zamanın bir anını durdurup onu kendiniz için özelleştirebilirsiniz.” Erol Doğaner

Öncelikle bize kendinizden biraz bahseder misiniz?

Otomotiv sektörünün en büyük oyuncularından birinin bayisiyim. Profesyonel iş yaşantımın dışında zevk alarak yaptığım en önemli hobilerim arasında fotoğraf geliyor. Fotoğrafa olan ilgim çocukluk dönemimde başladı, uzun yıllar iyi bir fotoğraf izleyicisi olarak devam ettiğim fotoğraf sanatını 1998 yılından bu yana aktif olarak icra ediyorum. Yurtiçi yurtdışı fotoğraf çekimlerine mümkün olduğunca fazla vakit ayırıyorum. Sergi ve söyleşiler ile kendi fotoğraf tarzımı Türkiye’nin her yerinde fotoğraf severlerle paylaşmaya çalışıyorum.

Fotoğrafın dışında Tenis ve Motor Sporları da hobilerim arasında yer almakta.

Fotoğraf çekmeye nasıl başladınız?

Fotoğrafa çok küçük yaşlarda başladım, o dönemlerde fotoğraf çekmek elbette şimdiki kadar kolay ve az maliyetli değildi, ancak en az şimdiki kadar heyecan vericiydi benim için. Herhangi bir eğitim almaksızın tamamen ilgi duyarak başladım fotoğraf çekmeye, ilgi ve merak sayesinde araştırmalar yaparak kendi kendime öğrendim. İlk makinem de Jupitel marka analog bir makineydi. Hala çalışır bir şekilde fotoğraf makine koleksiyonumun içerisinde yer almakta.

1998 yılına kadar analog ile devam eden fotoğraf sevdam, 2005 yılına kadar compact, 2005 yılından sonra da DSLR makineleriyle fotoğraf çekmeye devam ettim. Çeşitli fotoğraf eğitimlerine katıldım, akademik kariyeri olan hocalar ve konusunda son derece başarılı ustalardan fotoğraf konusunda destekler aldım.

• FIAP (International Federation Of Photographic Art),

• GPU (Global Photographic Union)

• Gifsad (Gaziantep İpekyolu Fotoğraf Sanatı Derneği) ve

• Anafod (İstanbul Anadolu Yakası Fotoğraf Sanatı Derneği) üyesiyim.

Fotoğraf çalışmalarımla Kültür Bakanlığının Fotoğraf Sanatçısı belgesine sahip oldum.

Bir çok ulusal – uluslar arası fotoğraf ve resim yarışmalarının jüriliğini yaptım, 6 kişisel sergimin yanı sıra, bir çok karma sergilerde ve slayt gösterilerinde yer aldım. Fotoğraf sanatına katkılarımdan dolayı Gagiad (Gaziantep Genç İşadamları Derneği) tarafından Sanat ödülüne layık görüldüm. Birçok fotoğrafım Photoline, Bohem, Fotoğraf, Genç Çizgi, Photo World, Steward, Boss, Setur Extra ve Suntimes dergilerinde yayınlandı. “Vahşi Rüya” isimli fotoğraf kitabım çıktı.

Zor bir pazarda çalışıyor ve rekabet ediyorsunuz. Sabır, özgüven, yetenek ve biraz da şans gerektirebiliyor… Bunu başarabileceğinizin farkına ne zaman vardınız?

Başarıya ulaşmak çok uzun zaman ve disiplinli çalışma gerektiriyor. Başarıya ulaştığınızda rakiplerinize fark atıyor ve kendi alanınızda hızlıca ilerliyorsunuz. Hem ticari alanda hem de sanatsal alanda önemli mesafeler katettiğimi düşünüyorum.

Fotoğrafın yanı sıra post-prodüksiyonu da çok önemli. Bu bir takım çalışması, biraz bahseder misiniz? Hobi olarak fotoğrafla ilgilendiğim için, işin post prodüksiyon kısmı elbette ticari fotoğrafçılık kadar detay gerektirmiyor. Ben daha çok yüksek teknoloji yatırımlarım ile işin post prodüksiyon kısmını çekim aşamasında hallettiğimi söyleyebilirim. Ancak elbette zorlu ışık koşulları vs. sebebiyle zaman zaman fotoğraf işleme retouch işlemlerim oluyor. Bu konuda da lightroom, Photoshop gibi alanında uzman programları kullandığımı söyleyebilirim.

Bir tarzı oturtmak ve onu kabul ettirmek önemli bir faktördür. Deneyimlerinizi ve bununla ilgili izlediğiniz yöntemi anlatır mısınız?

Fotoğraf çekmek benim için bambaşka duyuları kareleyerek ölümsüzleştirmektir. Bu sebeple ölümsüzleştirmeye değer bulduğum her şeyi çekiyorum. Eskiden insan ağırlıklı fotoğraflar çekmeyi tercih ediyordum. Çünkü insanın yüzündeki her duygu, nesiller boyu aktarılıp da hala heyecanla izlenebilen tek fotoğraf türü bence. Fotoğraf dünyasından en büyük etkiyi yaratan fotoğrafların anlam yüklenmiş insan kareleri olduğunu düşünüyorum.

Ancak fotoğraf yaşamımdaki en büyük hayalim Afrika’da farklı ülkelerde Vahşi Yaşam ile ilgili belgesel niteliğinde fotoğraflar çekmek idi. 2011 yılından itibaren bu hayalimi gerçekleştirmeye başladım ve Afrika’da Kenya, Botswana, Sabi Sabi ve Uganda’ya gittim. Bu ülkelerde yaban hayatı ile ilgili fotoğraf çekimlerim oldu. Şimdi bu hayalimi daha da genişleterek yedi büyük kediyi çekmeyi kendime hedef olarak belirledim. Şu ana kadar beş büyük kediyi fotoğraflamayı başardım. (Çita, Leopar, Aslan, Puma ve Kaplan) Geriye sadece iki kedi kaldı. (Kar Leoparı ve Jaguar)

Yedi büyük kediyi çekmeyi başararak dünyada sayılı fotoğrafçılar arasında yer almayı düşünüyorum.

Fotoğrafçılık geniş bir tanım. Çok çeşitli alanlara ve sınırlara sahip, sanatsal ve profesyonel kısımları arasındaki denge nedir sizce?

Fotoğrafçılığın elbette sanatsal kısmıyla ilgiliyim ancak profesyonel kısımdan bahsettiğimizde işin içine ticari boyutun girdiğini düşünürsek, ticari fotoğrafçılıkla ilgim olmadığını tamamen hobi amaçlı sanatsal kariyerime yönelik çalışmalarım olduğumu söylemem yanlış olmaz. Aradaki dengeyle ilgili bu sebeple değerlendirme yapamayacağım ancak, her iki alanda da en iyi denge kriterinin kalite ve özveriden geçtiğini söyleyebilirim.

Bugün reklam sektöründe zorlu bir rekabet var, bir markayı öne çıkarmak ve izleyicisine – müşterisine – en uygun anda ve çarpıcı bir şekilde kabul ettirmek önemli. Başarısızlığa yer olmadığını, ‘tekrar’ deme ve hata yapma lüksünün olmadığını düşünüyorum. Bu hız fotoğrafçıyı nasıl etkiliyor?

Fotoğrafçılıkta da benzer çalışmalar yapmak elbette çok önemli çağımız gereği. Ancak ticari fotoğrafçılıkla kıyaslanması elbette mümkün değil. Ama şunu söyleyebilirim, hobi amaçlı fotoğraf sanatıyla ilgilenen sanatçılar olarak bizlerde rekabet koşullarına uyum sağlamak zorundayız. Örneğin çekilen fotoğrafın güncelliğini kaybetmeden fotoğraf severlerle paylaşılması, medyanın gerek yazılı, gerek görsel, gerekse dijital olarak son derece etkin kullanılması gibi önemli hususlara dikkat edilmeli. Özellikle Sosyal medyanın gücü tartışılmaz, dolayısıyla görsel sunumlar için en önemli paylaşım platformu olduğunu düşünüyorum.. Bu anlamda özel sosyal medya hesaplarım var ve çok olumlu geri dönüşler alıyorum.

 Stüdyoda çalışmayı mı yoksa dışarıyı mı tercih ediyorsunuz?

İlgi alanlarım gereği yoğunlukla dış çekimleri tercih ediyorum elbette. Ancak stüdyoda özel ışıklarla model çalışmalarımda mevcut.

Gelecek dönemde yeni proje ya da projeleriniz var mı?

Önümüzdeki bir kaç yılı kapsayan birbirinden farklı projelerim var, bunlardan ikisi neredeyse bitmek üzere. Ancak önceliğim daha önce de bahsettiğim gibi 2011 yılında başladığım “7 büyük kedi” projemi tamamlamak.

Son olarak bugünün ve geleceğin fotoğraf dünyası hakkında neler söyleyeceksiniz?

Fotoğraf, değerli anların kuşaktan kuşağa aktarılması için ölümsüz karelere sığdırılmasıdır. Zamanın durdurulması mümkün olamaz ama zamanın bir anını durdurup onu kendiniz için özelleştirebilirsiniz. “O anı” yaşayamayan insanlara o anı tekrar tekrar o fotoğrafla yaşatabilirsiniz. Bu açıdan fotoğraf zamanı bize tekrar tekrar yaşatan en değerli görsel kaynaktır diyebilirim. Dünün fotoğraf dünyası bugüne göre çok zor ulaşılabilir, çok daha özel ve çok daha kısıtlı, dolayısıyla geleceğin fotoğraf dünyası da bugüne göre çok daha kolay ulaşılabilir, belki daha az özel ama bence kesinlikle çok daha heyecanlı ve keyif dolu olacaktır.